O AĞIZ YİNE KONUŞTU…

  • 0
  • 400
Yazı Boyutu:

Önceleri…
Ege Sanayici ve İşadamları Derneği (ESİAD) Başkan’ıydı
Oysa ne sanayici, ne işadamıydı.
Şimdi…
Batı Anadolu ve Sanayi İşadamları Derneği Başkanı olmuş.
Oysa kendisi muhasebeci, mali işlerci.
 
                *
Hafta sonunda bir toplantıda konuşturuldu.
Sonra, Hürriyet’te köşesinde yazdı.
Konusu; “ İzmir neyin sembolü”
Muhtereme göre İzmir…
Tedirginliğin, endişelerin, özgüvensizliğin giderek köksüzlüğün sembolüymüş.
 
              *
Nevi şahsına münhasır zat’a göre;
İzmirli, gidecek yeri olmayan insanlar olarak gönüllü asilimilasyona razı olan, ırksal aidiyet ilişkisini kabul eden Türklermiş.
Kendinden menkul üstada göre;
İzmirli alt kimlikleriyle örselenmiş, kendine sunulan elbiseye razı olmuş, insan modeliymiş!
 
                    *
Fikriyle aynaya sığmayan (belki de cismiyle),  bu şehirde havasını atıp, yolunu arayan ve adının Sıtkı Şükürer olduğu bilinen bu faniye göre;
“ İzmirli, Türk ve Müslüman kimliğinin eksik bıraktığı tatminleri “ Batılı” gibi olmaya öykünerek kapatmaya çalışırmış!
Neye hizmet ettiği, neyi amaçladığı kestirilemeyen bu erkeğe göre;
“ İzmirli, meseleleri derinliğine yaklaşmak istemeyen, hayatı “manşet algısı” üzerinden değerlendiren dalgacı, neşeli insanlarmış.
Travmalı olduğu veya travmayı iyi bildiğinden bu şahsiyete göre;
“ İzmirli travmatik kimliklermiş”
 
                    *
Dahaları var ama…
Ne siz okurken içiniz şişsin, ne ben parmağımı yorayım.
Lakin İzmir sahipsiz, değneksiz memleket sanılmasın.
Varsa dostları, başkanlık ettiği sanayici ve işadamları ne düşünür ama…
Ortaya bir etiketle çıkıp konuşan ağzın sahibi, belli ki bir arızanın içinde.
 
               *
 
Örnekle anlatayım teşhise yardımcı olsun.
Geçen yıl “Göç ve İzmir kimliği” toplantıda konuşmacıyız.
Bu şahıs da sahnedeki masada.
Etiketinde Ege, İzmir var ama kendini tanımam, etmem.
Bir ara göçmenlere “ kanı karışık” demiş, milleti yerinden fırlatmış, ismi kulağıma böyle ilişmişti.
 
               *
Neyse…
İzmir’i bildiğimiz yönleriyle anlattık.
Oturumdaki bir hocamız da sözüne Meslektaşım Yılmaz Özdil’in” İzmir” yazısını okuyarak başladı, bitirdi.
Muhterem Zat, kâğıda yazılı konuşmasına başlamadan demez mi?
“ Yılmaz Özdil’e faşist demeye dilim varmıyor”
Sonra bana dönmez mi;?
“ Başkan İzgi’yi tanımasam, masada Fransız Irkçı Lider Le Pen’in oturduğunu sanacağım”
????
Tabi salon ayaklandı. Protestolar, bağrışmalar…
Kâğıtlarını topladı, gitmek için ayağa kalktı, izin istedi.
Oturum Başkanı kabul etmedi.
Hem Yılmaz’ın hem de kendi adıma hakkıyla ağzının payını aldı.
 
                  *
Mevlana ne demiş?
“ Bir lafa bakarım laf mı diye…
Bir adama bakarım adam mı diye…
Suskunluğum asaletimdendir”
Aynen.
Biz de öyle bakarız.
Ancak suskunluk asaletiyle değil…
Konuşarak bazılarına haddini bildirmek yürekliliğiyle…
Evvel Allah soyumuz, kimliğimiz bellidir

YORUM YAZ