Yazı Boyutu:
7 günlük Paris gezisinin ilk günde tesadüfen kentin kalbi konumundaki Champs-Elysees Caddesi üzerindeki EXPO İzmir Tanıtım Bürosunu görünce sevinçten çığlığı bastım. 580 metrekarelik ofiste 2 saat kalıp İzmir ve çevresini tanıtan dev posterleri, sinevizyon gösterisi izleyip tanıtım ekbini görünce yüreklenip başlıktaki sözleri söyledim. İnanmak her şeyin başıdır.
Aslında Parisi 17 yıl önce İzmirli gazetecilerin götürüldüğü Siyanür ile altın nasıl çıkarılıyor konulu Fransa ve İspanya gezisi sırasında görmüştüm. Bu kez Eskişehir Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuarı Müzik Bölümü mezunu kızım Nehir Akansunun konseri nedeniyle gittim. Bir baba olarak bundan büyük şeref olamazdı herhalde. Paris gezisini öyle ballandıra ballandıra anlatmayı düşünmüyorum. Ancak çıkarılması gereken dersler olması nedeniyle bazı detaylara gireceğim. Turlarımıza başlamadan önce rehberimiz kızıma Bizi gezdirirken binalara fazla boğmadan park ve yeşilliklerin de fazla olduğu yerlere götür ricasında bulundum. Tüm Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Fransızlar da tarihi yapıları en iyi şekilde korumuşlar. Dandel gibi işlenen 300 yıllık bir binada oturan kızım ilk gün bizi Champs-Elysees Caddesi üzerindeki LArc Triomphe anıtına götürdü. Ancak oraya gitmeden önce Parisin görkemli yapılarından Monceau Parkına uğradık. Yüzyıllık dev ağaçlarla kaplı park rengarenk çiçeklerle ilkbaharın en güzel temsilcileriydi. 8 büyük bulvara açılan bir daire içinde yer alan LArc Triomphe dev anıt Napolyonun savaş kazanmasından sonra yapılmış. Anıtın ününden akan cadde Champs-Elysees, Parisin kalbi olarak adlandırılıyor ve TVler Fransadan canlı yayınları LArc Triomphe anıtının önünden yaparlar. Cadde trafikte 5 gidiş ve 5 gelişli olarak kullanılıyor.
İzmir EXPO Bürosu Champs-Elysees Caddesinde
Binlerce turistin fotoğraf çektiği LArc Triomphe anıtı ve Champs-Elysees Caddesinde yürürken aniden Türk Bayrağının dalgalandığı EXPO-2020ye aday İzmir Bürosunu görünce sevinçten çığlığı bastım. Aslında henüz iki gün olmuştu İzmirden ayrılalı ancak yabancı bir ülkede herhalde milli duygular böyle patlıyordu. İzmir EXPO bürosunun caddeye bakan binan girişinde dev ekrandan İzmir görüntülerini heyecanla izledik. Her taraf İzmir ve çevresini tanıtan posterlerle doluydu. Kendimizi tanıtınca Fransada doğup büyüyen Türkçe ve Fransızcası mükemmel olan Alime Saraydere bizi Kültür ve Tanıtım Ateşesi Kalbiye Noyanın yanına çıkardı. İki güler yüzlü ve kültürlü hanımdan demlenmiş tavşan kanı çayımı yudumlarken çalışmaları hakkında bilgiler aldım. Kalbiye Hanım İzmir doğumlu değil ancak yaşamının önemli bölümü bu kentte geçtiği için kendini izmirli ve Egeli gibi hissediyormuş. İzmir Kız lisesinin ardından istanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümünü bitirip restorasyon masterı yapmış. Kültür ve Turizm Bakanlığında Daire Başkanlığı yaparken Paris Büyükelçiliği Kültür ve Tanıtım Müşavirliğine atanmış. İzmirin EXPO adaylığı ile Paris görevimin çakışması da hoş bir tesadüf oldu diyen Noyan, Bir İzmir hatta Ege sevdalısı olarak bu sürece cani gönülden bütün katkımı koymak istiyorum. 580 metrekarelik ofisin İzmir adaylığını ön plana çıkaracak biçimdeki tadilatını gerçekleştirip 21 Kasım 2011de çok başarılı geçen İzmir tanıtım gecesini yaptık. Yani İzmirin Pariste adı var. Bunu başlık yapabilirsinizdedi.
Herkes EXPO için mücadele etmeli
Paris dönüşümde en çok sorulan soru Eyfel Kulesine çıktın mı? oldu. Evet çıktım ancak manzarasından daha çok ne amaçla ve hangi zorluklarla yapıldığı, kente kazandırdığı turist ve ekonomik katkısı daha önemliydi. 123 yaşındaki bu dünya sembolü bizim yıllardır peşinde olduğumuz EXPO fuarı için 1889 yılında inşaa edilmş.
Ülkeler EXPOyu kazanmak için birbirleriyle yarışıyorlar. En son 2010 yılında Çin Halk Cumhuriyetinin Şanghay kentinde yapılan EXPO Fuarını, 157 ülkeden 73 milyon kişi gezmiş. Yapılan kente ve ülkeye ekonomik getirisinin yaklaşık 50 milyar dolar civarında olduğu söyleniyor. Dünyanın en önemli markası Coca Colanın Türk Yönetim Kurulu Başkan Muhtar Kentin de aralarında bulunduğu pek çok dünya starımız EXPOyu İzmire kazandırmak için tüm güçleri ile mücadele edecekler. Bu heyecanın 2013 Kasım ayına kadar katlanarak artmasını diliyorum.
Eyfel Kulesi matbaa gibi para basıyor
Her ne kadar yaşamım boyunca demire karşı soğuk olsamda Eyfel Kulesi için ayağa kalkar şapka çıkarırım. Şu an için şüphesiz dünyanın en önemli ve bilinen yapılarından birisi olan Eyfel Kulesine yılda ortalama 7-8 milyon turist çıkıyormuş. 2002 yılında 20 milyon ziyaretçi ile rekor kırılmış. Kuleyi 7 milyon 739 bin 401 Frank 31 Sente tamamlayan Gustave Eiffel, yılda sadece 500 bin civarında ziyaretçinin ilgisini çekebileceğini tahmin etmiş ancak 1889 yılı açılış tarihden önce 5 ayda 1 milyon 900 bin kişi ziyaret edince, yıl sonuna kadar toplam masrafın 3/4'nü çıkarılmış. Özel teknikler sayesinde çelik yerine demirden inşa edildiği için günümüze kadar sağlam olarak gelmiş. Fransızlar onu Demir Bayan olarak adlandırıyor. Ziyaretçi sayısının açıldığı günden günümüze kadar 250 milyonu aştığı tahmin ediliyor. Merdivenle 2.kata çıkış ise 5, asansör ile 8 Euro, en tepesine çıkış ise 13 Euro. 330 projektör, 20 bin spotla ışıklandırılıyor.
Kızım Nehir Akansu çok gururlandırdı
Eskişehir Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuarı Müzik Bölümünde okurken ERASMUS bursu kazanarak Maceristanın Başkenti Budapeştedeki List Müzik Akademisinden mezun olan kızım Nehir Akansu, Pariste yüksek lisans eğitimi görüyor. Aynı zamanda Les Cles d'Euphonia ile Sorbonne Üniversitesi Klasik Müzik Orkestrasında viyola çalıyor. Parisae gitmemizin en önemli nedeni 21 Nisanda Les Lles d'Euphonia orkestrasının vereceği konseri izlemekti. 500 yıllık Bulvar Batignoles Reform Kilisesinde Parisin ünlü şeflerinden Laetitia Trouvenın yönettiği orkestra Çaykovskiden Lac des Cygnes, Dvorjaktan La sorciere de midi ve Mendelssohndan Ouverture de la belle Mélusine eserlerini çalarak geceye damgasını vurdu. İzmirli Nehir Akansunun Paristeki bu başarısı tabiki ağlamamı engelleyemedi. Daha yolun başındayken Ben kızımın Avrupalarda konserlerini dinleyeceğim dileğim gerçek olduğu için Allahıma şükrettim. Vatana, millete ve dünyaya iyi ve faydalı bir insan yetiştirdiğimiz için anne-baba olarak büyük gurur duyduk. Tüm anne ve babaların evlatlarından böyle başarıları yaşamasını dilerim.
Parklar ve peyzajlara mest oldum
Notre-Dame kilisesi, Trocadero meydanı, Seine Nehri, Louvre Müzesi, gece hayatının en renkli olduğu ve Türkçe anlamı Kırmızı Değirmen olan Moulin Rouge, Parisin kuşbakışı izlediği Montmarte tepesi, Sacre-Coeur kilisesi gibi turistlerin akın ettiği yerleri gezmekten çok fazla heyecanlanmadım açıkçası. Metrolarda ve sokaklardaki müzisyenleri dinlemek ve Louvre Müzesinin önündeki Tulleries bahçesi ile Jardin du Luxembourg ve Monceau parklarında geçirdiğim dakikalar bana daha cazip geldi. Ne derler Renkler ve zevkler tartışılmaz. Ancak şu bir gerçek ki gazetecilerin olduğu kadar kent yöneticilerinin de böylesi dünya kentlerini görüp dersler çıkarması gerektiğini söyleyebilirim.