Onlar nasıl yaptıysa biz de başarabiliriz

  • 0
  • 1.165
Yazı Boyutu:

Haftanın Sözü:

“ÇEVRE, insanların yaşama biçimini  ve ekonomik gelişmesini belirleyen bir ögedir” Wilfred Bion

Onlar nasıl yaptıysa  biz de başarabiliriz

Orta Avrupa’da Macaristan’ın Budapeşte, Slovakya’nın Bratislava, Avusturya’nın Viyana, Çek Cumhuriyeti’nin Prag ve Almanya’nın Berlin başkentlerini gezerken yılların alışkanlığı olarak ÇEVRE-YAŞAM gözlemim daha ağır bastı. Rengarenk çiçeklerle nakış gibi işlenmiş yemyeşil parklara doyamadım. Sanki ülkeler arasında peyjay yarışması yapılmış gibi her biri birbirenden büyüleyiciydi. Boşuna Avrupa’da yaşam ortalaması 80 yaşın üzerinde değil. Dünya Sağlık Örgütü, ortalama ömrün 80 yılı aştığı ülkelerin başında Avrupa olmak üzere ABD, Japonya, Finlandiya’nın geldiğini belirtiliyor. Çünkü sakinlik, huzur  ve yeşillik insan ömrünü uzatıyor. Japon bilim adamlarının yaptığı araştırma da bunu doğruluyor.

Yeşilin ömrü uzatığını anlamışlar
Japon bilim adamları park veya ormanlık alanlara yakın oturan insanlar ile kent merkezi ve beton yığınları arasında yaşamını sürdüren 80 yaşın üzerinde 3 bin 100 emekliği 5 yıl süreyle incelemeye almışlar. Araştırma sonucunda, yeşillikler  içinde oturan ve evlerinin pencereleri güneş ışığı alan emeklilerin yaşam kalitesinin artığını ve ömürlerinin uzadığını tesbit etmişler. Araştırma sırasında 900 emeklinin öldüğünü belirleyen Japon bilim adamları, ölenlerin çoğunun beton yapılar ve kötü çevre koşullarından kaynaklandığını belirlemişler ve şehir planlamacılarına "İnsanların sağlıklı ve uzun ömürlü bir yaşam sürebilmeleri için yeşil alanları çoğaltın" şeklinde bir rapor sunmuşlar. Yeşil kentler araştırmasında yüzde 3 ile beton yığınlarına yenik düşen İzmirimizin daha çok ağaçlandırılması gerekiyor.

Kansere karşı bisikleti tercih etmişler 
Orman ve parklarını çoğaltmalarına rağmen Avrupalılar astım ve kansere yolaçan egzoz gazanın zararlarını azatmak için kent merkezlerinde otomobil yerine bisikleti tercih etmişler. Öyleki bisikletin model model taksilerini bile üretmişler. 10 gün boyunca ne trafik sıkışıklığı ne de yoğunluğu gördüm. Akülü araçlar, bisikletler, faytonlarla hem gürültüyü azaltıp hem de yaşam kalitelerini arttırmışlar. Çevre gözlemlerimin arasında en etkilisi kent merkezlerindeki köpek dışkı poşetiydi. Sokaklarında ulu orta dolaşan köpek ve kedi göremezsiniz ancak yine de köpeğini dolaştırmaya çıkaranları bile düşünmüşler. Dilerim o günleri çok geçmeden bende ülkemde görürüm.

Kanola bitkisi işsizliği önler ve ekonomiyi canlandırır
10 gün boyunca gezdiğim Prag, Viyana, Budapeşte, Bretislava ile Berlin’i birbirine bağlayan otoyollarda binlerce kilometre ekili kanola bitkisi gördüm. Avrupalıların önemli bir kazanç kaynağı olmuş. Kanola bitkisinin görüntüsünün oluşturduğu güzelliğinin yanı sıra ekonomik ve çevreci özelliği beni çok daha fazla etkiledi. Ekonomik gelişmeyi yükseltmek için büyük çabalar harcayan ve işsizliğin her geçen gün arttığı Türkiye’de kanola bitkisi bir can suyu olabilir. Kanola bitkisinin özünde yüzde 46 yağ oranı bulunuyormuş. Bir kilogramlık kanola tohumundan 450gr. yağ, 450gr. Mazot  ve  artığından ise 200 gram küspe üretilebiliyormuş. Bugün yağ ve petrole en çok para harcayan Türkiye’de, kanola bitkisi ile bu harcamaları sıfıra indirebilmek mümkün. Yöneticilere teşfik etmek düşüyor. 

YORUM YAZ