DOĞUMUN YENİDEN DOĞUŞU

  • 0
  • 3.818
Yazı Boyutu:

(1.DOĞUMA HAZIRLIK EĞİTİMİ VE EĞİTİCİLİĞİ KONGRESİNİN ARDINDAN)

Bizim İzmir portalının değerli okurları. Bu yazımda sizlere hafta sonu Çeşme Altın Yunus otelinde gerçekleşen bir kongreden bahsetmek istiyorum.
Dokuz Eylül Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi ve Türk Jinekoloji Derneği İzmir Şubesi işbirliği ile ülkemizde, sanırım kendi türünde dünyada ilk olan 1.Doğuma Hazırlık Eğitimi ve Eğiticiliği Kongresinde kamu ve özel sektörden, kadın hastalıkları ve doğum uzmanları, hemşireler, ebeler, psikologlar, fizyoterapistler,masaj uzmanları bir araya geldiler. Tüm katılımcıların interaktif sunumları yoğun ilgi ile izlediği bu kongre, gebeleri doğuma hazırlamak  için multidisipliner yaklaşımın önemini bir kez daha ortaya koyuyordu. 9 Eylül Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi bölüm başkanı Prof.Dr. Hülya Okumuş başta olmak üzere, kongre eş başkanı Prof. Dr. Nedim Karadadaş  ve organizasyon komitesinin ,kısıtlı olanaklara rağmen özverili çalışmalarıyla gerçekleşen bu anlamlı kongrenin sloganı; ’’Doğumun yeniden doğuşunda aktif bir buluşma, bilgimizle, deneyimlerimizle’’idi.
 
 Dokuz Eylül Üniversitesinde Doğuma Hazırlık için kapalı sınıfları oluşturan Prof. Dr. Hülya Okumuş, ülkemizde bu konuda çaba gösteren özel sektör dahil 14 civarında merkez olduğunu belirtiyor, ‘’doğuma hazırlık eğitiminin’’ hamileleri sadece birkaç ders saatinde eğitmek şeklinde  değil, multidisipliner yaklaşımla ,eşlerin de katıldığı aktif bir süreçleyararlı ve  etkili olabileceğini belirtiyordu.Yrd. Doç. Dr. Merlinda Aluş Tokat sunumunda ;  Doğuma  Hazırlık Eğitimlerinin amacı ; gebeleri yaşamlarının en mucizevi deneyimleri için korkularından arındırmak, beden,akıl ve ruhu ile doğuma hazırlamak, gebelikte,doğum ve sonraki dönemde bebeği ve kendi sağlığını korumak ve güçlendirmek üzere  gereken bilgileri edinmesini sağlamaktır. ‘’diyordu.
 
Yrd.Doç.Dr.Kerziban Yenal da başta Lamaze olmak üzere Doğuma Hazırlık Eğitimciliği ile ilgili birçok sertifikalandırma programı olduğundan bahsetti.Sağlık Bakanlığından Sayın Hacer Bostok ülkemizdeki sertifika programından bahsetti.Sayın Gülhan Sokullu da anne dostu hastane uygulamasını anlattı. Yrd.Doç.Dr.Pınar Serçekuş da sunumunda Türkiyede doğuma hazırlık sınıflarının gelişimi ve tarihçesinden bahsetti.
Kongrenin açılışında Türk sinemasının toplumun gebelik ve doğum algısı üzerine konuşan Zühal Çetin Özkan; ülkemizdeki filmlerin çoğunluğunda ,Cem Yılmazın oynadığı komedi filmlerinde bile doğumun korkunç, ürkütücü bir olgu olarak yansıtıldığını, sunumundaki örnek video klipler eşliğinde gösterdi . Sinema ve televizyonun bu konuda yeterli sorumluluk almadığını belirtti. Kadın Doğum Uzmanı Dr Figen Çam Beşyaprak da Doğuma Hazırlık Eğitimi sonrası, kendi bebeğinin doğumuna bakış açısının değiştiğini anlattı.
 
Türk Jinekoloji ve Obstetri derneği (TJOD) genel başkanı Prof. Dr. İsmail Mete İtil konuşmasında %47 ye kadar yükselen sezaryen oranlarını aşağı çekmek için eğitimin ve toplumun bilinçlendirilmesinin yasa çıkarmadan daha etkili olacağını vurguladı ve hazırladıkları TJOD un normal doğum programını tanıttı. İzmir’imizin değerli perinatoloji uzmanlarından Prof. Dr. Sebahattin Altınyurt;  ‘’Normal ve Sezaryenle ilgili kanıta dayalı tıp’’ sonuçlarını derlediği konuşmada sezaryen uygulanması kaçınılmaz olan durumlardan bahsetti. Sezaryen sonrası normal doğumun güvenli olmadığını gösteren çalışma sonuçlarını vurguladı. Yine perinatolojide önde giden değerli uzmanlarımızdan Prof.Dr. Namık Demir normal vajinal doğum sürecinde yapılan birçok müdahalenin yeterli olumlu etkisi olmadığını kanıta dayalı çalışmalarla anlattı.Doğumdan hemen önce genital bölgedeki tüylerin alınmasının enfeksiyon riskini azaltmadığını, barsakları boşaltmak amacıyla lavman yapmanın doğumu hızlandırmadığını,mecbur kalmadıkça epizyotomi denilen genital bölgeye kesinin  yapılmaması gerektiği konusunda çalışma sonuçlarını sundu.Özellikle doğumun son evresinde karından bastırarak bebeği çıkarmanın ek yarar sağlamayacağını gösteren kanıta dayalı verilerden bahsetti. Ancak gelişmiş ülkelerde bile, konuyla ilgili eğitim alındığı halde, ebelerin  %44 ünün  genellikle bebeğin doğum kanalında sıkışmasını engellemek amacıyla bu yönteme başvurmak zorunda hissettiklerini belirtti.
 
Başlangıçta biraz da önyargıyla yaklaştığım ama sunumlardan sonra kaygılarımın yersiz olduğunu düşündüğüm kongre bölümünde, ‘’ keşkesiz doğum’’sloganıyla konuya yaklaşan özel  İstanbul Doğum Akademisinin üyeleri oldu. Janet Balaskasın ’’Kadınları doğum için nasıl yüreklendirebiliriz? Sezaryen mi ?  Aktif Doğum mu?’’ konulu duygusal içerikli sunumun ardından ,perinatal psikolog Neşe Karabekir Psikodrama ile Doğuma Hazırlık Eğitimini anlatırken interaktif olarak salondaki herkesin katılımını sağlayarak psikodramayı uygulamalı gösterdi.Neşe hanım diğer bir konuşmasında gebelik sürecinde ve doğumda kadınların ,mutlaka eşleriyle,gerektiğinde diğer yakın aile bireyleriyle birlikte eğitimlerini sürdürdüğünü belirtti.Doğum anında bile önceden ortaya çıkmayan ve farkedilemeyen psikolojik durumun, doğum sürecini nasıl olumsuz etkilediğini örneklerle anlattı.Ekibin diğer üyesi kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Dr.Hakan Çoker ise gebeliğin başından itibaren ebe,psikolog ve kendisinin süreci birlikte izlediklerini, doğumda ve doğum sonrası dönemde de hep birlikte hizmet verdiklerini belirtti.Dr.Hakan Çoker diğer sunumunda da multidisipliner doğuma hazırlık eğitimi ve yaklaşımının kendi olgularında sezaryen oranlarını aşağıya çektiğini vurguladı.
 
İstanbul’daki özel  Hamile Eğitim Merkezinde Gülben Ergen, Çağla Şikel gibi ünlüleri doğuma hazırlayan hemşire Ayşe Öner de kendi deneyimlerinden bahsetti.
Dr.Emel ATEŞ ve Buket Halvaşi de kamu sektöründe gebe eğitimleri ve doğuma hazırlık sınıfları konusunda deneyim ve projelerden bahsettiler.
Kongrenin ikinci gününde, Doğumu Hazırlık Eğitimi ile sezaryen oranlarının düşürülebilmesi için mesleklerin proaktif olması gerektiği tartışıldı. Doğumla ilgili olan tüm meslek gruplarından konuşmacılar  konuyla ilgili görüşlerini dile getirdiler.
Ebeler derneği başkanı Nazan Karahan; ebeleri n gebelik izlemi ve doğum sürecinde eskisi gibi etkin olmaları gerektiğini , bununda sezaryen oranlarını düşüreceğini belirtti. Prof. Dr.Hülya Okumuş; ebelerin , hemşirelerin işbirliği içinde doğuma hazırlık,doğum  ve doğum sonrası izlem sürecini yönetmesi gerektiğini vurguladı.Fizyoterapist Özge Çeliker Tosun ezber bozan bir sunu yaparak , kanıta dayalı çalışmalarla doğuma hazırlık eğitimlerindeki egzersizlerin deneyimli fizyoterapistler  eşliğinde yapılması gerektiğini gösterdi.Özge hanım diğer konuşmasında da ,egzersizleri uygulamada en ufak bir yanlışlığın doğumu kolaylaştıracağı yerde zorlaştıracağını gösteren kanıtları sundu ve pratik uygulamalarından örnekler verdi.Yrd.Doç. Dr. Gözde Gökçe İşbir ;gebelik ve doğumda relaksasyon (gevşeme)tekniklerini,Julia Stelis Paçacıoğlu da gebelik,doğum ve lohusalıkta masajı anlattılar.Aile Hekimi Doç. Dr. Nilgün Özçakar da uygun koşullar sağlandığında meslektaşlarının da doğuma hazırlık eğitimi verebileceklerini belirtti.
 
 
Tüm disiplinleri içeren profesyonel yaklaşımın, sağlıklı bir gebelik süreci, doğum ve doğum sonrası anne ve bebek bakımı için ne kadar gerekli olduğu, herkesin odak noktasının ve hizmet sunmak için yarıştığı kişinin gebe kadın olduğu bir kez daha ortaya çıkmış oldu.
Ben de gebelikteki eğitim sürecinde, doğumdan sonraki gebelikten korunma yöntemleri konusundaki danışmanlıktan bahsettim. Ülkemizde kadınların beşte birinin daha iki yıl geçmeden diğer çocuklarını doğurduklarını , bu oranın doğu illerimizde % 30 üzerinde olduğunu anlattım.
 
Kadınların çoğunluğunun etkin korunma yöntemlerini bildiklerini, önemli bir kısmının bir dönem kullandıklarını, ancak korunma yöntemleriyle ilgili sorunlarla başa çıkamayınca tekrar etkin yöntem kullanmadıklarını belirttim.
 
Dünya  sağlık örgütü ve CDC(ABD sağlık ve hastalık denetim kuruluşu)  güncellenen bilgi ve önerileriyle doğumdan hemen sonra veya sezaryende bakırlı veya hormonlu rahim içi araç uygulanabileceğini, artık çocuk istenmiyorsa kanallarının bağlanabileceğini, doğumdan bir ay sonra ise doğum kontrol hapı gibi östrojen içeren yöntemler dahil emzirmeye ve anne sütüne sakıncası olmadan tüm hormon içeren yöntemlerin kullanılabileceğini, adet kanaması gelmeden rahim içi aracın uygulanabileceğini belirttim ve tüm bu yöntemlerle ilgili danışmanlığın doğuma hazırlık eğitimiyle birlikte olması gerektiğini vurguladım.
 
Sevgiyle, özveriyle, her meslek grubunun katılımıyla gerçekleştirilmesi gereken doğuma hazırlık eğitimlerinin, doğumda ve doğum sonrası devam edecek multidisipliner yaklaşımın  ülkemizde yaygınlaşması dileğiyle

YORUM YAZ