Odağımıza Ne Kadar Değer Veriyoruz ?

  • 0
  • 530
Yazı Boyutu:









Odağımıza ne kadar değer veriyoruz ?

Odağımızın üzerinde ne kadar duruyoruz? Biz odağımızda olduğumuz sürece, güven duyuluyoruz, bunu biliyor muyuz?

Bir şey değiştirmeye çalışan kişinin başına neler geleceğini ve bununla nasıl başa çıkması gerektiğini düşünüyorum bugünlerde…

Biraz politik bir düşünce değil ama politik arenadan etkilendiğimi inkar edemem sizlere…
Bir miktar sohbetlerimde küçük bir konu olduğunda, aslında pek çok kişinin de gelgitlerinin olabildiğini ve aslında odaklarında kalmakta zorlandıklarını farkettim, o yüzden bunu konu almak istedim bu haftaki yazımda...

Dediğim gibi tamamen politik bir görüşten ve tercihten bağımsız olarak, önceki dönemlerde kazanılmış seçimlere baktığımızda liderlerin seçimleri nasıl kazandığına, rakiplerinden gelen saldırıları nasıl karşıladığına bakalım.

Hem bireysel, hem kurumsal değişimde, hem de politik seçimlerde rakibinizin sizinle uğraşması ve muhatap alması, sizi bir tehdit olarak gördüğünde gerçekleşir; hatta bir çok kişisel saldırıyla, karakter suikastıyla karşılaşmak durumunda kalabilirsiniz.

Bir değişim gündemi ile yola çıktığınızda her zaman bu olur.

Rakibiniz hiçbir zaman bu değişim gündemi üzerinden sizinle etkileşime girmez.

Bu gündemin hataları, eksik yönlerini tartışmaz.

Çünkü bu, seçmenlerin dikkatini sizin gündeminiz üzerine çekecektir tekrar. Rakibinizin amacı ise dikkati sizin gündeminizden, iddianızdan mümkün olduğunca çabucak dağıtmak ve başka yere, mümkünse sizin kişisel hatalarınıza, tartışılabilir davranışlarınıza çekmektir.
Bu yüzden bir şirkette veya kamu alanında önemli, gerekli, ancak değişime maruz kalacakların ama geçici bir rahatsızlığa ve küçük kayıplara razı olmasını gerektiren değişimleri gerçekleştirmeye çalışan herkes bu şekilde saldırılarla karşılaşabilir.

Sonuçta liderlik insanları tolere edebilecekleri oranda rahatsız etme sanatıdır...

İnsanlar da tolerasyon seviyelerine yaklaşan rahatsızlıklara bu rahatsızlığı yaratan kişinin dikkatini dağıtarak bu sayede de değişim gündeminden uzaklaştırmaya çalışarak direnirler. Hem kurumsal yaşam, hem de politik arena bunun sayısız örneği ile dolu diyebilirim.

O açıdan seçimi kazanma ihtimali olan her adayın bunlarla karşılaşmasında hiçbir şaşılacak şey yoktur.
Buradaki önemli soru şu: Bunlara nasıl yanıt verilmeli? Ya da verildi mi, hatırlıyor musunuz? Muhtemelen hayır. BU SALDIRILARA ÇOĞU ZAMAN BİR YANIT VERilMEDİ, VERİLMEMELİ DE ..

Yani odak hiç dağıtmamalı...

Hiçbir zaman rakibinin kişiyi çekmeye çalıştığı konuları gündem yapmamalı. Her zaman kendi gündemine bağlı kalmalı. Rakibinden nadiren bahsedebilir. Hep ne yapacağını, neyi hedeflediğini, yani kendi gündemini konuşmalı, odağı konusunda istikrarlı olmalı...
Bu sayede lider hem kendi odağını korumuş olur, hem de ona destek vereceklerin odağını kendi istediği yerde tutmaya çalışmış olur diye düşünüyorum.

Siyaseti bir kenara bırakırsak; ister bireysel alanda bir değişimin peşine düşün ve kişisel liderliği ele almaya niyet edin, ister de kurumsal veya kamusal alanda önemli, özellikle de adaptif öğeler içeren bir değişime liderliğe girişin, o zaman bu şekilde odağınızı dağıtmak isteyen, ne yapmaya çalıştığınızı unutturmaya çalışan içeriden ve dışarıdan saptırıcılarla karşılaşacaksınız.
Örneğin kişisel bir alışkanlığınızı değiştirmeye kalktığınızda veya yeni bir “faydalı” alışkanlık geliştirmeye çalıştığınızda ne olduğunu hiç fark ettiniz mi?

Örneğin spora veya diyete başlamak gibi?

Veya meditasyon minderine her gün oturmak gibi?

Bir anda dikkatinizi o yapmak istediğiniz şey dışında dünyadaki tüm diğer şeylere vermek için inanılmaz bir istek duymaz mıyız hemen? “21 gün No sugar” diye bildiğimiz şekeri almadan yapacağımız diyetlerde, hep aklımıza tatlı ve şekerli besinler gelir değil mi? Hatta aklımızdan hiç çıkmaz… 21 gün bittiğinde ise bu yiyecekleri bir anda unuttuğumuzu farkederiz nedense! Aynı şekilde meditasyon saati geldiğinde birden aklımıza bir sürü yapılacak önemli şeyin veya hemen şimdi üzerinde çalışmazsak kesinlikle unutacağımız harika fikrin geldiğini fark ederiz değil mi?

Bu durumda yapmamız gereken en önemli şey, ister bireysel, ister kurumsal bir değişimin liderliğine soyunmuş, isterseniz politik arenada bir göreve aday olmuş olalım, kesinlikle odağımızı, dikkatimizi her ne pahasına olursa olsun korumak ve gündemimizi, amacımızı, niyetimizi kesinlikle UNUTMAMAK...

Eğer biz ne için ayağa kalktığımızı bu kadar çabuk unutup da bu çeldiricilerin tuzağına bu kadar kolay düşersek, onların söylediği bazen saçma sapan şeylere kendi gündemimizden, çok önemli olduğunu iddia ettiğimiz ve bu yüzden rahatsız olmaya razı olmamız gerektiğini anlattığımız değişimlerden daha fazla değer verirsek, bize inanan ya da bizimle olan insanlar bize nasıl güvenip de peşimizden gelebilirler ki?

Liderin içsel ve dışsal tuzakları, liderlik yaptığı sürece hep olacaktır …

Önemli olan odağımızda kalabilmek için bunlarla başa çıkma yollarımızı sürekli ve emin adımlarla geliştirebilmemizdir.

Bizi farklı kılan da bu olacaktır diye düşünüyorum.

YORUM YAZ