Yazı Boyutu:
Bizim İzmir Portalının değerli okurları. Bu hafta sizlere kadınlarda ergenlikten menopoza ,yaşamlarının herhangi bir döneminde mutlaka karşımıza çıkan adet gecikmelerinden bahsedeceğim.
Üreme çağında cinsel beraberliği plan bir kadında adet gecikmesi olduğunda ve çift etkin olan bir gebelikten korunma yöntemiyle korunmuyorsa, aklımıza ilk gelen gebelik olmaktadır. Etkin olmayan gebelikten korunma yöntemleriyle korunmaya çalışanlarda (geri çekme, takvim yöntemi, fitil gibi),bir yıl içinde yüz kadından yirmisi istenmeyen gebelikle karşılaşmaktadır.Etkin olan gebelikten korunma yöntemlerinde de istenmeyen gebeliklerle karşılaşma olasılığını da göz önünde bulundurmak gerekir.Bir yıl içinde istenmeyen gebelikle karşılaşma oranı;bakırlı rahim içi araç kullananlarda %1,hormonlu rahim içi araç kullananlarda %0.5,doğum kontrol hapını unutmadan kullananlarda %0.1,unutanlarda%3 ,kondom (prezervatif) doğru kullananlarda %3,kondomu kuralına uygun kullanmayanlarda %12,aylık enjeksiyon kullananlarda %0.2,üç aylık enjeksiyonla korunanlarda %0.3,ön kola yerleştirilen implantla korunanlarda %0.1,vajinal halka ile korunanlarda %0.2 dir.Geri dönüşü olmayan korunma yöntemi olan operasyonla kanalların bağlanması durumunda da %0.1-0.4 arası istenmeyen gebelik riski mevcuttur.Benzer oranlar erkekte de vazektomi denilen kanalların bağlanmasında mevcuttur.Kürtajla ilgili öngörülen yasa tasarısı düzenlenirken umarız bu oranlar da göz önünde bulundurulur.
Adet gecikmesi olduğunda ve kuşkulu cinsel beraberlik varlığında bilmemiz gereken , olası gebeliğin ne zaman saptanacağıdır.Döllenmeden(erkeğin spermi ile kadının yumurtasının yumurtalık kanalında birleşmesi) 5 gün sonra döllenmiş yumurta rahim içine yuvalanacak ,birkaç gün sonra çoğalan ve gelişen gebelik ürünü hücrelerinden salgılanan Bhcg denilen gebelik hormonu ,yapılan kan testinde sayısal olarak saptanabilecektir.
Kadında yumurta, adet kanamasından yaklaşık 14 gün önce yumurtalıktan çıkıp yumurtalık kanalına doğru ilerlediğine göre adet kanaması gecikmeden de kanda gebelik saptanabilmektedir.
İdrar tahlilinde ise kanda Bhcg düzeyi yükselip idrara geçtikten sonra yani, adet geciktikten hemen sonra gebelik idrarda saptanabilir.
Yumurtanın adet kanaması gelmeden 14 gün önce çıkacağını ve iki gün yaşayacağını biliyoruz. Semenin (meninin) onda birini oluşturan, her boşalmayla kadının üreme organlarında ilerleyebilecek, milyonlarca erkeğin tohum hücresinden (spermden) bin tanesinin, yumurtalık kanalına ulaşabildiğini, bunlardan bir tanesinin yumurtayı dölleyebileceğini ve bunların kadın vücudunda üç gün kadar yaşadığını da biliyoruz.
Bu nedenle gebeliğin kan veya idrar testinde kesin hangi gün saptanabileceğini belirlemek olanaksızdır. Bir kaç gün önce negatif olan test, birkaç gün sonra pozitif olabilir.
Ayrıca 28 günde bir adet gören kadınlarda yumurtanın adetin 14. Günü (beklenen adet kanamasından 14 gün önce) çıkabileceğini söyleyebiliriz. Ancak 35 günde bir adet kanaması gören bir kadında yumurta beklenen adet kanamasından 14 gün önce, yani 21. gün çıkacaktır,21 günde bir adet gören kadında ise yumurta 7. Gün çıkabilecektir. Ayrıca düzenli adet gören bir kadında çok basit bir nedenle bile(hava değişimi, yorgunluk, yolculuk, stres v.b.) adet kanaması erken veya geç gelebilecek ve bundan 14 gün önce çıkan yumurtanın ne zaman yumurtalıktan çıkabileceğini saptamak, dolayısıyla ne zaman gebe kalınabileceğini veya ne zaman gebelik oluştuğunu bilmek mümkün olmayacaktır. Bu noktada,eğer gebelik istenmiyorsa, etkin bir gebelikten korunma yönteminin gereğini ve önemini vurgulamakta yarar vardır.
Düzenli cinsel beraberliğe rağmen , korunmayan bir kadında her ay için gebe kalma olasılığı;35 yaş altında dörtte bir,35 yaş üstünde ise beşte bir olasılıktır. İstediğimiz ay gebe kalacağız diye bir varsayım yoktur.
Adet gecikmesi olduğunda gebelik dışındaki olasılıklar nelerdir?
Bunu anlamak için adet kanamasının (menstruasyonun) tanımını yapmak önemlidir. Adet kanaması yumurtalıktan salgılanan hormonların etkisiyle rahim iç tabakasının kabarıp dökülmesidir.Bir çeşit yaprak dökümü.Rahim iç tabakasını kabartıp döken , yumurtalıktan gelen hormonlar östrojen ve progesterondur ve sadece ergenlikten menopoza üreme çağı boyunca yumurtalıktan salgılanırlar.
Adet kanaması düzenini anlamak için,östrojen ve progesteronun nasıl salgılandığını ve yumurtalıkların nasıl fonksiyon gördüğünü bilmek önemlidir. Yumurtalıklarda doğuştan itibaren binlerce yumurta hücresi mevcuttur. Üreme çağının başında ergenlikle birlikte hipofizden gelen mesajlarla yumurtalıktaki yumurtalar follikül dediğimiz küçük kistlerin içinde gelişmeye ve büyümeye başlarlar. Hipofiz beyinin ön kısmında tüm hormonların işlevlerini kontrol eden bir salgı bezi merkezidir. Hipofizden salgılanan FSH (Follikül Stimulan Hormon) etkisiyle yumurtalıkta içinde yumurtanın geliştiği folliküller büyümeye başlar .
Her ay gelişen follikül östrojen salgılayacak ve bu hormonun etkisiyle rahim iç tabakası kabaracaktır. Belli bir süreden sonra yumurtalıktaki folliküller östrojen salgılanmayınca rahim iç tabakası dökülecek yani adet kanaması olacaktır. Ergenliğin ilk yıllarında sadece östrojen hormonu salgılanacağı için rahim iç tabakası erken veya geç, kısa veya uzun aralıklarla dökülebilir. Özetle ilk adet kanaması gelmesinden itibaren birkaç yıl süre boyunca adet kanamaları düzensiz olacak,genellikle gecikecektir.
İlk adet geldikten birkaç yıl sonra hipofizden salgılanan LH (luteinize edici hormon) etkisiyle, FSH etkisiyle gelişen follikül çatlayacak ve içinden çıkan yumurta , fallop tüplerine(yumurtalık kanallarına) doğru ilerleyecektir.Artık yumurtlamalar başlamıştır.Follikül çatlayıp yumurtayı gönderdikten sonra büzüşecek ve corpus luteum(sarı cisim) oluşacaktır.Corpus luteum progesteron hormonunu genelde 14 gün boyunca salgılayacaktır.14 gün sonra corpus luteum da işlevini yitirecek,progesteron salgılanmayacak ve rahim iç tabakasına hormon gelemeyeceği için adet kanaması başlayacaktır.Yumurtlamanın başlamasıyla birlikte ,östrojen ve progesteronun düzenli salgılanmasıyla düzenli adet kanaması başlamış olacaktır.Düzenli adet kanaması 28 günde birdir,artı eksi 7 gün ,yani 21-35 gün arası düzenli kabul edilir.İlk yıllarda adet gecikmelerinin nedeni ise sadece östrojen etkisinde rahim iç tabakasının geç kabarıp geç dökülmesi olacaktır.
İlk adet kanamasından birkaç yıl sonra, artık adet kanamaları düzenli olmaya başlamış ve progesteron etkisiyle, premenstruel sendrom (adet öncesi göğüste gerginlik, sinirlilik,şişkinlik v.b) ve hafif sancılı adetler ortaya çıkmaya başlamıştır.
Progesteron hormonu sadece yumurta çıktıktan sonra salgılanır ve etki süresi genellikle 14 gündür . Östrojen hormonu ise yumurta çıkmadan yumurtanın içinde geliştiği folliküllerden salgılanacaktır. Ancak follikül gelişiminin 90 güne kadar olabileceğini de bilmekteyiz. Follikülün erken veya geç çatlayabileceğini, yumurtanın erken veya geç çıkabileceğini de biliyoruz.
Üreme çağında adet gecikmesi olduğunda o adet döngüsü içinde yumurtlama olup olmadığını, kanda progesteron hormonu varlığı ile kanıtlayabiliriz, ancak yumurtanın ne zaman çıktığını veya çıkabileceğini saptamak mümkün olamayacaktır.
Bu anlamda beş, altı ay adet gecikmesi olan bir kadında bir buçuk aylık gebelik bile karşımıza çıkabilecektir.
Menopoz öncesi dönemde de LH hormonu her ay düzenli salgılanmayacak ve gelişen follikül çatlayıp içinden yumurta çıkamayacak ve corpus luteum her ay oluşamayacak ve progesteron hormonu salgılanamayacaktır. Kısaca menopozdan önceki yıllarda salgılanan sadece östrojen hormonu etkisiyle, adet kanamaları gecikmeye başlayacak ve her ay yumurta çıkmayacaktır.
Menopoz ise bir yıl adet görmemek olarak tanımlanır. Yumurtalıkta içinde yumurtaların geliştiği folliküller artık tükenmiştir.Yumurta çıkmaz çocuk olmaz, hormon gelmez , adet olmaz. Hipofizden salgılanan FSH ve LH yükselmeye başlamıştır, ancak yumurtalık yanıt vermemektedir. Kanda hormon tahlilinde FSH ve LH,35 Ünite üzerinde, E2 denilen östrojen hormon düzeyi ise 40 ünite altında olunca menopoz tanısı konacaktır.(50 yaş altında kadında menopoz tanısı koymak için bu hormon tahlili iki ay arayla iki kez yapılması önerilmektedir.)
Üreme çağında özellikle 40 yaş altında tekrarlayan adet gecikmeleri olduğunda erken menopoz veya primer ovarian yetmezlik (yumurtalıklara karşı nedeni bilinmeyen antikor oluşumu nedeniyle işlevlerini kaybetmesi) göz önünde bulundurulmalı , adet kanamasının üçüncü günü sabah aç olarak,kanda FSH,LH ve E2 hormonlarına bakılmalıdır.
Üreme çağında adet gecikmesi olan bir kadında gebelik dışında birçok neden olabilir. Bunlardan ilk akla gelenler hormonlarla ilgili olan nedenlerdir. Yumurtalıktan östrojen ve progesteronun düzenli salgılanarak rahim iç tabakasını düzenli kabartıp dökülmesi için hipofizden gelen FSH ve LH ın düzenli salgılanması gerekmektedir. Ancak hipofiz de, hipotalamus dediğimiz beynimizin üst merkezlerinin kontrolü altındadır. Beyni etkileyen herhangi bir durum;hava değişimi,yorgunluk,yolculuk,aşırı kilo alma veya verme,stres ve bir çok diğer faktör, hipofizi ,dolayısıyla adet kanaması ve yumurtlamayı etkileyecektir.
Stres adet gecikmesinin en önemli nedenlerindendir.
Hipofizden FSH, LH dışında birçok diğer hormon da salgılanacaktır. Göğüsten sıvı ve süt gelmesinde etkili olan prolaktin bu hormonlardan biridir. Prolaktin hormonu etkisiyle emzirme döneminde adet gecikmeleri olduğunu biliyoruz. Emzirme dışında her iki göğüsten süt gelmesine galaktore denir ve prolaktin hormonu yüksekliğiyle ilintilidir. Tekrarlayan adet gecikmelerinde kanda prolaktin düzeyi incelenir.Prolaktin değeri 100 ünite üzerinde olduğunda, hipofizden bu kadar yüksek dozun niye salgılandığını incelemek veya hipofiz tümörünü ekarte etmek amacıyla MR(manyetik,rözenans) gibi görüntüleme yöntemleriyle hipofiz değerlendirilir.
Troidi kontrol eden TSH(Troid Stimulan Hormon) da FSH, LH,Prolaktin gibi hipofiz ön lobundan salgılanan hormonlardandır.Hipotroidi, hipertroidi ve diğer guatr problemi olanlarda adet gecikmeleri görülmektedir.
Hipofiz ön lobundan salgılanan diğer bir hormon olan ACTH (Adreno Cortico Tropik Hormon), surrenal veya adrenal denen ve kortizonun salgılandığı böbrek üstü bezini kontrol eder. Kortizon kullananlarda adet gecikmeleri gözlenecektir.
Özetle hipofizden , beynin diğer merkezlerinden,yumurtalıktan ve vücudun diğer salgı bezlerinden salgılanan hormonlar ,feedback dediğimiz geri bildirim mekanizmalarıyla birbirlerini etkisini azaltıp,arttırabilecek dolayısıyla yumurtlamayı ve adet düzenini etkileyecektir.
Yumurtalıklardaki genetik ve edinilmiş değişiklikler de adet gecikmelerinin diğer bir nedenidir.
Genç yaştan itibaren adet gecikmesini en çok etkileyen nedenlerin başında, kadınların yaklaşık onda birinde görülen Polikistik Over Sendromu(PCOS) gelmektedir. Ultrasonografiyle her iki yumurtalığın etrafında inci kolye gibi dizilmiş 3-4 mm küçük siyah yuvarlaklar şeklinde folliküller gözlenir. Aslında bu görüntüler kadınların yaklaşık dörtte birinde gözlenmektedir. Ancak PCOS ta buna ilaveten tekrarlayan adet gecikmeleri ,kilo alma ve tüylenme eğilimi mevcuttur.
PCOS, menopoza kadar devam eden bir durumdur. Tedaviyi kesince veya önerilen kilo verme için diyet, egzersiz gibi yaşam biçimi değişikliklerini uygulamayınca adet gecikmesi ve diğer bulgular tekrar ortaya çıkacaktır.
Yumurtalıkta az gelişen folliküller, testesteron dediğimiz androjen(erkeklik) hormonu salgılarlar. Testesteron cilt altı yağ dokusunda iki kat güçlü dihidrotestesterona dönüşür. Kilolu kadınlarda hirsutismus (tüylenme) bu nedenle daha fazladır,bazı durumlarda kilo vermek bile tek başına tüylenmenin ilerlemesini yavaşlatacaktır.Testesteron etkisiyle olan tüylenme; çene altı,göğüs arası,göbek altı orta hatta olmaktadır.Şiddetli tüylenmenin ve erkek gibi ses kalınlaşmasının (virilizasyon) nedeni ise, herhangi bir patolojiye bağlı olarak böbrek üstü bezinden salgılanan DHEA ve DHEAS denilen erkeklik hormonlarıdır.
Ergenlerde az gelişmiş folliküllerden salgılanan testesteron,akne,sivilce ve hafif tüylenmenin de temel nedenidir.Folliküller biraz daha geliştikçe başlangıçta belirttiğimiz östrojen salgılanacak,birkaç yıl sonra da ovulasyon dediğimiz yumurtlamalı ve düzenli adet döngülerinde de progesteron salgılanmış olacaktır.
PCOS da ayrıca IGF1 denilen insülin büyüme faktörü fazla bulunmaktadır.. Bu nedenle, kilo alma ve diabet (şeker hastalığı) eğilimi fazladır ve metformin denilen antidiabetik ilaç, tedavi seçeneği olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak diyet ve egzersizle kilo vermenin PCOS ta temel
tedavi olduğu unutulmamalıdır.
Ayrıca , sürekli adet gecikmesi olanlarda, yumurtlamanın her ay düzenliği olmadığı, progesteron hormonu çıkmadığı ve uzun yıllar östrojen hakimiyetinin rahim iç tabakasını sürekli kabartarak uzun yıllar sonra rahim içi kanseri riskini arttıracağı öngörülmektedir. Bu nedenle östrojen ve progesteronu birlikte içeren doğum kontrol hapları, ayni zamanda gebelikten korunmak isteyen ve düzenli adet kanaması görmek isteyen kadınlar için iyi bir seçenektir ve rahim içi kanseri riskini %50 azalttıkları yıllardır bilinen bir gerçektir.
Yumurtalıklarda ortaya çıkan kistler, adet gecikmelerinin sık rastlanan nedenleri arasındadır.
Yumurtalık kistleri genellikle, yumurtalıklarda zamanında çatlayamayan folliküllerin büyümesiyle ortaya çıkarlar. Çoğunlukla iki ay içinde kendiliğinden kaybolurlar. Eskiden kullandığımız doğum kontrol hapları kist tedavisi amacıyla artık kullanılmamaktadır, sadece doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda basit kistlerin% 70-%80 daha az ortaya çıkacağı bilinmelidir.
Kistler iki ay içinde kendiliğinden kaybolmuyorsa CA 125 gibi yumurtalık kanserlerinde daha yüksek gözlenebilen kanda tümör belirteçleri değerlendirilir. Yumurtalık kistinin en iyi ve doğru tanı aracı ultrasonografidir, tercihan vajinal uygulanmalıdir. Ultrasonografi içinde kistin içinde farklı yoğunlukta bölmeler, katı bölümler veya karnabahar gibi çıkıntılar görülmesi ,bizi kötü huylu olabilecek tümörler konusunda kuşkulandırır, bu durumda operasyon tek tedavi seçeneği olacaktır.
Basit kistler, çok nadir de olsa sapları etrafında döndüklerinde veya patlayıp karın boşluğunda iç kanama oluşturduklarında acil operasyon gerektirmektedirler.
Sadece progesteron içeren gebelikten korunma yöntemleri kullananlarda da (hormon içeren rahim içi araç, ön kola yerleştirilen implant,üç aylık enjeksiyon,sadece progesteron içeren Cerazette denilen doğum kontrol hapı),başlangıçta adet düzensizlikleri sonra da adet gecikmeleri sıklıkla karşımıza çıkacaktır.Genellikle doğal bir durumdur,nadir de olan oluşabilecek istenmeyen gebelik ekarte edildiğinde ek tedaviye gerek yoktur.
Doğum kontrol hapı, aylık enjeksiyon,vajinal halka gibi östrojen ve progesteron içeren yöntemleri kullananlarda adet gecikmeleri daha nadir karşımıza çıkacaktır.
Sürekli adet gecikmeleri olan ve gebelikten korunmak isteyen kadınlar için doğum kontrol hapları, çoğunluğunda menopoza kadar kullanılabilen bir tedavi seçeneğidir.
Üreme çağında düzenli menstruasyon görülmesi dileğiyle