Bugün Atatürk’Ü Görebiliyor Muyuz?

  • 0
  • 533
Yazı Boyutu:






Bugün Atatürk’ü

Görebiliyor muyuz ?

19 Mayıs 1919 ‘daki Gibi …

Atatürk, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktıktan sonra birçok komutanın desteğini almış olsa da hemen işe girişmedi, hatta Ankara’ya gidip de Büyük Millet Meclisi’ni açmadan önce başta Erzurum, Sivas ve Amasya Kongreleri olmak üzere birçok bölgesel kongreyi boşuna yapmadı.

Çünkü kalkıştığı şey o kadar büyük, o kadar zordu ki, toplumun tüm kesimlerinin desteğini alması gerekiyordu. Sadece yanında saf tutanların desteğini alması yeterli gelmeyecekti. Çünkü yapmaya kalkıştığı şey sadece “yurdu işgal eden düşmanları yurttan kovmak” değildi. Yapmaya kalkıştığı şey, her ne kadar işgalcilere boyun eğmiş olsa da Osmanlı Hanedanı’na 621 yıldır bağlılıklarını sürdüren halkın, yurtlarını işgal eden düşmanla savaşmak için gerekli iradeyi bu hanedanın emirlerine rağmen göstermesini sağlamak; bu halkın binlerce yıl boyunca geliştirmiş olduğu hükümdarına koşulsuz şartsız biat etme alışkanlığını bırakıp kendisinin ve ülkesinin özgürlüğünü koruma sorumluluğunu eline almasını sağlamaktı bir yerde…
Hem de bu hükümdar, halkın en önemli değerlerinden biri olan dini de temsil ederken…

Böyle büyük bir harekete liderlik yapmaya kalkıştığında Atatürk, bunu tek başına yapamayacağını biliyordu. Her ne kadar yurt dışında yaşamış, modern çağın fikirlerine kendi düşünce yapısını oluştururken yer açmış olsa da bu toprakları, bu toprakların insanlarını çok iyi tanıyor, bu insanların değer sistemlerini çok iyi anlıyordu. Bu durumda Atatürk, halkın en önemli soruyu sormasını ve bu soruya gerekli yanıtı vermesini sağlamak için harekete geçti:

“Şu anda, tüm bu koşullar içinde en önemli olan şey ne?"
Bunun için toplumun her kesiminden ileri gelenler ile, fikir liderleri ile görüştü, kongreler yaptı, yaptırdı ve ciddi bir destek alt yapısı oluşturdu. Bu alt yapıyı oluştururken de kimseyi ötekileştirmedi, aşağılamadı, dışarıda bırakmadı.

Ankara’da demokratik bir meclis kurdu ve bu mecliste ülkenin tüm kesimlerinin temsil edilmesini sağladı. Bu meclisin en önemli soruları tartışmasını, uzlaşmasını, irade koymasını ve kararlar almasını sağladı.

Ancak bir ölçüde gerçekleştiğinde, buna dayanarak meclisin kendisini başkomutan ataması sonucu , meclis iradesinin ve kararlarının desteği ile ülke ve halkı için çok ama çok zorlu, acılı ve bir o kadar da kaçınılmaz Kurtuluş Savaşı’na girişti.

Nutuk’ta anlattığı gibi desteği almak hiç kolay olmadı, bazıları bu desteği sadece onun başarısız olacağına ve bu sayede Meclis’in çoğundan aldığı desteği, yani otoriteyi kaybedeceğine inandıkları için verdiler.

Ancak başarılı oldu, başarılı oldukça daha fazla güven sağladı. Bu mücadelede elde ettiği başarı ve kazandığı desteği daha sonra Cumhuriyet’in ilanı ve diğer devrimleri gerçekleştirmek için kullandı. İster takımınızı, ister ailenizi, ister şirketinizi, ister ülkenizi, isterseniz de dünyayı değiştirmeye niyetli olun, Atatürk’ün bunu niye yaptığını ve hemen bir emirle harekete geçecek bir çok komutan ve birlik olduğu halde, düşman tüm vatanı adım adım işgal ederken, neden toplantılar yaparak zaman geçirdiğini anlamak, başarılı olmanız veya kendinizi istemediğiniz bir yerde bulmanın arasındaki fark olabilir. Eğer kendi fikrinizi ve pozisyonunuzu aktaramadıysanız bu karşı tarafın kötü niyetinden ve çapsızlığından değil, belki de sizin en iyi ihtimalle yeterince çaba göstermediğinizden, daha gerçekçi bir ihtimalle de karşı tarafa ne kadar zavallı olduğunu anlatma çabanızın aslında karşı tarafı daha kendi görüşünde teyit etmesinden kaynaklanıyor olabilir.

“ Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek demek değildir .Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyor ve hissediyorsanız bu yeterlidir,,,

Özellikle bu günlerde Atatürk‘ü görebilmek, anlayabilmek, farklı kelimelerin ve öfkeli duyguların ötesinde “ Gerçek Atatürk’çü “ olabilmek, tüm koşullar içinde en önemli ihtiyacımız diye düşünüyorum...

Sevgi ve Farkındalık dileğiyle

YORUM YAZ