KADIN KANSERLERİ ÖNLENEBİLİRMİ?

  • 0
  • 1.498
Yazı Boyutu:

Bizim İzmir Portalının değerli okuyucuları
 
1956 yılında Nisan ayının ilk haftası ‘’Kanserle Savaş Haftası’’ olarak kabul edilmiştir. Kanserle Savaş Daire Başkanlığı da 2012 yılını ’’Kadın Kanserleri Yılı’’ ilan etmiştir. Konuyla ilgili farkındalığa katkıda bulunmak amacıyla bizde bu haftaki yazımızda kadın kanserleri konusunda pratik bilgileri paylaşacağız.
Kanser, kalp damar hastalıklarından sonra ölüm nedeni olarak ikinci sırada karşımıza çıkmaktadır.
 
Her dört kişiden biri kanserden ölecektir. Günümüzde ülkemizde kadınlarda en sık karşılaşılan kanserler sırasıyla meme, kalın barsak,  troid, rahim içi, akciğer, mide yumurtalık, non-hodgkin lenfoma, rahim ağzı ve beyin kanserleridir.
 
MEME KANSERİ tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kadınlarda en sık karşılaşılan kanser  türüdür. Ülkemizde her yıl en az 20000 kadına meme kanseri tanısı konmaktadır. Bir kadının yaşamı boyunca meme kanserine yakalanma şansı sekizde bir, onda bir arası değişmektedir. Meme kanseri riski yaş ilerledikçe artmakta olsa bile her yaşta kadında karşımıza çıkabilir.
 Özellikle 40 yaş üzerinde kadınlarda iki yılda bir, 50 yaş üzerinde ise her yıl mamografi önerilmektedir. Ailede meme kanseri olanlarda risk daha da fazladır, anne veya kız kardeşte meme kanseri varsa taramalara daha erken yaşlarda en azından meme ultrasonografisi uygulanarak başlanmalıdır. BRCA 1 ve BRCA2 gen mutasyonu taşıyıcılarında meme kanseri görülme riski artmıştır.
Meme kanserinin progesteron hormonuyla ilişkisi bildirilmektedir. Özellikle erken yaşta adet görmeye başlayanlar ve menopoza geç giren kadınlar meme kanseri için risk grubundadırlar. Bilindiği üzere genç kızlarda ilk adet görme yaşı 9-14 yaş arası değişmektedir, ülkemizde kadınlar ortalama ve 48-52 yaş arası menopoza girerler.  Aradaki dönem olan üreme çağında kadın yumurtalıklarından östrojen ve progesteron hormonu salgılanmaktadır. Üreme çağı uzadıkça kadında meme kanseri riski artmaktadır. Çocuk doğurmayan veya geç yaşta doğum yapan kadınlarda da meme kanseri daha sık görülmektedir.
Aşırı kilolu olan ve spor yapmayan kadınlarda da meme kanseriyle daha sık karşılaşıldığı bilinmektedir. Cilt altı yağ dokusunun artması vücudun belirli bölgelerinde menopozdan sonra bile diğer hormonların östrojene dönüşmesine neden olmaktadır.
 Emzirmenin meme kanserinden koruduğu ile ilgili görüşler çelişkilidir.
 
Meme kanserleri risk faktörleri arasında, uzun süre doğum kontrol hapı kullanımı kanıta dayalı tıp çalışmalarında doğrulanmamıştır. Gelişmiş ülkelerde doğum kontrol hapları yıllardır en sık kullanılan gebelikten korunma yöntemleri arasında bulunmaktadır. Bu ülkelerde hapları kullanan bilinçli kadınlar meme kanseri ve diğer kanserler için erken tanı ve tarama yöntemlerini zamanında ve düzenli uygulatmaktadırlar. Bu nedenle meme kanseri doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda erken safhada meme kanseri daha çok saptanabilmektedir. Hap kullanan kadınların doğum kontrol haplarını bıraktıktan sonra ileriki yıllarda meme kanserine yakalanma şansları, doğum kontrol hapı kullanmayanlarla aynidir. Çalışmalarda doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda meme kanserinden ölüm oranı, hap kullanmayan kadınlardan fazla olmadığı bildirilmiştir.
 
Burada doğum kontrol hapları kullanan kadınlarda yumurtalık ve rahim içi kanseri riskinin yüzde 50 den fazla oranda azaldığını vurgulamalıyız. Doğum kontrol hapını bıraktıktan sonra bile bu koruyuculuk 20-25 yıl daha devam etmektedir. Dünyada ve ülkemizde hızla artan ve kanser sıklığında ön sıralara ilerleyen kalın barsak kanseri de doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda yüzde 20-30 daha az görülmektedir.
 
 Menopoz sonrası 5 yıl süreyle hormon tedavisi alan kadınlarda meme kanseri riskinin artmadığı belirtilmiştir. Menopoz için 5 yıldan fazla hormon tedavisi alanlarda ise meme kanseriyle karşılaşma oranlarında artma bildirilmiştir.
Meme kanserinde genellikle ilk belirti kadının kendi kendine tespit ettiği veya doktor muayenesinde saptanabilen kitledir. Memeden kanlı akıntı, sıvı gelmesi, meme başında içeri doğru çekilme, meme derisinde şişlik veya portakal kabuğu görünümü gibi belirtiler de olabilir.
 
Kadın genital kanserlerinden en sık görüleni RAHİM İÇİ (endometrium)KANSERİDİR.
En sık 55-70 yaşlarda görülmekle birlikte her yaşta kadında karşılaşılabilir.
Rahim içi kanserli kadınların en az yüzde kırkının aşırı kilolu olduğunu vurgulamakta yarar vardır. Yüksek tansiyon, diabet ve benzeri  metabolik sendromları olanlarda rahim içi kanseri daha sık görülür. Gençliğinde polikistik over tanısı almış kadınların risk grubunda olduğunu belirtmekte yarar vardır. Bilindiği gibi kadın yumurtalıklarından yumurtlamadan önce östrojen, yumurtlamadan sonra progesteron hormonu salgılanır. Adet ve yumurtlama düzensizliği olanlarda östrojenin rahim içini hücre çoğalmasıyla kabartan etkisine karşı progesteron hormonunun koruyucu etkisi azalacağı için rahim içi kanseri riski artacaktır.
Doğum yapmamış ve menopoza geç giren kadınlarda da rahim içi kanseri daha sık görülmektedir.
Birinci derece yakınında rahim içi kanseri olanlar, ailesel bazı kalıtsal kalın barsak kanseri olanlarda rahim içi kanserinin fazla görülmesi genetik faktörlerin etkisini de unutmamamız gerektiğini söylemektedir.
 
Meme kanseri olan kadınlarda uzun süren tamoksifen denilen anti-östrojenin kullanımı, östrojen içeren menopoz ve diğer tedavilerde 12-14 günden az progesteron kullanımında da rahim içi kanseri riski artmaktadır.
 
Rahim içi kanserinde riski azaltan faktörler; doğum kontrol hapı, çok doğum yapmak, sigara kullanımı(fakat rahim ağzı kanseri riski artar!),egzersiz ve spor yapmak, diyette bazı fito-östrojenler(soya fasulyesi gibi). Progesteron içeren gebelikten korunma yöntemleri(hormon içeren rahim içi araç, üç ayda bir yapılan enjeksiyonlar ve kola yerleştirilen implantlar)inde rahim içi kanserinden koruyucu olumlu etkilerini vurgulamakta yarar vardır.
 
Doğum kontrol hapları rahim içi kanseri riskini bir yıllık kullanımda yüzde 20, iki yıllık kullanımda yüzde 40,dört ve daha uzun yıllar kullanımda yüzde 60 oranda azaltmaktadır.
Rahim içi kanserinin belirtisi menopozdan sonra kanama veya menopozdan önce tedaviye yanıt vermeyen inatçı kanamalar olabilir. Menopozdan (adet kanaması kesildikten bir yıl sonra)adet kanaması kadar kanama gören kadınlarda rahim içi kanseri akla ilk gelen tanı olmalı ve kürtaj veya benzeri yöntemlerle rahim içinden parça alınarak patolojik incelemeye gönderilmelidir. Menopozda hormon tedavisi gören kadınlarda yakınma olmasa bile en geç yılda bir rahim iç duvar kalınlığı ölçülmelidir.
 
Vaginal ultrasonografi yöntemiyle deneyimli bir uzmanın iyi bir teknikle ölçtüğü rahim iç duvarı kalınlığı 4mm nin altında ise rahim
içi kanseri riski sıfıra yakındır.
Üreme çağında düzenli adet gören bir kadında rahim içi kalınlığını ölçerek rahim duvarı kalınlaşması yorumu yaparak kadının bazen gereksiz tedirgin edilmesi yanlıştır. Çünkü yumurtalıktan çıkan östrojenin etkisiyle rahim iç duvarı yumurtlama gününe kadar sürekli kalınlaşacak döllenebilecek yumurtanın yuvalanabilmesi için yumurtlama gününde 8-10 mm kalınlığı geçmesi gerekecektir.
Bu nedenle rahim içi kalınlığının adet döngüsünün hangi gününde ölçüldüğünü bilmek önemlidir.  Ultrasonografi aygıtının görüntü kalitesi ve ölçümü yapan uzmanın açıyı değiştirdiğinde bile farklı ölçüm değerlerinin çıkabileceğini belirtmek gerekmektedir.
Bir kadının yaşam boyu YUMURTALIK KANSERİ ile karşılaşma riski yaklaşık yetmişte birdir. Yumurtalık kanseri her yaş kadında görülebilir. Erken safhada herhangi bir bulgu vermediği için yılda bir kontrole gelmeyen kadınlarda ilerlemiş evrelerde karşımıza çıkabilir. Ultrasonografi ile kuşkulanıldığında CA125 gibi kanda bakılan tümör belirteçleri tanıda yardımcıdır.
 
Ultrasonografi ile her görülen kist yumurtalık kanseri olacak demek değildir.
Menopoz öncesi 8 cm e, menopoz sonrası 5 cm e kadar düzgün duvarlı içinde anormal bölme (faklı kalınlık ve tonda septasyon)ve üreme bulgusu olmayan(kist içinde beyaz düzensiz yoğunlukta alanlar)kistler büyük olasılıkla iyi huyludur ve çoğunluğu iki ayda kendiliğinden kaybolurlar. Yumurtalık kanserleri bazen karında şişlik, gerginlik, hazımsızlık, erken tokluk veya iştahsızlık gibi bulgular verebilir.(40 yaş üstü kadınlarda çok dikkat). Karında asit toplanması, ağrı veya kitle saptanması ,sık idrara çıkma genellikle ileri evrelerde olur.
 
Aşırı kilolu kadınlarda, ailesinde yumurtalık kanseri, meme kanseri ve kalıtsal kalın barsak kanseri olanlarda ve BRCA 1 ve BRCA2 gen mutasyonu taşıyıcılarında yumurtalık kanseri görülme riski fazladır.
 Ülkemizde gittikçe artan ve her yıl 726 kadının ölümüne neden olan RAHİM AĞZI KANSERİ erken tanı konduğunda mutlak önlenebilir bir kanser türüdür. Rahim ağzı kanseri genç kadının kanseridir ve her yıl Türkiye de 1300-1500 arası kadın bu kansere yakalanmaktadır. Rahim ağzı kanserinin öncü lezyonları erken yaşlarda belirti vermektedir. Kanser genellikle yavaş bir şekilde 8-9 yıl içinde gelişir. Rahim ağzı kanserinin en fazla ortaya çıktığı yaş 38 civarıdır.
 Sigara içen kadınlar, erken yaşlarda cinsel ilişkiye başlayan kadınlar ve riskli HPV (Human Papilloma Virusu )tipleri  ile karşılaşan kadınlar rahim ağzı kanseri risk grubundadırlar.
(HPV virusları cinsel yolla bulaşır. Yüzden fazla modeli vardır. 16,18, 31,45 gibi 7-8 modeli rahim ağzı kanserine, 6-11 gibi modelleri de kanser olmayan genital siğillere neden olur.
 
HPV deri sürtünmesiyle de bulaşabileceği için bakirelere de bulaşabilir. Kondom HPV bulaşmasından sadece %70-80 oranında koruyucudur.
Rahim ağzı kanseri erken dönemde yıllarca hiç bulgu vermeyebilir. Bazen akıntılar, kanlı akıntılar ve cinsel ilişki sonrası kanamalar olabilir. Bulgu vermeye başladığında ne yazık ki genelde çok geç olmaktadır. 3mm derinliğe ulaşmış kanser lenf düğümlerine yayılmak için hücreler arasından yola çıkmıştır.
Erken safhada saptandığında genellikle Leep dediğimiz basit bir operasyonla rahim ağzındaki kuşkulu bölge çıkarılır ve iz bırakmadan erken rahim ağzı kanseri tedavi edilebilir. Üstelik bu işlem acil durumda erken gebelikte bile gebeliğe zarar vermeden uygulanmaktadır.
Rahim ağzı kanserinde Smear testi denilen rahim ağzından dökülen hücrelerden sürüntü örneği alınması her kadının genç yaşlardan itibaren en az yılda bir kez yaptırması gereken kanser erken tanı yöntemidir. Smear testinde binlerce hücre özel boyalarla boyandıktan sonra patoloji uzmanı tarafından mikroskopla değerlendirilir. Burada patoloji uzmanının bilgisi, deneyimi ve binlerce hücreyi tek tek değerlendirmesi için ayıracağı zaman çok önemlidir.
 
Bu nedenle smear testinin başarısı % 60 dan % 95 lere kadar değişebilir.
HPV testi; Smear testi kuşkulu sonuç verince veya cinsel yolla bulaşan HPV virusuyla karşılaşma riski olduğunda rahim ağzından sürüntü örneği alınarak HPV viruslarını saptayabilen özel bir teknik uygulanabilir. Özel durumlarda uygulanan bu teknik pahalıdır ve sayılı patoloji laboratuarlarında yapılabilmektedir. HPV testinde rahim ağzı kanserini tetikleyen viruslar veya virus grupları saptandığında 2 yıl sonra bu testin tekrarı önerilebilir. 
HPV virus tiplerinin % 60 ının rahim ağzında olumsuz değişiklikler yapmadan 2 yıl içinde bağışıklık sistemi tarafından yok edildiği belirtilmiştir.
 
Amerikan Kanser Derneği ve konuyla ilgili birçok bilimsel görüşleri kabul gören kuruluşun 2011 deki ortak önerilerine göre ,30 yaş ve üzeri kadınlar düzenli smear testiyle birlikte üç yılda bir de HPV testinin yaptırmalıdırlar.  
Smear testlerinin her zaman yeterli ve başarılı olmaması HPV nin hızla artması , sigara içen kadın sayısının çokluğu erken yaşta evlilik veya erken yaşta cinsel beraberliklerin fazlalığı nedeniyle artan rahim ağzı kanseri erken tanısında smear testinin kolposkopi ile desteklenmesi gereği ortaya çıkmaktadır.
Rahim ağzını ve dış genital organları dürbüne benzeyen kolposkop adı verilen bir aygıtla 10-40 kez büyüterek incelenmesi işlemine kolposkopi denir. İncelemede çıplak gözle net olarak gözlenemeyen küçük patolojiler veya kanser öncüsü hastalıklar rahatlıkla ağrısız bir şekilde saptanabilmektedir. Özellikle smear testinde kuşkulu hücreler saptanması durumunda kolposkopi yardımı ile gerekli görülen alanlardan biyopsi alınarak kesin tanı konulabilir.
Sonuçta rahim ağzı kanseri erken tanısında uygulanan smear testi, HPV testi ve kolposkopi canı acıtmadan uygulanan erken tanı yöntemleridir. Rahim ağzında kansere giden değişiklikler saptandığında erken evrede iz bırakmadan kolaylıkla tedavi edilebilir.
Dış genital organlarda görülen VULVA VE VAGİNA KANSERLERİ daha nadir ve ileri yaşlarda görülen kadın kanserleriydi. Fakat HPV nin artmasıyla artarak daha genç yaşlarda görülmeye başlandılar. Bu kanserlerin erken tanısında da kolposkopi ile bölgenin büyütülerek değerlendirilmesi önem kazanmaya başlamıştır. Rahim ağzı kanseri öncü lezyonları CİN 2-3 (HSİL gibi) nedeniyle rahimi alınan kadınlarda ilerdeki yıllarda olabilecek vagina kanseri erken tanısı için pap-smear tetkiklerinin düzenli olarak yapılmaya devam edilmesi gerekir.
Ülkemizde de hızla yaygınlaşan ve cinsel yolla bulaşan HPV nin kalın barsak, ağız ,boğaz ve bazı diğer kanserleri sadece kadınlarda değil erkeklerde de arttırdığını belirtmeliyiz. Bu nedenle özellikle rahim ağzı kanserinin yüzde 70 ine neden olan HPV 16 ve18 tiplerine karşı geliştirilen aşıların koruyucu etkisinin önemini vurgulamalıyız.
 
Bu nedenle 9-14 yaş arası (tercihan 11-13 yaşında) (maddi olanaklar dahilinde!) tüm kız ve erkek çocuklarda bu aşının uygulanmasında yarar vardır. Türk Jinekoloji Derneği ve Jinekolojik Onkoloji Derneği de bu aşıları önermektedir.
Kadın kanserlerinden uzak kalmanız dileğiyle

YORUM YAZ