Her geçen gün bir enteresanlık çıkıyor, sevgili okurlarım. Neredeyse hiçbir hafta; Ne ile ilgili yazsam diye düşünmek zorunda kalmıyorum. Bu haftaki konumuz: Süt ile ilgili çamur atmalar
Antibiyotik söylentisine açıklık getirelim öncelikle İnekler hasta olmasın diye; köydeki üretici de, kapı sütü üreticisi de ineğe antibiyotik veriyor. Hasta olan ineğe, veteriner de antibiyotik veriyor. Biz hasta olduğumuzda da antibiyotik alıyoruz. Antibiyotik iyidir demiyorum. Son yıllarda bağışıklık sistemimizin zayıf kalmasına sütteki antibiyotikten başka pek çok sebep gösterilebilir.
Antioksidan içerikli doğal mevsim sebze, meyveleriyle beslenme ve belki de biraz krill yağı veya A, C, E selenyum vb besin desteği alımı; kışa girerken riski azaltmaya yardımcı olabilir. Her şeyde bir parça kanserojen bir şeyler olabilir. Yediğiniz maydanozun, yeşil otların egzoz gazına maruz kalan yol kenarı topraklarda yetişmediğini nereden biliyorsunuz? Her hafta sonu Pazar kahvaltısında yediğiniz sucukların etiketlerinde de antimikrobiyal madde yazar, hatta ve hatta başka pek çok hazır gıdada da
Nedir antimikrobiyal madde? Ne olacak? resmen antibiyotik canım Uyanmalıyız. İneğimizi alıp dağda yaşayamıyorsak, eldeki imkanlar dahilinde en kaliteli ürüne ulaşmaya bakmak yeterlidir. Her şeyi kafamıza takıntı yaparak yaşayamayız.
Kanserojen madde söylentilerine gelecek olursak; mantıken, şimdiye kadar bu sütleri içenlerin topluca ölmüş olası lazımdı. Asitli içeceklerin kantinlerde yasaklanması karşılığında bir iftira olduğu buradan anlaşılabilir bence de Cep telefonunuzun baz istasyonlarının ne kadar kanserojen olduğunun farkında mısınız?
Kapı sütlerinde, teknik koşullara baktığımızda, ineğin hijyenik şekilde sağılmadığı, dışkı bakterilerinin (E.coli) süte bulaştığı inkar edilemez. Bu sütle yapılan yoğurtlar da zehirleme riskini taşır. Ancak sütü fazlaca kaynatırsanız riski ortadan kaldırabilirsiniz. Bu kez süt proteinlerinin yapısı bozulup, sütün yararlılığı azalmaktadır.
UHT (ultra high temperature) yani uzun ömürlü sütler, çok yüksek sıcaklığa, kısa süre için tabi tutulurlar. Proteinlerin yapısı burada da bozulur ve sütün yararlılığı azalır. Bakteriler tamamen ölür. Bu nedenle süt uzun ömürlüdür. Hatta yararlı bakteriler bile öldüğünden, süt mayalanamaz, UHT sütten yoğurt tutmaz.
Günlük sütler ise; en rahatça önerebildiğimizdir. Çok daha düşük sıcaklıkta süt ısıtılır ve böylece proteinlerin yapısı bozulmaz, daha besleyicidir. Yararlı bakteriler sadece uyuşmuştur. Bu bakterilerden yararlanarak yoğurt mayalayabilirsiniz. Ancak saklama, taşıma koşullarına dikkat edilmelidir. Ürün 2 gün içinde tüketilmelidir. 3. gün kaynatılarak tüketilebilir. 4. gün dökülmelidir.
Sonuç olarak, diyebilirim ki; eğer bu iftiranın kaynağı gerçekten de asitli içeceklerin kantinlerde yasaklanmasıysa: Ey, asitli içecek sektörü! Kirli ellerini kantin çocuklarının ve yetişkin insanların üzerinden çek. Sütten uzak dur, bırak çocuklar korkmadan süt içsin, anneler çocuklarını besleyebilsin.