YEDİĞİMİZ HURMALAR…

  • 0
  • 325
Yazı Boyutu:

İzmir’in simgesi Kadifekale yine kayıyor.

40 yıllık kâbus hortladı.

Sürekli yağış kaygan zemini oynattı.

Üzerindeki yükü, harcanan servet ve emekle birlikte attı.

           *

Erken fark edildi.

İki günde dozer, kepçe ne varsa çalıştırıldı.

8 bin kamyon toprak kaldırıldı.

Bir parça olsun nefes alındı.

           *

Kadifekale, 1970’li yıllarda Bakanlar Kurulu kararıyla “Afete maruz bölge” ilan edildi.

Konak ilçesinin 19 Mayıs, Vezirağa, Hasan Özdemir, Yeşildere, Kadifekale, Kosova, Altay mahallelerini içine alan 42 hektarlık alanı kapsıyor.

Jeolojik yapısı çürük, yetmiyormuş gibi zamanında yüzlerce kaçak yapıyla işgal edilmiş, çarpık kent parçası.

          *

70’li yıllar geçti, 80’li yıllar tamamlandı, 90’lı yıllar atlandı, 2000 li yılların başında yükünü artık kaldıramaz hale geldi.

Valisi, reisi, bürokratı bilmesine rağmen, potansiyel tehlikesi de göz ardı edildi.

         *

Kadifekale’nin iki ayrı yüzünün ıslah edilmesi gerekiyordu.

Ballıkuyu ve Vezirağa bölgeleri.

Üzerindeki evler yıkılarak, yeşil alan olarak düzenlenmesi şarttı.

2002 yılında zemin hareketliliği başlayınca, vilayet, Konak Belediyesi, MTA, Bayındırlık Afet İşleri her hafta toplantılar yapıldı.

Bakanlıklara sayfalarca yazıldı, nedense bilim adamlarına danışılmadı.

           *

Hiç unutmam.

Başkanlığım sırasında, şimdiki Gaziemir Belediye Başkanı, o dönemin Fen İşleri Müdürü Halil İbrahim Şenol ile birlikte zemin ve istinat duvarı çalışması başlattık.

İş makinelerinin tetiklediği koca kitle ana yola akınca, patlayan ödümüzle öylece bıraktık.

Kısacası…

Kendi adıma halt ettik.

              *

İşin uzmanı, Dokuz Eylül Üniversitesi eski Jeofizik Bölüm Başkanı Prof.dr Zafer Akçığ’a dört elle sarıldık.

“ İmdat” istedik.

Ekibiyle haftalarca çalıştı, raporlar hazırladı.

Ama araya giren seçimle rafa kaldırıldı.

           *

Büyükşehir Belediyesi’nin bugünkü yönetimi iyi iş başardı.

Evleri boşalttı, bölgeyi temizledi, zemini düzeltti, yeşillendirdi, ulaşım yolları yaptı.

Ne var ki…

Dosyadaki bilimsel uyarılar göz ardı edildi.

Drenaj yapılmadı, kazıklar çakılmadı, taraça ve şevler yapıya uyarlanmadı.

Masraf, emek böylece bir anda aşağıya aktı.

              *

Prof. Dr Zafer Akçığ, davet üzerine şimdi yine işin başında.

Ona danışılıyor, uyarılarına göre ne gerekirse yapılacak.

Zafer Hoca, “ Sorunun nedeni arşivde duruyor” demekle yetiniyor.

Biz de kimseyi yargılamıyoruz.

Varsa suç; hepimizin.

             *

“Yediğimiz hurmalar sonradan tırmalayınca” akıllanıyoruz.

O saate kadar…

Burnumuzdan kıl aldırmıyoruz!

YORUM YAZ