Önce meslektaşım Ayşe Arman’ın sosyal medyasında gördüm, video değil fotoğraf olarak yayınladığı için çok iyi anlayamadım. Daha sonra HAYTAP İzmir Temsilcisi Esin Önder ve ardından Londra’da yaşayan arkadaşım Yalçın Kaplan videolarını gönderince inanın dehşete kapıldım. Kim bu caniler diyerek telefonu elimden fırlattım. Ne oldu bizim insanlığımıza, ne oldu bizim vicdanımıza, ne oldu bizim Müslümanlığımıza. Yazıktır, günahtır, onların da kalbi var, onlar da insanlar gibi sevgiye ilgiye muhtaç. Aralıksız 22 yıldır çevre yazıları yazıyorum ve onlarında bu dünyada yaşam hakkı olduğunu dile getiriyorum. Hz. Muhammet “Canlı hayvana işkence, eziyet edene lanet olsun. Ben size Allah’tan korkunuz, hayvanları incitmeyiniz, rahatlarını bozmayınız demiyor muyum” demiş. Bir başka sözünde “Merhamet edenlere Allah da merhamet eder. Siz yerdekilere merhamet ediniz ki göktekiler de size merhamet etsinler” ve “Merhamet etmeyene merhamet olunmaz” der.
EN AĞIR CEZALAR ÇIKARILSIN
Konya ve Mamak’taki haber ve videoları görünce yüreğim sızladı. Şu hayvan hakları yasasını en ağır cezalarla çıkarın yeter artık. Ne olur yalvarıyorum. Hayvanların korunması mücadelesi veren dernekler birleşin, sesinizi yükseltin, herkes kendi bölgesindeki milletvekiline baskı yapsın. Konya’da yaşanan video insanlığımdan utandırdı. Sokak köpeğini bir kişi tutuyor, diğer kişi elindeki odunla hayvanın başına, başına vurarak öldürüyor. Defalarca caniler diye bağırdım. Video sosyal medyada bir anda tüm dünyaya yayıldı. Londra’dan arkadaşım Yalçın Kaplan videoyu gönderdikten sonra telefonla aradı sesi titreye titreye “Ahmet bizim ülkemizin insanları bu duruma nasıl geldiler. Ne olur yazın gündemde tutun bu caniler bulunup en ağır şekilde cezalandırılsınlar” dedi. Hatta Yalçın Kaplan iki ay önce İzmir’e ziyaretime geldiğinde “2-3 yıl sonra emekli olduğumda ülkeme dönüp kendimi sokak hayvanlarının bakımına, korunmasına adayacağım” demişti.
HAYVANLAR MAL DEĞİL CAN
Geçtiğimiz 4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü’nde Hayvan Hakları Federasyonu (HAYTAP) İzmir Temsilcisi Esin Önder ile röportaj yapmıştım. Esin Hanım, yıllardır hayvanların mal değil, can olduğu ibaresinin 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu'na işlenmesi için mücadele verdiklerini ancak 2.5 ay önce yayınlanan yönetmelikle "Ev ve Süs Hayvanlarının Üretim, Satış, Barınma ve Eğitim Yerleri Hakkındaki” düzenlemesinin çelişkilerle dolu olduğunu söylemişti ve “Yeni yönetmelikte kanun da bizim eleştirdiğimiz birtakım çelişkiler hala var. Biz hayvanların mikroçiple kimliklendirilmesini şunun için talep ettik; hayvanlar terk edildiği durumlarda sahiplerine ulaşılması ve cezai yaptırıma tabi tutulmalarını talep etmiştik. Bu sayede hayvan terklerinin önüne geçilebileceğini ve sokak hayvanı popülasyonunu kontrol altına alabileceğimizi düşünmüştük. Fakat hayvanların satışına izin verildiği sürece bu tedbir tek başına yeterli olmayacak. Çünkü barınaklar, bakım evleri, sokaklar sahipsiz hayvanlarla doluyken bir yandan hayvanların üretilip, satılması doğru değil, önlenmeli” demişti. Bizler başka ne yapabiliriz ki. Son sözümü insanlık için büyük yaşam mücadelesi veren Mahatma Gandhi ile bitirmek istiyorum. “Bir milletin büyüklüğü ve ahlaki gelişimi, hayvanlara olan davranış biçimi ile değerlendirilir”
Elleriniz Kırılsın İnşallah, Takip Edeceğim
25 Kasım 2022- 0
- 590