“Zayıfla_ma” Çayları

  • 0
  • 710
Yazı Boyutu:

Her geçen gün bir çığ gibi büyüyerek dünyayı saran obezitenin tedavisinde adeta bir umut kapısı gibi görülen zayıflama çayları artık bir “sektör” haline geldi. Ancak özel durumlar için bazılarının kısmi yararları olabildiği gibi temelde çok ciddi sorunlara neden olmaktadır. Gelin bunları sınıflandırarak işe başlayalım. Zayıflama çayları 3 farklı etki mekanizmasına sahiptir.

*Bir kısmı vücudun ihtiyacı olan suyu boşaltırlar. Bu esnada suda eriyen vitaminler, mineraller atılır. Beden kalan suyu saklamak, ölmemek ve kurumamak amacıyla tedbir alır ve hücreler arası boşluklara su toplanır. Bu kez durduk yerde daha çok şişeriz. Kaybettiğimiz mineral ve vitaminler de cabası… Bunlara örnek vermek gerekirse, lahana, maydanoz, kiraz sapı, mate çayı, kafein içerenler, mısır püskülü, ananas gibi… Daha pek çoğunu içtiğinizde sık idrara çıkmanız bu grup çaylardan aldığınızın göstergesidir. Yararlarından bahsedilirken “idrar söktürür, diüretik, ödem attırır, toksinleri boşaltır, iltihapları söker, yüksek tansiyona iyi gelir” gibi tanımlamalar yapılır. Bu grup çayı bu şekilde tanıyabilirsiniz. Vücuda 3 litre su almadan bu kadar su boşaltma etkisi olan bir çay içmek doğru değildir. Bu gibi çayları kendi üzerinizde denemeyiniz.

*Diğer bir grup zayıflama çayı ise sinameki içeren form çaylar. İçindekiler kısmını okuma alışkanlığı kazanmalı ve rastgele form çay tüketmemeliyiz. Çünkü bu grup çayların etki mekanizmasına baktığınızda hiç hoşlanmayacaksınız. Bağırsakların çalışarak yapması gereken işlemleri bağırsak içinde sinameki otu yapmaktadır. Bağırsakları ilk anda rahatlatsa da bağırsakları çalışmaya itmez tam tersine tembelliğe aslında alıştırmaktadır. Bir süre sonra bağırsak boşaltıcı ilaçlar fayda etmeyecektir. Üstelik Besinle gelen yağların tamamen atılmasına neden olur ki, bunun da yararlılık derecesi tartışmalıdır, bu esnada yağda eriyen, antioksidan, kanser ve kalp hastalıklarında koruyan vitaminler, mineraller de atılır. Vücut suyu yine akıp gider ki sonuçta beden kalan suyu yine saklamaya kalkacaktır, ödem kaçınılmazdır.

*Bir diğer grup da metabolizma hızlandırma etkisi bulunan bitkilerden elde edilen çaylardan oluşur. Bunlar karanfil, tarçın, acı biberler gibi metabolizmayı biraz hızlandıran bitkiler içerir. Ancak dikkat: “biraz hızlandıran bitkiler”… Asla yarım saat yürüyüş yapmış kadar bile olamazsınız. Sadece yeşil, siyah çaylar, kahve ve kolanın etkisi daha kuvvetlidir. Bunlar da kafein içerdikleri için metabolizma nispeten daha fazla hızlansa da, idrarla kalsiyum atımını arttırarak kemik erimesine neden olmaktadır. Bu nedenle de içerdikleri kafeinin dozu günlük kalsiyum alımınızla birlikte diyet uzmanı tarafından değerlendirilmeli.

Yani dikkatle bakıldığında her 3 grup çayda da depo yağlar erimiyor. Ağırlıklı olarak vücudun kendi suyu atılıyor ve temel bir besin kaybı oldukları da çok açık. Gerçekten deri altı yağ tabakası eriyor olsaydı, bu çaylardan sonra idrara çıkıldığında idrarda halka halka yağlar görüyor olurduk. Oysa bu çayların yemek borusu, mide bağırsaklardan sırayla dolaşıp böbrekler ya da dışkı yoluyla atıldıklarını yukarıda görüyoruz. Vücudun ihtiyacı olan yağ, yağda eriyen vitaminler, mineraller ve suyun atılması sağlıklı olsaydı ishale kimse müdahale etmezdi. Ya da böbrek taşı düşürmek üzere kullanılan maydanoz 5 litre suyla kaynatılmazdı. Yani her konuda olduğu gibi bu konuda da tüketicinin uyanık olması son derece mühimdir. Bunlar zayıflama çayları değil “zayıfla_ ma çayları” dır. ‘Bizim savaşımız vücudun suyuyla, vitamin ve mineralleriyle mi yoksa depo yağıyla mı?’ diye iyice düşünmek gerekir.

YORUM YAZ