Bir ikindi çıktım
tepebozun
tepesine,yazına
konuk oldum Nahitin eyvanına ,sazına
kuşlar ötüyor,
insanlar duvar
dibinde esnek
esnek
sohbet ediyorlardı
Amma !
bir anda hava,,
bir pasta gibi
ortadan ikiye ayrıldı !
bir bıçak,
bir bıçak gibi bir
yalım!
anın
ortasına saplandı
ve yaşamın
kanı,
uzakdoğu kökenli
avrupalı
bir kadının,
yağmur kadar ellerindeki
kızıl çam yüreğinden
akmaya başladı...
durdu her şey!
elimizdeki fincanlardaki
kahve suya fingirdemeyi
kesti
martı
pul gibi maviye çakıldı kaldı
gülüşlerde
bıyık altlarına
ol mayi pencerelerden sızarak
taş merdivenlere yayıldı
indi
önce ayakkabılarımızı
sonra
omuz başlarımızı
örttü
nefes borularımıza
dolar
reler kaçmaya
başladı
diyezler
emolleri kovalarken
uç uç böcekleri
ağustos böcekleri ile
tahtıravalli oynamaya yattılar
evrenin kanı giderek
koyulaştı ve
geçtiği yerleri ezerek
önümüzdeki sekide bir
topak bal oldu
döne döne
bayır aşağı akmaya
başladı
zeytinleri sıyırdı
kokusunu aldı
radikalar,ısırganlar
çayır tırfılları
bütün bekaretlerini
kaybederek
o gitgide büyüyen
devingenin altında
kıvranıyorlardı
her şeye bir hal oldu
her
canlı
cansız
yuvarlanarak
büyüyen bu
mavi
yeşil
bal rengi kan
yumağından nasibini alıyordu
imbat acaip şımarmaya
başlamıştı bir kere
solucanlar iris
çiçekleriyle dans
ederken
fatma ninenin
otuz yıl önce
kaynanasının
korkusundan
sadece iç
çekerek orgazm
oluşu
duyuluyordu yastık altlarından
çipuraların çatık
kaşları
genç kızların
sağrılarına
gamze olmaya
başlamıştı
kadın sanki kadırgayı keman yapmış
direğinide yay
samanyolunun ruhunu çağırıyordu
derken!
sokak aralarından
1411 tane
barbun renkli
atlara
binmiş oğlak
derisinden çizmeleriyle
barbun bıyıklı
türkmen ağzıyla
hellenistik
naralar atan
börklüce yiğitleri
sökün etti
kulak tozlarında
nergisler ve
sümbüller
kılıç şakırtıları kadınların
ışmarına karıştı
önden o koca hengame
bayır aşağı
yuvarlanıyor
arkadan atlar
kulaklarını yatırmış denize
uçuyorlardı
çığ sahile ulaşınca
deniz kuşları havaya sıçradı
bulut oldu
top
halı gibi
açıldı
bir ucunun püskülleri
Sakıza
öbür ucu
Yenilimana abandı.......
Paganininin atlıları
vurdu geçti
karşı kıyıya...
Üzeyir dayı
hala
soku taşının üstünde çayına kaşık çalıyordu.........