KAÇAK AVCILARA OSMANLI TAKTİĞİ!

  • 0
  • 315
Yazı Boyutu:

Tekneler geceden çıkıyor.
İzmir’in koyları, körfezlerine dalıyor.
Trol, gırgır acımasızca dibi tarıyor, yavru yumurta ne varsa katlediyor.
Çoğu balığın nesli kuruyor.
 
                *
Bu dert Aliağa’da masaya yatırıldı.
Bakanlık temsilcisi, liman başkanlığı, sahil güvenlik, ilgili- yetkili ne varsa hatta balıkçılar bile katıldı.
Nasıl çare bulunacak?
Kaçak balık avlanıyor, kimse yakalamıyor.
Bir kurum, diğerini takmıyor.
Ne işbirliği yapılıyor, ne koordinasyon sağlanıyor.
Zabıta pazarda mala el koyamıyor, takip edecekler can korkusu yaşıyor.
 
                    *
Herkes sıkıntılı, çaresiz.
Dert büyük, derman yok.
Bu gidişle ünlü dalyanlar, Aliağa, Foça, Dikili, Çandarlı körfezi kuruyacak.
Balığı denizde değil resimde göreceğiz.
 
               *
Biri çıkar, “ Gelin Osmanlı taktiği uygulayalım” der.
Konuşan Türkiye Su ürünleri Birliği Temsilcisi Hasan Eser. Devam eder:
“ Hırsızı en iyi hırsız yakalar… Şimdi beni iyi dinleyin, “ Hadi canım burası dağ başımı ?” demeyin. O korkuyor, bu korkuyor, kimse kimseyi yakalamıyor… Osmanlı ne yapmış? Dağdan indirdiği eşkıyaya rütbe, mevki, paşalık vermiş. Makam sahibi olan eşkıya, diğerlerini sindirirmiş. Ben de eskiden kaçak avcılık yaptım, bilirim”
 
          *
Salon şaşkın herkes birbirine bakıyor.
“Acaba olur mu?”
Eskinin kaçak balık avcısı Hasan Eser,  bunu seziyor, anlatıyor:
“ Olur, çok iyi olur… Bakın 90’lı yıllarda Foça bölgesinin en büyük kaçak şebekecisi Yaşar Balta’ydı… Namı meşhur azılıydı. Osmanlı gibi düşünen Foçalı balıkçılar, Balta’yı su ürünleri kooperatif başkanlığına getirdi. Bir de koruma botu verildi. Sahil güvenlik, bakanlıkla anlaştı, 5 yılda her taraf düzeldi, deniz bereket doldu.. Gücün yoksa zekânı kullanacaksın”
 
                *
 
Devlet büyüklerimize ilan olunur.
Bakanımıza, Valimize, kaymakamımıza!
 
                *
Neyse, yarın hafta sonu.
İlgili fıkrayla olayı şenlendirelim.
 
              *
İzmir’in ünlü heccavı (yergi ustası) Şair Eşref, kaymakamlık da yapmıştır.
Bir ilçede görevini sürdürürken, İstanbul’a acilen telgraf çeker:
“ Eşkıya kasabayı basacak, tez elden asayişe yardımınızı arz ederim”
Cevap:
“ İdare-i maslahat ediniz” (Meseleyi kendi içinizde halledin)
Eşkıya sürüsü ilçeye girer, Kaymakam Eşref malum talebini sadrazama telgrafla tekrarlar.
“ Asayiş zor durumda…”
Saraydan cevap yine aynıdır:
“ İdare-i maslahat ediniz”
Dayanamaz, karşılık verir:
“ Efendim idare elden gitti, maslahat elimizde kaldı!”

YORUM YAZ