Obezite, bedenin yağ kütlesinin, kas kütlesine oranının aşırı artması sonucu boya göre
ğırlığın arzu edilen düzeyin üstüne çıkmasıdır.
Aşırı yeme, fiziksel aktivitedeki yetersizlik, psikolojik, metabolik ve hormonal bozukluklar obezitenin oluşumunda etkili iken, erişkin obezlerin büyük çoğunluğunda, bu durumun başlangıcının çocukluk yaşlarına kadar uzandığı ve obez adolesanların %80,0 inin obez yetişkinler olduğu bilinmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) 2002 raporuna göre; yoğun enerjili, aşırı yağlı, doymuş yağ oranı yüksek, şeker oranı yüksek, sebze meyveden, mikro besin öğelerinden fakir beslenme, alkol ve fazla tuz tüketimi; ağırlık artışı ile sonuçlanmaktadır. Yeterli ve dengeli beslenme için gerekli olan besin öğelerinden herhangi birinin gereğinden az ya da çok alınmasının, sağlık durumunun bozulmasına neden olabileceği bilimsel olarak kanıtlanmıştır.
Birçok hastalık için önemli bir risk faktörü olan obezitenin, erken tanısı ve değerlendirilmesi önem kazanmaktadır. Obezitede mortalite ve morbidite riski taşınırken, birçok kronik hastalık şiddetlenir; hipertansiyon, tromboz, bazı kanser türleri, osteoporoz, koroner arter hastalığı ve insülin bağımlı olmayan diyabet (Tip 2 diyabet), felç, non-alkolik yağlı karaciğer, osteoartrit, safra taşları, dislipidemi, sindirim, solunum ve kas-iskelet sistemi problemlerine yol açabilir. Polikistik over, uykuda solunum bozuklukları, kabızlık, özgüven kaybı, ortopedik ve mental bozukluklar gibi birçok hastalığa zemin hazırlamaktadır. Ayrıca obez bireylerde erken yaşta adet görme, hepatik steatoz, akantozis nigrikans, uyku apnesi, psödotümör serebri, polikistik over hastalığı, kolelitiyazis gibi birçok komplikasyon görülebilmektedir. Obez bireyler ayrıca ortopedik sorunlar ve benlik saygısı yönünden de değerlendirilmelidir. Ayrıca fiziksel sorunların yanı sıra psikolojik ve psikososyal etkilere de sebep olabilir, yaşam süresi ve kalitesini olumsuz yönde etkileyebilir. Oysa bireylerin obeziteye yol açan risk etmenlerine karşı alınacak tedbirler ile obezitenin önlenmesi hem bu komplikasyonlardan koruyacak hem de sağlıklı olmalarını sağlayacaktır.
Çevresel etmenler: Ailenin beslenme biçimi ve hareketsizlik, uzun süre televizyon izleme, bilgisayar başında uzun saatler boyu oturma gibi çevresel faktörler obeziteye yol açmaktadır. Obezite sıklığı 4 saatten daha fazla televizyon/bilgisayar karşısında oturan çocuklarda 1 ya da 1 saatten daha az televizyon/bilgisayar karşısında oturan çocuklara göre daha yüksek olarak saptanmıştır.
Psikolojik etmenler: Anne-baba çocuk arasındaki olumsuz ilişkiler çocuğun ruhsal yapısını etkileyip aşırı yemeye neden olabilmektedir.
Genetik etmenler: Obezite ve genetik etmenler üzerinde yapılan araştırmalarda her iki ebeveyn obez ise çocuğun obez olma olasılığı %80,0, yalnızca biri obez ise oran %40,0-50,0, ikisi de obez değilse oran %8,0-9,0 olarak bulunmuştur.
Beslenme: Bireysel kötü beslenme, ailesel beslenme alışkanlıkları, aşırı iştah (temelde yetersiz mikronutrient ve dengesiz enerji ve aşırı yağ, şeker tüketimi) hareketsizlikle de birleştiğinde obeziteye neden olmaktadır.
Yetersiz Fiziksel Aktivite: Birçok sağlık sorunu gibi obezite de hareketsizliğe dayalı yaşam biçimlerinden beslenmektedir. Obezite oranındaki artış fiziksel aktivitenin azalmasıyla doğrudan ilişkilidir.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) 1998 yılında, başlı başına bir hastalık olarak kabul ettiği obezitenin, beraberinde gelişen hastalıklardan diyabet, bozulmuş açlık glukozu, bozulmuş glukoz toleransı veya insülin direnci ile birlikte, hipertansiyon (>160/90 mmHg), hiperlipidemi(kan yağ seviyelerinin yükselmesi) ve mikroalbuminüriden en az ikisinin hastada bulunmasını metabolik sendrom olarak tanımlamıştır. Yeme davranışı ve aktivite alışkanlığı tedavi edilmezse bu hastalıklar kaçınılmazdır. Beslenme alışkanlıklarının diyet uzmanının vereceği destek ve eğitimlerle düzeltilmesi, bireye aktivite alışkanlığı kazandırılması ise, yine bu hastalıkların tedavisinin bir parçası olarak karşımıza çıkmaktadır.
Görüldüğü gibi zayıflamak estetik, keyfi, bilimsellikten uzak, kozmetik bir iş, bir hobi/fobi değildir. Şu anda sağlık sorununun olmaması, hatalı beslenmeye devam edebileceğimiz ya da ileride sağlık sorunu ile karşılaşmayacağınız anlamına gelmiyor. Sağlığı rastgele beslenme ve hareketsizlik nedeniyle kaybetmek çok da uzun soluklu olmayan bir yolculuktur. Hastalıklarda, ilaç kullanımlarında, gebelikte, emzirme döneminde beslenme ve diyet tedavisi ayrı bir uzmanlık dalıdır. Rastgele diyet yapmak ise eczaneden rastgele ilaç almaktan farksızdır. Unutmayın ki yediğiniz her şeyin bedene etkilerine dair bir hikayesi vardır. Sağlık durumunuz bu noktaya gelinceye kadar beklemeyin. Yeme davranışınızda köklü değişiklikler için hastalıklarda diyet tedavisi eğitimi almış beslenme ve diyet uzmanlarından profesyonel destek almanızı öneriyoruz.