Yazı Boyutu:
Dizleri üzerine yığılmış
Tüyleri dökülmüş bedenini kaldıramayan eşeğinin başında dil döküyor:
Kalk eşeğim kalksana
Yoldaşım ayaklansana
Hayvanın düşmüş kulaklarını severek çekiyor.
Bir yandan yüzündeki burun akıntısı, gözyaşı karışımı ıslaklığı elinin tersiyle siliyor:
Usul usul geliyo, gidiyoduk işte
Kalksana, hadi kalksana
*
Baktı olmuyor, gerçeği kabulleniyor:
Kaldıramadım yavrum, gari hakkını helal et
*
Televizyon haberinde sergilenen tablo, Balıkesirin Sındırgı ilçesi Dedeler köyünden.
130 haneli tarihi köyün ninesi, 81 yaşındaki Azize Alacanın vedası.
Tek gözlü evinde, tek başına sürdürdüğü yaşamının ortağı eşeğinden ayrılma anı.
O eşek ki; can yoldaşı, yol arkadaşı.
İki kızı, bir oğlu olmasına rağmen yalnızlığını yaşadığı dünyanın yegâne dayanağı.
Ama doğanın kaçınılmaz kuralındalar.
*
Ayrılık zamanı.
Derin yalnızlık dönemi.
Feryat figan, yalvarma, yakarma beyhude.
Usul usul gelip, gidiyoduk işte sözü kabul edilmeyen kopmanın son çırpınışları.
*
Hayvanı öldü, Azize nine hayata küstü.
Yüreğe saplanan haberden sonra aradım, Dedeler Köyü Muhtarı Mehmet Ali Öztürkü buldum.
-Ne yapabiliriz?
-Faydası yok
-Yeni bir eşek alalım?
- İstemez, sevmez, tutmaz
-Neden?
-Hayvanın kalan otunu, ipini evin içine almış. Onlara bakıyor, ağlıyor.
- İkna etsek, sürpriz yapsak?
-Sanki dünyaya kendini kapadı. Gerçi havalar da soğuk, dolaşmıyor. Yemesi, içmesi azaldı.
-Başka bir şeyler göndersek?
-Soralım, çok onurludur. Ne isteyecek ki
-Belki
Belki bir şeyler?
-O belkiler sevgi, vefa, arkadaşlık olabilir mi?
? ? ?
*
Buyrun size insanlık, yaşam dersi.
Bana, size, hepimize.
Varsa anlayana!