KARATAY VE KUBİLAY DİYETİ DİYE BİR ŞEY YOKTUR.

  • 0
  • 3.179
Yazı Boyutu:

Yıllar önce zayıflattığım bir hastam ile karşılaştım. Verdiğim öğretiler doğrultusunda sıkıntı yaşamadan ideal kilosunu uzun yıllar korumuş. Ancak bazı sağlık sorunları ve bazı ilaç tedavileri nedeniyle son zamanlarda kilo almış. Kilo vermek için alternatif yöntemlere koyulmuş.

Öğle saatinde mutfağın kapı arasından gördüğü kadarıyla endokrin uzmanının tabağında 2 adet haşlanmış yumurta varmış. Doktoruna sormuş: “Bütün öğle yemeğiniz bu mu?” diye…

O da onaylamış ve Karatay diyeti yapıyorum demiş.

Sayın Karatay, bir doktordur. Profesör olması, her bilim dalının profesörü olduğu anlamına gelmiyor. Dahiliye, endokrin ve beslenme, birbiriyle etkileşim halinde olmakla beraber, apayrı dallardır. Ancak hasta sağlığı ve yararı adına ekip çalışması gereklidir.

Mesela Sayın Osman Müftüoğlu’ na saygı duyuyorum. Yazılarında diyetisyenlerden çok şey yakaladığı açık, onlara da eminim ki çok şey öğretti, çünkü yıllardır beslenme uzmanlarıyla ekip çalışması yapıyor.

Sayın Karatay, tahin helvasına, avuç avuç çereze, sınırsız yumurtaya, sınırsız proteine haddi olmayarak izin verir. Avuç avuç çerezle, her 100 gramda 650 kalori alırsınız. Hastanın kilosunu Karatay Teorisine göre, azaltacağı yerde arttırmış olursunuz. Hastanın metabolizma hızı zaten 1200 kcal. diyelim. Geriye kalan 550 kcal yi gün içine yay; tahin helvası, kırmızı et ve sınırsız yumurtaya böl, çarp, bozdur bozdur, harca. Hahaaa…

Metabolizma hızına bakmaksızın “sınırsız et yiyebilirsiniz, yeter ki karbonhidrat almayın” derseniz olmaz. O hastanın kolesterolü yükselebilir, gut hastası olabilir, hipoglisemi komasına girebilir. Hastalıklara, metabolizma hızına bakmaksızın herkesin elinde bir mikrofon, at kafadan bilgi yarışması…

Evet, kırmızı et ihtiyaçtır. Özellikle toplumumuz kadınları için… Ancak bakın; ufacık parça etin 100 gramı 300 kaloridir. “Yok ben sadece et yiyeceğim” derseniz Karatay Teorisine göre; doyabilmek için 1200 kalori almanız an meselesidir… Bunu öğle akşam yapın ve yanında hiçbir şey yemeyin. Kahvaltı da yapmayın: 2400 kaloridesiniz! İnsanlar kilo almasın da ne yapsın? Gut hastalığı diye bir sorun var Sayın Karatay... Sınırsız hayvansal protein alınca da kan tahliliyle doğrulanan “hiperkolesterolemi” diye bir sorun var Sayın Karatay. Bunu göz ardı edemezsiniz.

Beslenme; kişinin iş koşulları, yaşam koşullarına göre, hastalıklara göre değişen, metabolizma hızını da dikkate almayı gerektiren bir iştir. Yoksa sürdürülemez. Örnek olarak tahin helvası trigliseridi yükselebilir, avuç avuç çerezle beraber şişmanlığa neden olabilir. Zayıflama ve sağlıkta sınırsız protein yoktur; metabolizma hızı, hastalıklarda diyet tedavisi ve kalori hesabı vardır. Diyet bu yüzden kişiye özeldir. Karatay’a, Kubilay’ a, Ahmet Mehmet’ e göre de standardize edilemez. 

Ayrıca karbonhidratları da; “ihtiyaç duyulanlar ve riskliler” demeksizin komple silemezsiniz. Bu tip açıklamaları yapanları araştırdığınızda, hiçbirinin beslenme uzmanı olmadığını görürsünüz. Bu tip konularda kitap yazarak, uydurma açıklamalarla televizyon programları yapmak popüler/medyatik olma ihtiyacından mıdır? Amaç bu değilse neden diyete kendi adınızı veriyorsunuz da, “protein diyeti, sınırsız diyet vb.” demiyorsunuz mesela? Yoksa onu daha önce söyleyen oldu da adınız arada kaynayacak mı?

Beslenme Uzmanı olmadan kendilerini otorite görüp, her yiyeceğe sınırsızca izin vermek bakın nelere mal olabiliyor…

Hastam endokrin uzmanının da Sayın Karatay’a ayak uydurduğunu görünce, güven duyarak aynı diyeti uygulamaya koyulmuş. Eee, malum kitabı da en çok satanlar arasında… Yemiş çerezleri, tahin helvaları, 3’er 5’er yumurtaları… “Böyle esnek, kolay, keyifli; sınırları olmayan bir diyet vardı da Işın Hanım bize neden bunu yazmadı” demiş içinden…

Hastamızın genetik olarak kan şekeri düşmeye eğilimli laf aramızda…  Hipoglisemi tanısı var. Haşimato tiroidi var. Meşhur Karatay diyetinden sonra kan kolesterol seviyesi almış yürümüş… Hipoglisemi atağı yaşamış.

Evet, hipoglisemide diyetin protein oranı arttırılır. Ancak karbonhidrat yüzdesini isteseniz bile sıfırlayamazsınız. Sebzelerde yoğurtta bile karbonhidrat vardır. İnsanın günlük ihtiyacını karşılamaya yeter mi? Hayır! Yetmezse ne olur? Ve işte bu kez hasta şekerli unlu gıda tüketimini hiç durduramamaya başlar. Kullandığı kan şekerini düzenleyici (oral anti diyabetik) ilaçlar da artık etkisini yitirmiş. Alt üst olan metabolik dengesi nedeniyle tam tamına 10 kilo almış, hem de sadece 2 haftada…

Sayın Gürkan Kubilay da ekranlarda, elinde cetvelle yaptığı sunumlarda: “ Karbonhidrat tüketmeyin. Sadece proteine asılın. Diyetisyenlere yıllardır öğretiyoruz; bir türlü anlamadılar.” diyor. Hakarete girer, kavgada söylenmez. Bence Sayın Gürkan Kubilay, diyetisyenlerle savaşmak yerine, ortak çalışarak, sağlıklı beslenme konusunda çok şey öğrenebilir. Ya da hiç olmazsa biraz, diyette protein yüzdesinin artmasının, vücuda zararları ile ilgili bilimsel araştırmaları incelesin. Çok yararlı olacağı kanaatindeyim.

Halkı yönlendirmeden önce bu yapılmalıdır. Bilmemek değil, halka yönlendirme yapmadan önce araştırmamak, sormamak ayıptır. Diyetisyenlik mesleğine yıllarını vermiş insanlara karşı Sn. Kubilay’ ı saygıya davet ediyorum… Ben metabolik sendrom üzerine yüksek lisansımı bitirip mesleğe geceli gündüzlü,13 yılımı verdim ama beni hemen geçin de, yurt içinde ve dışında diyetisyen olan profesörlerden özür dilemelidir.  Aynı tarzda cevap veren hem profesör hem de beslenme uzmanı olan biri çıkmadı neyse ki, ortalık fena karışırdı.

Terbiyemizi bozmadan değerlendirmek gerekirse: karbonhidrat, pratikte sıfırlanması neredeyse imkansıza yakındır ayrıca... Sayın Gürkan Kubilay bunu ıskalamış. Hayatında etiği hiçe sayarak ve bilimsel bilgisi olmaksızın, internet üzerinden yazdığı diyetlerin kaç tanesinde, neyi hesaplayabilmiş merak ediyorum. Kan şekeri düşmeye eğilimli bireylerde tedavinin bir parçası, protein oranını arttırmaktır. Ancak karbonhidratları sıfırlayamazsınız demiştik. Diyelim ki sıfırladınız: Soruyorum, böyle bir diyet sürdürülebilir mi? Hayat boyu mesela? Kendisi ekranda söylediğine göre baklava yiyormuş. Bu mu protein ağırlıklı diyet? Meyveyi, esmer ekmeği, bulguru at, baklava ye, karbonhidratı sıfırla?! Bu ne yaman çelişkidir?

Mesele şu ki; bireylere, karbonhidratların türlerine göre etkileri anlatılmalıdır. Beyaz unun, pirincin, makarnanın, sürekli içilen sıkma meyve suları ve sürekli içilen şekerli içeceklerin, vücuda ve tüm iç organlara etkileri, şeker hastalığına ve obeziteye neden olma riskleri anlatılmalıdır. Eğer öğrenirse hayat boyu bunu önemseyecek, karbonhidratları dikkatli seçecek sınırı aşmayacaktır.

Bu besinler bir zaafsa eğer, bir diyetisyen tarafından kişiye özel sınırlar çizilmelidir. Bunu yaparken hastanın metabolizma hızının dikkate alınması şarttır. Hasta zayıflamalıysa, genetik olarak diyabete yatkınlığı varsa, şekerli unlu besinler için hassasiyetle üzerinde durulmalıdır. Hastanın insulin direnci, hipoglisemisi, polikistik over sendromu, antidepresan ilaç kullanımı vb varsa, un ve şekerin hastalıklarla ilişkisi etraflıca masaya yatırılmalı ve vakit ayrılıp detaylı biçimde anlatılmalıdır.

Vücudun günlük ihtiyaç duyduğu enerjinin %55-60’ ını karbonhidratlardan gelmesi gerekmektedir. Sn. Kubilay… Bu, diyetisyenlerin uydurduğu bir şey değildir. Bilimsel araştırmaların sonucudur. %40’lara inildiğinde bile, hayvansal kaynaklı proteinlerin oranı arttığı zaman, kanda resmen kolesterol yükselebilmekte ve gut hastalığı riski de artabilmektedir. Bu da bilimsel deneylerin sonucudur. Zihinsel fonksiyonlar, kaslar, günlük aktivitelerimiz ve hatta bağışıklık sistemi için bile karbonhidratlara ihtiyacımız var. Ancak bu karbonhidratları dikkatli seçmek şartıyla… 

Yani kepekli kabuklu, lifli, doğal, az işlenmiş veya işlenmemiş tahıllar, esmer ekmek, bulgur pilavı, biraz meyve bedenin ihtiyacıdır. Siz diyette proteine asılsanız bile, vücut ihtiyacı olan kalorinin sadece %15 ini ancak protein olarak kullanır. Kalanını “yeter bu kadar protein, bana esas kan şekeri lazım” der ve kalan kadar proteini komple kan şekerine dönüştürür. Bu esnada esmer ekmeğin, meyvenin vitamin ve minerallerini alamazsınız. Vücut adeta ekmeğini taştan (yani proteinden) çıkarmıştır. Ama vitamin ve mineral çeşitliliği ve lifler yoktur. Bu uzun vadede bir çöküş demektir.

Ne varsa dengeli beslenmede ve kişiye özel, hastalıklara özel diyette vardır. Diyetinizi standart kitaplarda okuyarak değil beslenme uzmanıyla yapınız. Yaparsanız, ,inanın hayat öyle birinin kitapta yazdığı gibi standart değil sürprizlerle dolu bir süreçtir. İhtiyacınız olan ise; bir beslenme uzmanından, geniş masalarda risk yönetimini öğrenmek, doğru manevralarla %15 oranında tadımlık şımarıklıklar yapabilmektir. Esasen %85 oranında da sağlıklı beslenme prensiplerinin diyetisyeniniz tarafından, eğitimlerle hayatınıza oturtulabilmesidir.

Beslenmeyi isterseniz kendi kendinize tartışmayınız. Cesareti olan beslenme uzmanı ve profesör olan biriyle tartışsın diyorum. Hodri meydan…

YORUM YAZ