Sabahleyin tamda tembelliğe alışırken kalkıp giyinmek,gerçekten hem keyif kaçırıcı hemde keyif verici idi.
Birden bire ani bir kararla yıllardır sürdürülen ritmin dışına çıkmak hep özlenen bir umutken ,oluşuncada adapte olma problemi kendini göstermişti.
Tam iş görüşmesine gitmek için apartmanın kapısından çıkmak üzereyken dışardan gelen bir müzik sesi, içinde yeni kapıların tokmağını çevirmişti.
Hem tembel tembel oturmak ve kendine günlük işler icat ederek işe yararlılığının devamını sağlama gayretlerini düşünmemeye çalışmak.
Hemde acaba raf ömrümüz bu kadarmıydı diye gizli bir hayıflanmanın görünmez dumanlarını içine çekmek.
Her karşılaştığın kişinin tezgahı nereye kurdun sorgulamalarının gizli gururunu hissetmek hemde aslında kendininde inanmadığın mazeretler içermediğini ispatlamaya çalıştığın mecburiyetler.
İşte tam o sırada kapıdan çıkarken duyulan müzik bir anda yer ve zaman mefhumunu tamamen ortadan kaldırarak kendisini münezzeh kıldı.
Birden herşeyini Pariste ve tamda aynı o meslekdaşı gibi işi kırmaya yatkın buldu.
Kendisinede yeni bir Eldebran yolumu açılıyordu yoksa !
Evet galiba hacet kapıları uğurun zamanında açılmıştı ve yüreğinin isteyipte dile getiremediği dilek İlahi bir fiske ile gerçekleşiyordu,hemde en uygun zamanda !
Sanki tam arkasından bir çıtanın kovaladığı,pençesini sırtına vurdu vuracak andaki yakınlığı ve ateş nefesini ensesinde hisseden çaresiz bir tavşanı, aniden yukardan taş gibi düşen bir kartalın yerden aparması gibi:kendisininde zamandan,ve mekandan koptuğunu hissetti.
Kartalın,kurtuldu sevinç yanılmasına kapılan tavşanın başına sonra ne
işler açacağını aklına bir kez bile getirmeden !
Ne yapayım kaderim buymuş boyun eğmesinin teslimiyetinde, kendine bu kıyağı yapana Dara dururken,içindende tüm çengiler göbek atıyordu !
Aslında iç açmazı, yıllarca hiç düşünmeden taban teptiği mesleğinin yollarının bir gün eşilip,kazılacağını ve bir küçük levhaylada "verdiğimiz zarardan dolayı özür dileriz" yoz kibarlığıyla karşılaşacağını hiç düşünmemiş olmasıydı !
Ama artık anlaşılıyorduki ,artık eski sokaktan geçmemek gerekiyordu.
Geçmek için mücadele elbetteki istense verilirdi ama ;illa bu
sokağa çok taban teptim,çok postal eskittim ne olur kıyısındanda olsa geçiş izni istemek:
İşte bu olacak şey değildi!
Bizim Eldebran ne tarafa düşer acaba !
Artık eski yollara,rotalara boyun uzatmak:
Ne delikanlılığa yakışır,ne entelektüel birikimine uygun düşer,ne uygarlığın raconuna uyar nede meslek haysiyetine hiç sığmazdı !
Sanatını daha yıllarca yapabilecek, insanlarla en çok onların hayrına daha çok cebelleşebilecek inadıda arada bir çaktırmadan kontrol ediyor,taş gibi durduğunuda hissediyordu !
Aslında içindeki aşiret çoktan,çadırları kazıklarından sökmüş,dürmüş,kapkacaklarla birlikte hecinlere ,tülülere yüklemişti!
Avrat,uşak,davarlar tekmili birden göçe kalkmışlardıda Pirin "yallah Bismillah" demesini bekliyorlardı !
İşte bu kafa ile kapının tokmağını tutmuşken gelen makamı belirsiz enstrüman sesi onu orada bir anda tuzdan heykel gibi dondurup ,yerine çakmıştı.
Kapıyı açıp çıkacakken bu ses onu tam ip üstüne yapıştırmıştı.
Çağrılı olduğu pınar başına gitmek üzereyken belkide akla uygun bir bahane ile artık ben sakalık yapamayacağım,su dağıtmak beni yordu affedin diyecekken:
bu saz onu tepeden tırnağa derisinden soymuş ruhunu bedensiz bırakmıştı.
Ama artık kesin kararlı idi ,gidip özürünü,mazeretini sunacak,helallik isteyip dönecek ve o sesi takip edecekti.
Ya Allah Ya sabır,bu ses kulağımda çınlarken,benim yolum önüme serilmişken;nerden çıktı bu yeniden tas tas su dağıtma işleri ben hiçmi kurtulamayacağım diye söylene söylene yola revan oldu,atladı atına gitti çeşme başına.
Merhaba dostlar dedi,ulakla ,güvercinle haber salmayım bize uygun düşmez hem helallik alayım hemde rızanızı isteyim.bende kaderimin yoluna düşeyim dedi.
Çeşme başında oturanlar zarp diye ayaklandılar,hoş geldin sefa geldin,yolun gözlerdik,bize yoldaş olasın ağzı kurumuşlara bir tas su veresin diye yola bakar olduk diye ünlediler.
Bizim kardeş tamda ağzını açıp,ben bu deveyi güdemeyeceğim,beni
bağışlayın ,azad olup gideyim,kafamda bir güzergah var ona bineyim!
Diyecekken!
Aniden pınarın yanında bir silüet buluttan sıyrıldı,ayan oldu !
Yanında dikildiği sudanmı,cinsindenmi,mevsimdenmi neden bilinmez dalları narin ,yaprakları gümüşten bir fidan aşikar oldu !
Yol izni almaya gelen Adem ,birden fidana döndü,baktı,gördü; Elini uzattı dalı tuttu !
O kendini çağıran müziği,düşlediği yolculuğu,gideceği yerlerdeki
içeceği suları,kuşları,her şeyi unuttu.
Çöktü kaldı !
Dokunduğu fidan ışık çiçeği açmıştı !
Eldebran? Kitapçılara sorun !