BİTKİSEL İLAÇLAR,VİTAMİNLER, BESLENME DESTEKLERİ

  • 0
  • 1.472
Yazı Boyutu:

Bizim İzmir portalının değerli okurları 50.Yazımın bazı bölümlerinde kadın sağlığı konusu dışına taşarak büyük küçük herkesi ilgilendirebilecek, günümüzde yaygın kullanılan vitaminler, mineraller ve bitkisel ilaçların gerçekten herkese gerekli veya yararlı olup olmadığı ile ilgili kanıta dayalı tıp çalışmalarını sizlerle paylaşmak istiyorum.
 
Milyonlarca insan sağlıklı yaşamak, hastalıklardan çabuk kurtulmak veya yaşlanma bulgularını geciktirmek ve beslenme desteği için mineral ve vitaminler kullanmaktadır.Bunların dışında bitkisel ilaçlar,enzimler,amino asitler,lifli ve yağlı asitler de kullanılmaktadır.Bunlar arasında arı polenleri, ginseng,sarımsak,yeşil çay,omega 3 yağlı asitleri ve resveratrol  bulunmaktadır.Eczaneler dışında, süpermarket,aktar ve internette satılan bu maddeler,ilaç yerine besin kategorisinde değerlendirilmekte ve yararları,etkinlikleri,güvenlikleri konusunda dünyada ve ülkemizde ilaçlar gibi ayrıntılı denetimden geçmemektedir.
İngilterede 2010 da yapılan Euromonitor Internatinal  araştırmasında kadınların erkeklere göre daha fazla besin destek tedavileri kullandıkları, yaşlılarda bu oranın daha da arttığı belirtilmiştir.
 
Vitaminler ve besin destek tedavileri gereklimi?
Vücudumuzun fonksiyonlarını korumak için vitaminlere, minerallere ve diğer besin maddelerine gerek vardır. Ancak uzmanlar insanların çoğunluğunun dengeli beslenmeyle vitamin D  dışında, tüm vitamin, mineral ve diğer katkı maddelerini aldığını belirtmektedir. Vitamin D için de ülkemizde bol olan güneş ışığı zaten yeterli olacaktır. Fakat yaşlıların, hamilelerin,6 ay ile 5 yaş arası çocukların vitamin destek tedavilerine gereksinim duyabileceklerini burada vurgulamakta yarar vardır. Güneş ışığına çıkamayan tüm gebe ve emziren kadınlar, daha koyu cildi olanlar ve 65 yaş üstü kişiler  D vitamini almalıdırlar. Gebe kalmak isteyen tüm kadınlar ve gebeliklerin ilk üç ayında bebeklerinde spina bifida (omurga kanalı açıklığı) gibi nöral tüp defektleri riskini azaltmak amacıyla folik asit kullanmalıdırlar. A,C ve D vitaminleri de 6 ay ve 5 yaş arası çocuklara İngilterede Foods Standart Agency tarafından önerilmektedir.
Diğer yandan da internetten bile satılan özellikle kilo vermek için önerilen bazı bitkisel ürünlerinde sağlık için belirli risk taşıdığını vurgulamakta yarar vardır. Özellikle bitkisel ürünlerde vurgulanan ‘’Bağışıklık sistemini güçlendirir’’ veya ‘’Eklemleri güçlendirir ‘’ gibi bilimsel kanıtı olmayan ifadeler maddenin kullanımı ve tüketimini cazip kılmaktadır.
 
Vitaminler yaşam için gereklidir, fakat vitamin hapları?
Sağlığımızı korumak için 13 vitamine gerek duyarız. A,D,E,K,C ve 8 adet B vitamini. Tüm vitaminlerin belirli fonksiyonları vardır. C vitamini hücrelerin sağlıklı kalmasında yardımcı olur, A vitamini görme ve sağlıklı cilt için önemlidir, D vitamini kalsiyumu düzenleyerek sağlıklı diş ve kemiklerimiz olması için gerekli olur, E vitamini hücre yapısını korur.D vitamini ve niasin(B3 vitamini) dışında vücudumuz vitaminleri üretemez ve besinlerle almamız gerekir. Yeterli vitamin almak içinde farklı gıdalar içeren dengeli beslenme gereklidir. Bu beslenme; sebze ve meyveleri, ekmek, pirinç, patates  gibi  nişastalı gıdaları, süt ve süt ürünlerini, et, balık, tavuk,yumurta ve fasulye gibi protein kaynaklarını içerir.Yağ ve şekerden zengin olan yiyecek ve içeceklerden uzak durmamız gerektiğini zaten çoğumuz biliyoruz.
 
Dengeli beslenmesi olan sağlıklı insanların vitamin destek tedavisine gereksinimi yoktur!
Antioksidanlar;
Son yıllarda antioksidan vitaminlere ilgi artmış ve birçok ürün piyasaya sunulmuştur. Antioksidan bir atom veya molekülün elektronlarını başka bir maddeye verdiği bir kimyasal süreç olan oksidasyona müdahale eden demektir. Burada serbest radikal denilen bağlantısız atom ve moleküllerin , gerek duydukları ekstra elektronları  hücre içindeki diğer moleküllerden çaldığı düşünülmektedir. Bu moleküllerin kendilerinin ekstra elektron gereksinimleri  ortaya çıkacaktır. Böylece bir zincir reaksiyonu oluşacak ve hücreyi oluşturan yapı taşları hasar görecek ve yaşlanma artacaktır. Antioksidanlar kendileri serbest radikal olmadan, elektronlarını serbest radikallere bağışlar. Böylece antioksidanlar kanser ve kalp hastalıklarında belirgin olarak fazla ortaya çıkan serbest radikallerin oluşturduğu oksidatif stress dediğimiz durumla rahatlıkla savaşabilirler.
Bazı laboratuar çalışmaları A,C,E vitaminlerinin ve nadir bir element olan Selenyumun antioksidan olarak çalışarak, oksidatif hasarla savaşabildiklerini göstermişlerdir. Bazı gözlemsel çalışmalar da antioksidandan zengin sebze ve meyve tüketiminin kronik hastalık riskini azalttığını belirlemişlerdir.
Ancak 2008 de kanıta dayalı tıp toplam 232.000 hastayı içeren 67 çalışmayı derlemiş ve ne yazık ki sağlıklı veya hasta insanlarda birçok vitamin ve selenyum gibi antioksidan kullanımının ölüm oranlarını azaltmadığını belirtmiştir. Ayrıca yağda eriyen ve vücutta fazlası depolanabilen A, E  ve Beta –karoten gibi
vitamin kullananlarda ölüm oranlarında istatistiksel olarak hafif bir artış belirlenmiştir.
 
Fertilte de vitaminler (çocuk isteyenler için);
Antioksidanların gebe kalmaya yardımcı olduğuyla ilgili teoriler vardır. Kanıta dayalı tıp araştırmacıları toplam  2800 çifti içeren 34 çalışmayı derlemişler , infertilitede erkek sorunu olduğu durumlarda , erkeklere E vitamini ve Çinko destek tedavisi ile kadınlarda gebelik ve canlı doğum yapma oranlarını biraz daha yüksek bulmuşlardır.Ancak bu konuyla ilgili çalışmalar henüz çok yetersizdir.’’Hangi antioksidan ?Hangi dozda ?’’sorularına henüz yanıt yoktur.
 
Vitaminler zararlı olabilir mi?
Yüksek dozlarda ve uzun süre kullanırsak evet!
Örneğin vücutta A vitaminine dönüşen beta-karoten çok sigara içenlerde akciğer kanseri riskini arttırmaktadır.’’Sigara kullanıyorum, istediğim vitamini alıp sağlığımı korumaya çalışıyorum ‘’ ifadesinin tehlikesinin altını çizmeliyiz. Yüksek düzeyde niasin (B 3 Vitamini)bazılarında ciltte kızarıklığa neden olabilir. Çok fazla B6 Vitamini kol ve bacaklarda his kaybına neden olabilir. Günde 1000 mg üzerinde C vitamini karın ağrısı ve ishale neden olabilir. Vitaminlerin önerilen dozları ve en fazla alınabilecek dozlarına özen gösterilmesi çok önemlidir.
 
Vitaminlerin yağda veya suda eriyebilir olmaları önemlidir.8 adet B vitamini ve C vitamini suda eriyen vitaminlerdir ve idrarla hızlı bir şekilde vücuttan atılabilirler. A,D,E,K vitaminleri yağda eriyen vitaminlerdir, karaciğer ve yağ dokusunda depolanırlar. Bunların fazlalığı vitamin zehirlenmesine yol açabilir. Örneğin  A vitamini fazlalığı, karın ağrısı, kilo kaybı, kusma,bulanık görme,irritabilite (huzursuzluk) ve baş ağrısına neden olabilir.
 
Soğuk algınlığı ve vitaminler;
C vitamini 60 yıldır soğuk algınlığının önleminde ve tedavisinde kullanılmaktadır. Bu konuda bilimsel olarak en saygın kabul edilen kanıta dayalı tıp derlemesinde çok düşük doz C vitamini desteğinin (günde 0.2 gm) enfeksiyondan korumada biraz yararlı olabileceği belirtilmiş, fakat daha yüksek dozlarda C vitaminin (günde 1 gm) soğuk algınlığını önlemediği belirtilmiştir. Ancak ayni derlemede  soğuk algınlığını tedavi  ederken yüksek doz (günde 1 gm) C vitaminin soğuk algınlığı süresini erişkinlerde % 8, çocuklarda %13 oranda kısalttığı belirtilmiştir. Maraton koşucusu gibi aşırı fiziksel stressi  olanlarda dozu yüksek olmadan C vitamini desteği soğuk algınlığı riskini yarı yarıya azaltmıştır.
Avrupa Birliği ülkelerinde günlük alınması önerilen  C vitamini dozu günde 80 mg dır ve dengeli beslenen bir kişi bu dozu rahatlıkla almaktadır.(Bir portakalın 70 mg C vitamini içerdiğini burada belirtmekte yarar vardır.)
C vitaminini olası zararları;
 
Günde 1 000 mg  a kadar C vitamininin bir çok kişiye zararı olmadığı bilinmektedir. Ancak diyabeti olanlarda kan şekeri aşırı yükselebilir. Hemokromatozus dediğimiz vücutta aşırı demir üretilen genetik hastalıkta tehlikeli olabilir.Aşırı C vitamini dozları alındığında bulantı,ishal ve mide krampları olabilir.
Çinko büyüme için gerekli olan temel bir elementtir. Yıllarca bağışıklık sistemini güçlendiren bir element olarak vurgulanmıştır. Kanıta dayalı tıp, laboratuar çalışmalarında soğuk algınlığının en sık nedeni olan rhinovirusun  replikasyonunu (bölünüp çoğalma) inhibe ettiği(engellediği) gösterilmiştir. Kanıta dayalı tıpın 2011 deki 1300 kişiyi içeren 15 çalışmanın incelendiği güvenilir kabul edilebilecek bir derlemesinde soğuk algınlığı bulguları başladıktan sonra ilk 24 saat içinde çinko almaya başlamak , yaşanacak soğuk algınlığı bulgularını bir gün azaltarak daha erken normal yaşama dönmemize yardımcı olur.Ayrıca soğuk algınlığı bulguları daha az şiddetlidir.Çalışmada ayrıca en az 5 ay süreyle düzenli çinko kullanımının kişileri soğuk algınlığından koruduğu belirtilmekte,çinko alan çocukların soğuk algınlığı nedeniyle okuldan daha az ayrı kaldıkları belirtilmektedir.
 
Çinkonun olası yan etkileri;
Çinkoyu kullanırken önerilen dozuna özen göstermek önemlidir. Aşırı dozlarda bulantı,ağızda hoş olmayan tat ,kusma,ishal veya karın ağrısı olabilecektir.
Ekinezya (Koni çiçeği) ile ilgili laboratuar çalışmaları bitkinin bağışıklık sistemini etkileyecek maddeler içerdiğini göstermiştir. Kanıta dayalı tıpın 16 çalışmayı incelediği derlemesinde değişik ekinezya türlerinin soğuk algınlığını engellemede ve tedavide etkileri araştırılmış, ekinezyanın soğuk algınlığını önlemediği,ancak bazı ekinezya türlerinin (ekinezya purpura) erişkinlerde soğuk algınlığı,süresi ve şiddetini azaltabileceği vurgulanmıştır.Fakat araştırmacılar sonuçların tutarlı olmadığını da vurgulamışlardır.Bu çalışmayı abartarak yorumlayan The Times dergisi 25 Haziran 2007 de ‘’Bitkisel ilaçlar gerçekten soğuk algınlığını tedavi ediyor’’başlığıyla konuyu gündeme getirmiştir.
2010 da 700 kişiyi içeren güvenilirliği yüksek randomize kontrollü bir çalışmada ise ekinezya kullanan ve plasebo (içi etkin madde içermeyen ilacın benzeri)kullanan grup arasında soğuk algınlığı yakınmalarının süresi ve şiddetini azaltma etkisi açısından istatistiksel anlamlı fark bulunamamıştır.(Ekinezya kullananla kullanmayan arasında fark yok)
 
Ekinezyanın olası yan etkileri;
Ekinezyanın kısa süreli kullanıldığında güvenli olduğu düşünülmektedir. Fakat ateş, bulantı ve mide ağrısı gibi yan etkileri bildirilmiştir.Uzun süre kullanılırsa ne kadar güvenli olacağı bildirilmemektedir.Kanıta dayalı tıp derlemeleri  ekinezyanın bir seferde 8 haftadan fazla kullanılmaması gerektiğini önermektedir.Çocuklarda ekinezyanın iyi tolere edildiği, ancak bazı çocuklarda döküntü yapabileceği belirtilmiştir.
 
Yaşlanan insanlar için bitkisel destek tedavileri;
55yaşın üzerindeki kişilerde hafızayı korumak, eklem sağlığı ve genel  yaşam kosullarını iyileştirmek amacıyla bitkisel ilaç tüketimi artmaktadır.Bu durumda en çok kullanılan bitkisel ilaçlar ginkgo, ginseng ve glukozamindir.
Ginkgo geleneksel Çin tıbbında çoğunlukla kan dolaşımı problemlerinde kullanılan, ginkgo biloba ağacı yapraklarından üretilen bitkisel ilaçtır.Batı ülkelerinde,ginkgo ekstreleri  hafıza kaybı, seksüel performans problemleri ve görme bozukluklarında yararlı olduğu iddiasıyla kullanılmaktadır. Laboratuar çalışmalarında ginkgo da bulunan bazı aktif bileşenlerin damarları gevşetebileceği, kan vizkositesini azaltabileceği(kanı sulandırıp,yoğunluğu azaltabileceği), neurotransmitter  sistemleri (sinir hücreleri arası iletim) etkileyebileceği ve serbest radikalleri azaltabileceği  bildirilmiştir.Bir dönem, ginkgo ürünleri hafıza sağlığı konusunda en çok satan bitkisel ilaçlar olmuşlardır.Ancak sonradan yapılan çalışmalarda ginkgo nun etkin olmadığı vurgulanmaya başlanmıştır.2009 da kanıta dayalı tıp araştırmacıları konuyla ilgili tüm araştırmaları derlemişler ve ginkgo nun demansa (bunama ve hafıza kaybı) etkili olmadığını belirtmişler,ginkgonun güvenli görünmekle birlikte yararlar olduğuı iddiasının tutarsız olduğunu vurgulamışlardır.
Ginkgo nun olası yan etkileri;
Mide rahatsızlığı ve baş ağrısı bildirilmiştir. Kanı sulandırıcı etkisi kanama riskini arttırır. Bir kaç olguda göz ve beyin kanamaları bildirilmiştir,bu nedenle belli hastalıkları olan kişilerde kullanımı tehlikeli olabilir.Operasyon düşünülen kişiler kanama riski nedeniyle bu bitkisel ,ilacı 2 hafta önce bırakmalıdırlar.Bazı ilaçlarla birlikte kullanıldığında olumsuz etkiler artabilir.
 
Ginsengin değişik türleri vardır. Asya veya Çin ginsengi olan Panax ginseng ve Amerkan ginsengi olan Panax quinquefolius. Alternatif tıpta ginseng adaptogen olarak tanımlanır. Yani fiziksel,kimyasal ve biyolojik stresse karşı direnci arttırır ve genel yaşam koşullarını iyileştirerek canlandırır.Ginsengin ginsenosid diye tanımlanan ana aktif bileşeninin antioksidan etkileri olduğu düşünülmüştür. Yaşlanmayla savaşta etkin olduğu, fiziksel etkileri ve iyi hissetme ye yardımcı olduğuna inanıldığı için tüketiciler tarafından yaygın kullanılmıştır.Çin ginsenginin de hafıza ve konsentrasyona iyi geldiği iddia edilmiştir.Son yıllarda kanıta dayalı tıp araştırmacıları ginseng ve ürünleri ile ilgili araştırmaları derlemişler, moral,davranış ve yaşam kalitesi konusunda bazı yararlı etkileri olabileceğini belirtmişlerdir.Ancak ortaya çıkmış demans(bunama) ve kognitive (konsentrasyon , dikkat) bozukluklarında  ginsengin beyne olumlu etkisi konusunda kanıt yoktur.
Ginsengin olası yan etkileri;
İçerik ve kalite açısından ginseng ürünleri çok değişkenlik göstermektedir. Bazılarında çok az ginseng varken, bazıları diğer maddeler de içermektedir. Bir çok kişi için ginseng  genellikle güvenli kabul edilmekle birlikte yan etkileri olabilir ve diğer tıbbi veya bitkisel ilaçlarla birlikte kullanıldığında olumsuz etkileşim olabilir. Ayrıca bazı ginseng ürünleri yüksek tansiyon ve hormon bozukluklarına yol açabilir.
 
Glukozamin ve kondroitin sulfat kıkırdak hücrelerinin etrafında bulunan doğal maddelerdir ve vücut tarafından üretilirler. Glukozamin kıkırdağın yapı taşlarından biridir, kondroitin sulfat da kıkırdağın su tutmasına yardımcı olan bir maddedir. Beslenme destek tedavileri için piyasaya sunulan glukozamin kabuklu deniz ürünlerinin kabuklarından elde edilir.
Osteoartritte(kemik ve eklemlerde genellikle yaşlanmaya bağlı  kronik  iltihabi değişiklik) kıkırdak ince ve sert olur ve glukozamin desteğinin kıkırdağı onarmak için gereken maddeleri sağladığına inanılır. Hayvan ve laboratuar çalışmalarında glukozaminin kıkırdak metabolizmasını normalleştirdiği ve hasarlı kıkırdağı  onardığı gözlenmiştir. Glukozamin  ürünleri yaşlılıkta ilerleyen osteoartriti yavaşlatacağı düşüncesiyle genellikle kondroitinle birlikte satılır.
209 da saygın bir tıp dergisi olan British Medikal Journal da toplam 3802 kişiyi içeren 10 çalışmanın değerlendirildiği bir derlemede ne glukozaminin,ne kondroitin,ne de ikisinin birlikte kullanımının, eklem ağrılarını azaltmadığı ve osteoartrite bağlı daralan eklem aralığını tedavi etmediği  vurgulanmıştır.
Glukozaminin olası yan etkileri;
Gukozamin bir çok kişi için güvenli kabul edilebilir. Ancak astımı olanlarda uygun olmayabilir. Kanı sulandırıcı warfarin-kumadin kullananlarda ilaçla olumsuz etkileşim olabilir.Operasyonlardan iki hafta önce glukozamin kullanımı kesilmelidir.Kabuklu deniz hayvanlarına allerjisi olanlara etkisi bilinmemektedir.
 
Balık yağları (Omega 3)
Omega 3 yağlı asitleri polyunsature yağlı (çoklu doymamış yağ)asitler olarak da bilinir ve kişinin  iyi bir sağlık durumu için önemlidir. Omega 3 taze ton balığı, uskumru, ringa gibi yağlı balıklarda ve bazı bitkilerde bulunur. Omega 3 ler esansiyel yağ asitleridir,yani vücut onları üretemez,beslenme veya başka kaynaklardan alınmalıdır.
Basında balık yağıyla ilgili; kalp hastalıklarından, kanserden, bunamadan, astımdan, eklem problemlerinden ve psikozdan koruduğunu anlatan sayısız haber çıkmaktadır. Kalp hastalıklarından koruduğu  ile ilgili çalışmalar yapılmış ve kalp krizi geçirenlerin haftada 2-4 porsiyon yağlı balık yemeleri önerilmiştir. Balık yağındaki yağlı asitlerin öncelikle beyinde olmak üzere vücudun değişik bölümlerindeki hücre duvarlarının ana yapısal bileşeni olduğu düşünülmüş ve özellikle son 5 yılda çocukların beyin gücünü ve konsantrasyonlarını  arttırdığı iddia edilmiştir.
Balık yağında bulunan  iki önemli omega 3 yağ asidi EPA (eicosapentaenoic asit) ve DHA (docosahexaenoic ) dır.Bazı hayvan,laboratuar ve toplumsal çalışmalar sonucunda  omega 3 yağ asitleri ile sağlıklı kolesterol düzeyleri,bunama riskinde azalma,damarsal risklerde,enfeksiyonda ve oksidatif hasarda azalma gözlenmiştir.Ancak kanıta dayalı tıp araştırmacıları 2006 da ki derlemelerinde omega 3 destek tedavisinin bunama ve dikkat bozukluğu riskini azalttığı konusunda kanıt bulamamışlardır.2002 deki kapsamlı bir derlemede de genel toplumda veya kalp hastalığı riski fazla olan kesimde balık yağı desteğinin kalp krizi,inme veya kanserden ölümleri azaltmadığı bildirilmiştir.Bununla birlikte balık yağının kalp damar hastalıklarını koruyucu etkisi konusunu aydınlatıcı yüksek kalitede çalışmaların yapılması önerilmiştir.
 
Balık yağının çocukların zihinsel yeteneklerini ve okul başarılarını arttırdığı iddia edilmiş ve gıdalara eklenmiştir. Bu konuyla ilgili değişik çalışmalar yapılmıştır. Bir çalışmada balık yağı katkısının  beyin aktivitesini arttırmasına rağmen, kullanmayanlara oranla kognitif performans (konsentrasyon , dikkat, farkındalık) arasında farklılık bulunmamıştır.2010 yılında omega 3 desteği alan almayan 8-10 yaşlarında 450 çocuğun değerlendirildiği bilimsel değeri yüksek randomize kontrollü bir çalışmada, kanda çoklu doymamış yağ asitleri düzeylerine bakılmış,çocukların kognitif performansları ve davranışları, ebeveynleri ve öğretmenleriyle birlikte ölçülmüştür.Çalışma sonucunda balık yağı kullanan ve plasebo(etkin içerik olmayan ilaç benzeri) kullanan çocuklar arasında çok az miktarda farklılıklar gözlenmiş,farklı doymamış,çoklu yağlı asitleri ile ilgili ayrıntılı çalışmaların gerektiği vurgulanmıştır.
Balık yağlarının riskleri;
Omega 3 yağları düşük dozlarda (günde 3gm ve altında) genellikle güvenli olarak kabul edilir. Ancak balık karaciğeri yağı tabletleri ayrıca A vitamini de içerdiğinden,bebeğe sakıncalı olabileceği endişesiyle hamilelere önerilmez.Bazı yüksek tansiyon ilaçları kullananlarda da ilaç etkileşimi nedeniyle omega 3 önerilmez.
 
Kilo vermek için kullanılan bitkisel ilaçlar;
Kilo vermenin kilo almaktan çok daha kolay olduğunu hepimiz biliyoruz. Kilo  verdirdiğini iddia eden yüzlerce ürün piyasada ve internette ‘’yüzde yüz doğal, garantili, güvenli, klinik olarak test edilmiş’’ gibi ifadelerle kullanıma sunulmaktadır. Fakat üretici firmaların çoğunluğu bilimsel kalitesi düşük çalışmalarla ürünlerini piyasaya sürmüşlerdir.Kanıta dayalı çalışmalar ise bu iddialar desteklemekte yetersiz kalmaktadır.Örneğin yeni sonuçlanan iyi dizayn edilmiş sistematik bir çalışmada kilo vermede popüler olan yeşil çay, çitosan, greyfurt un doza ve  kullanımına bağlı riskleri olmadan kilo vermede etkileri kanıtlanmamıştır.Kalp çarpıntısı,mide ağrısı, boğazda tıkanma hissi, bitkisel kilo verme ilaçlarının oluşturduğu potansiyel problemler arasındadır.
Son yıllarda Çin bitkisel destek tedavisinde , Paiyouji ağacı ve Pau You Guo kapsüllerinde bulunan Sibutramine maddesi  kalp krizi ve inme riskini arttırdığı için 2010 Ocağında  Avrupa İlaç Birliği tarafından piyasadan çekilmiştir.
İnternette yeni satılmaya başlanan  Çin kilo verme yağı  Herbal Xenicol (Herbal Flos Lonicerae)  konusunda Avrupa ilaç denetim kuruluşları, bitkisel diye pazarlandığı halde  bilinmeyen farmakolojik maddeler içerebileceği  kuşkusu ve çarpıntı yapabildiği gözlendiği için toplumu uyarmaktadır. Ayrıca 60 tan fazla diğer bitkisel zayıflama ilacı konusunda resmi uyarı bulunmaktadır.
 
Orlistat  kilo verme teadavisinde lisans almış bir ilaçtır. Vücudun yağı emmesini engelleyerek dışkıyla atılmasını sağlamaktadır. Yine de kilo vermek için harika bir ilaç olarak algılanmamalıdır. Çalışmalarda, kullananların üçte biri ile yarısı arasında sadece %5 oranında kilo verme saptanmıştır.Orlistatın ishal ve şişkinlik gibi yan etkileri mevcuttur.
 
Ergenlere, vücut geliştirenlere protein, vitamin, ve bitkisel ilaçlar;
Protein destekleri vücudun kas gelişimini desteklediği, kilo verdirerek metabolizmaya yardım ettiği, üstün fiziksel performans sağladığı, enerjiyi arttırdığı ve yaşlanmayla savaştığı gerekçeleriyle satılmaktadır. Bazıları su,süt ve meyve sularıyla birlikte piyasaya sunulmuştur. ABD de bir çalışmada, 12-18 yaş arası ergen erkeklerde % 5 ,kızlarda % 2 oranda kullanıldığı belirtilmektedir.Genellikle egzersiz öncesi ve sonrası önerilmektedir.Protein tozları da en popüler kas yapan maddelerdir. Kesilmiş sütün suyu da peynir üretiminde bir yan üründür ve proteinleri oluşturan esansiyel amino asitleri yüksek dozda içerdiği iddia edilerek satılmaktadır.
 
Proteinler besinlerimizin temel taşıdır. Et,tavuk,hindi,yumurta,süt ürünleri,fasulye gibi proteinden zengin gıdalar kas büyümesinin yapı taşları amino asitleri içerirler.Sağlıklı kalmak için besinlerle protein alırız,maraton koşucusu gibi ağır spor yapanlarda protein gereksinimi biraz artar.
Vücutta üretilmeyen besinle alınan 8 esansiyel amino asit mevcuttur.19-50 yaş arası erişkinlerde önerilen günlük protein dozu erkekler için 55.5 gm kadınlar için 45 gm dır.Hamilelerde ve emziren kadınlarda protein gereksinimi daha fazladır.Çoğumuz günlük standart beslenmeyle zaten bundan fazlasını almaktayız. İngiliz Beslenme Fonu nun tahminlerine göre erişkin erkekler günde 88 gm, kadınlar 64gm.proteini günlük gıdalarla almaktadır.65 gm lık bir tavuklu sandwich 20 gm protein,150 gm lık bir bardak süt 5 gm protein içerir.
Atletlerin protein gereksinimi biraz daha fazladır. İngiliz Beslenme Fonuna göre; dayanıklılık gerektiren sporlarla uğraşanların günde kilogram ağırlıkları başına 1.2-1.4 gm arası protein gereksinimleri vardır.güç ve sürat yarışmalarında ise kilogram başına 1.2-1.7 gm arası protein alınması önerilmektedir.Bu doza bile dengeli beslenmeyle rahatlıkla ulaşılabilir.
 
Protein destek ilaçlarıyla ilgili çok sayıda tıbbi çalışma mevcuttur. Bu çalışmaların bazıları protein destek içecek ve ilaçlarının yararlı etkileri olduğunu, bazıları etkisiz olduklarını belirtmektedirler. İngiliz Beslenme Kuruluşu 2010 eylül de bildirgesinde egzersiz yapanların veya atletlerin protein gereksinimini değişik gıdalar içeren sağlıklı beslenmeyle karşılayabileceklerini ve proteinli  içeceklerin gerekmediğini vurgulamıştır.
Amerikan tüketici raporlarının 15 protein tozunu içeren yeni bir araştırmasında arsenik, kadmiyum, kurşun ve civa gibi ağır metallerin bazı içeceklere bulaşmış olduğunu saptamıştır. Bunların üç tanesinde arsenik,kadmiyum ve kurşunun kabul edilebilecek dozların çok üstünde olduğu belirtilmiştir.Kadmiyumun böbreğe depolanarak hasar verebileceği belirtilmiştir.
 
Kas yapmak için birçok diğer ürün de piyasada bulunmaktadır. Bunlar glutamin(bir amino asit), esansiyel yağ asitleri,kreatinin(kas hücrelerine enerji  sağlayan doğal oluşan organik asit), termojenik ürünler (vücut ısısını ve metabolizmayı hızlandırarak vücudun yağ yakmasını hızlandırırlar), doğal oluşan testesteron arttırıcıları ve prohormonlardır. Prohormonlar vücutta hızla testesteron gibi doğal hormonlara dönüştükleri için güvenli olduğu iddia edilmekte ve anabolizan steroidlere bir alternatif olarak düşünülmektedirler.
 
Tüm bu ürünler piyasada ve internette yaygın olarak bulunmaktadır, fakat yeteri kadar etkili ve güvenilir midirler?  FDA (Amerikan besin ve ilaç denetim kuruluşu) piyasada bulunan kas yapıcı birçok ürünle ilgili uyarılar yayınlamaktadır. Bazılarının içeriklerinde sentetik steroidler ve steroid benzeri maddeler bulunmuştur. Kas yapıcı maddeler, güvenli oldukları iddia edilerek  anabolik steroidlere alternatif olarak sunulmuş olsalar bile FDA bunların potensiyel olarak tehlikeli olduğunu, karaciğer hasarları, inme, böbrek yetmezliği ve pulmoner emboli (akciğerin pıhtıyla tıkanması) ile ilgili bilimsel raporlar bulunduğunu bildirmiştir.
 
Piyasada ve internetteki 634 besin katkısının içeriğinin incelendiği bir çalışmada, bunların %15 inde kutunun prospektüsünde yazmadığı halde yasa dışı anabolizan steroidler saptanmıştır.
Sonuçta, her şeye rağmen ,  vitaminleri, bitkisel ilaçları ve diğer besin katkıları kullanmak istiyorsak,  konuyla ilgili gerçekten bilimsel kabul edilen çalışma sonuçlarına değer vermemiz önemlidir.Bunlar birçok çalışmanın objektif olarak birlikte değerlendirildiği metaanalizler ve  bilimsel ve bağımsız merkezlerin yürüttüğü RCT (randomize kontrollü) çalışmalar olmalıdır.
Genellikle çeşitli gıdaları içeren dengeli bir beslenme alışkanlığı sağlığımızı korumak için en önemli unsurdur.
Bilinçli ve dengeli beslenmemiz dileğiyle

YORUM YAZ