Börklüce

  • 0
  • 862
Yazı Boyutu:

Bir ikindi çıktım

tepebozun

tepesine,yazına

konuk oldum Nahitin eyvanına ,sazına

kuşlar ötüyor,

insanlar duvar

dibinde esnek

esnek

sohbet  ediyorlardı

Amma !

bir anda hava,,

bir pasta  gibi

ortadan ikiye  ayrıldı !

bir bıçak,

bir bıçak gibi bir

yalım!

an’ın

ortasına  saplandı

ve yaşamın

kanı,

uzakdoğu kökenli

avrupalı

bir kadının,

yağmur kadar ellerindeki

kızıl çam yüreğinden

akmaya başladı...

durdu her şey!

elimizdeki fincanlardaki

kahve suya fingirdemeyi

kesti

martı

pul gibi maviye çakıldı kaldı

gülüşlerde

bıyık altlarına

ol mayi pencerelerden sızarak

taş merdivenlere yayıldı

indi

önce ayakkabılarımızı

sonra

omuz başlarımızı

örttü

nefes borularımıza

do’lar

re’ler kaçmaya

başladı

diyez’ler

emol’leri  kovalarken

uç uç böcekleri

ağustos böcekleri ile

tahtıravalli oynamaya yattılar

 

evrenin kanı giderek

koyulaştı ve

geçtiği yerleri ezerek

önümüzdeki sekide bir

topak bal oldu

 

döne döne

bayır aşağı akmaya

başladı

zeytinleri sıyırdı

kokusunu aldı

radikalar,ısırganlar

çayır tırfılları

bütün bekaretlerini

kaybederek

o gitgide büyüyen

devingenin altında

kıvranıyorlardı

 

her şeye bir hal oldu

her

canlı

cansız

yuvarlanarak

büyüyen bu

mavi

yeşil

bal rengi kan

yumağından nasibini alıyordu

imbat acaip şımarmaya

başlamıştı bir kere

solucanlar iris

çiçekleriyle dans

ederken

fatma ninenin

otuz yıl önce

kaynanasının

korkusundan

sadece iç

çekerek orgazm

oluşu

duyuluyordu yastık altlarından

 

 

çipuraların çatık

kaşları

genç kızların

sağrılarına

gamze olmaya

başlamıştı

kadın sanki kadırgayı keman yapmış

direğinide yay

samanyolunun ruhunu çağırıyordu

derken!

sokak aralarından

1411 tane

barbun renkli

atlara

binmiş oğlak

derisinden  çizmeleriyle

barbun bıyıklı

türkmen ağzıyla

hellenistik

naralar atan

börklüce yiğitleri

sökün etti

kulak tozlarında

nergisler ve

sümbüller

kılıç şakırtıları kadınların

ışmarına  karıştı

önden o koca hengame

bayır aşağı

yuvarlanıyor

arkadan atlar

kulaklarını yatırmış denize

uçuyorlardı

çığ sahile ulaşınca

deniz kuşları havaya sıçradı

bulut oldu

top

halı gibi

açıldı

bir ucunun püskülleri

Sakıza

öbür ucu

Yeniliman’a abandı.......

Paganini’nin atlıları

vurdu geçti

               karşı kıyıya...

Üzeyir dayı        

                   hala

                        soku taşının üstünde çayına kaşık çalıyordu.........

YORUM YAZ