Yazı Boyutu:
Bizim İzmir Portalının değerli okurları
Bu yazımızda her yaşta kadında sıcak yaz aylarında daha sık ortaya çıkabilecek ve yaşam konforunu etkileyebilecek üreme sağlığı ve genital organlarla ilgili sorunlardan bahsedeceğim.
Bilindiği gibi her yaşta kız ve kadında genital akıntının en sık nedenlerinden olan mantar enfeksiyonları yaz aylarında sıklıkla karşımıza çıkan jinekolojik sorunlardandır.Mantar, özellikle havuz ve deniz sonrası beyaz ,yoğun akıntının artmasıyla kendini gösterir. Genital mantar, bazen akşama doğru artan kaşıntıya, idrar yaptıktan sonra hafif yanmaya veya yoğun akıntı nedeniyle cinsel beraberlikte vajina girişinde acımaya neden olabilir. Mantar akıntısı kokusuzdur, ancak koku oluşturan diğer mikropların birlikte varlığında akıntı kokulu algılanacaktır.Bazı kadınlar ne yazık ki bu enfeksiyonun yumurtalıklara kadar ilerleyebileceğini,kısırlığa bile neden olabileceğini,gebelerde de düşük veya erken doğum nedeni olabileceğini düşünmektedirler.Halbuki normal koşullarda da mantar ,kadınların vajinasında diğer yüz bakteri türüyle kardeş kardeş yaşayan bir mikroorganizmadır. Mantar, bebeklerin ağzında pamukçuk dediğimiz beyaz yoğun akıntıya da neden olan etkendir ve genellikle tehlikeli değildir.Ağızda ve vajina gibi ıslak deride bulunan mantarların,çok daha uzun süreli tedavi gerektiren cilt mantarlarından farklı olduklarını burada vurgulamakta fayda vardır.Islak deri mantarlarının çoğunluğunu kandida albikans denilen, tehlikeli olmayan ve normal koşullarda vajinada yaşayan bir tür oluşturur. Kadınların üçte birinde, gebelerin yarısında kandida ile karşılaşırız.Kandida birkaç günlük bir tedaviyle kolaylıkla üstesinden gelinebilecek bir etkendir.Haplar,vajinaya yerleştirilen fitiller ve kaşıntı içinde ince bir şekilde sürülmesi gereken pomatlar,kremler kullanılabilir. Ancak, bazı hap ve fitil türlerinin veya kremlerin gebelikte kullanılmasının sakıncalı olduğunu burada belirtmekte yarar vardır. Gebeliğin başından sonuna kadar güvenle kullanılabilecek fitil ve kremler de ülkemizde mevcuttur.
Mantarlar nemi çok severler.(Doğada bulunan mantarlarında nemli ortamlarda yaşadıklarını hatırlayalım.)Banyodan sonra kurulanmayanlarda, havuz veya denizden sonra ıslak mayoyla oturanlarda sentetik iç çamaşırı kullananlarda , aşırı terleyenlerde mantar daha sık görülecektir. Bazı kadınlar havuzdan mantar bulaştığını iddia ederek havuza girmezler. Aslında burada sorun havuzda olan fazla klor miktarıdır. Vajinada iyi huylu laktobasillerin etkisiyle ph 4.4 civarında olan asidik bir ortam vardır. Halbuki klor baziktir ve klor dozu fazla olduğunda veya yeni klorlandıktan sonra havuza girildiğinde vajinadaki asit ortam bozularak kadının kendi mantarı daha fazla üreyerek yukarıda bahsettiğimiz akıntı ve kaşıntı sorunlarına yol açacaktır. Kısacası havuzdan mantar bulaşmaz. Yurt dışında havuz klor dozunu otomatik ayarlayan aygıtlar mevcuttur, fakat bu aygıt, yüksek maliyeti nedeniyle ülkemizdeki en lüks havuzlarda bile ne yazık ki kullanılmamaktadır.
Hijyene özen göstermeyenlerde de mantarın artabileceğini vurgulamakta yarar vardır. Tuvaletten sonra arkadan öne yıkandığında mide bağırsak sisteminden gelen bakteriler gibi mantarlar da rahatlıkla ön genital bölgelere gelebilir. Bakteriler, sistit gibi idrar yolu enfeksiyonuna neden olurken, mantarlar da vajinada enfeksiyona neden olurlar. İdrar tahlilinde(mutlaka ilk idrar dışarı boşaltılıp orta idrar verilmeli ki vajinadaki enfeksiyon idrara bulaşmasın) enfeksiyon saptanması durumunda, buna neden olan bakteriye uygun olarak verilecek antibiyotiği düzenli kullanmak gerekecektir.
Ancak antibiyotik tedavisiyle birlikte vajinanın asitliğini sağlayan iyi huylu bakteriler de ölecek ve vajinada yaşayan kadının kendi mantarları ortama hakim olacağı için, mantar enfeksiyonu gelişecek ve fitil,hap ve kremlere tedavi gerekecektir.
Ülkemizde kadınlarda sık karşılaşılan bir hijyen sorunu da, dini inanç gerekçesi veya gebelikten korunma amacıyla uygulanan vajinal duş, diğer adıyla taharetlenme denilen vajinanın içinin yıkanmasıdır. Temizlenmek amacıyla yapılan bu yanlış uygulama sonucunda vajinadaki asitliği sağlayan iyi huylu laktobasiller dışarı atılarak yerine dışarıdan yeni mikroorganizmalar gelecektir. Bunun sonucunda vajinadaki mantar enfeksiyonu hiçbir zaman tam iyileşemeyecektir.
Vücudumuzun direncini kıran diğer durumların veya hastalıkların (yorgunluk, uygusuzluk, sigara, kansızlık, şeker hastalığı vb.)geçmeyen mantar enfeksiyonlarının diğer nedenlerinden olduğunu vurgulamakta yarar vardır.
Yaz aylarında güneş ışınlarının dik geldiği sıcak öğle saatlerinde dışarıda dolaşmanın cilt kanserine bile yol açabileceğini hepimiz bilmekteyiz. Doğum kontrol hapları kullanan kadınların güneş ışığıyla teması sonucu, yaz aylarında yüzlerinde lekelerin oluşabileceğini belirtmekte yarar vardır. Aylık enjeksiyon, vajinal halka ve ülkemizde olmayan patch(haftalık yapıştırılan yamalar)kullanan kadınların da yaz aylarında özellikle yüzlerinde güneş lekelerinin oluşabileceğini, en azından şapka ile korunmaları gerekebileceğini de belirtmeliyiz.
Yaz aylarında yaşanılan sıcaklar, özellikle ilerleyen gebelik aylarında hamileler için sorun oluşturmaktadır. Sıcak nedeniyle damarların gevşemesi, cilde kan akımının artması ile kan basıncı(tansiyon)düşecek ve gebelerde baş dönmesi, göz kararması , çarpıntı ve bayılmalar artacaktır. Ayakta olduğu yerde hareket etmeden duran gebelerde kalbe dönen kan dolaşımı zorlanacağı için sıcakta tansiyon daha da düşebilir. Hızlı eğilip kalkınca da beyne az kan gideceği için tansiyon düşebilecektir. Özellikle ilerleyen gebelik aylarında sırt üstü yatan gebelerde balon gibi büyüyen rahim, arkasından geçen bacaklardaki yoğun kanı kalbe taşıyan ana atar damar olan aortaya ve ana toplar damara baskı yaparak kan dolaşımını engelleyebileceği için tansiyon düşebilir.
Aç kalınca kan şeker düzeyi düşeceği için, mideyi fazla doldurunca da dolaşımdaki kan akımının ağırlıklı olarak mide bağırsak sistemine gideceği için tansiyon düşebilir.Yaz aylarında özellikle terle sıvı kaybı,fazla olacak beslenmesinde yeterli sıvı tüketmeyen gebelerde detansiyon aşırı düşebilecektir.
Tansiyon düşmesi genellikle gebeler için tehlikeli değildir. Birçok hamile yaz sıcaklarında baş dönmesi, çarpıntı ve baygınlık nedeniyle panikle acil servise başvurmakta ve içinde belli dozda tuzlu su veya şekerli su bulunan damarlarına takılan serumla tedavi edilmektedir. Tansiyon düşmesine bağlı bayılmada ilk yaklaşım,ayakları yukarı kaldırarak beyne kan gitmesini sağlamak olmalıdır.Böylece kısa bir zaman süresi içinde gebe kadın kendine gelecektir.Tansiyon düşmesine bağlı baş dönmesi baygınlık ve çarpıntı olduğunda tuzlu ayran içmek veya şeker içeren sıvı tüketimi çoğunlukla yararlı olan basit bir tedavi yöntemleridir.
Özellikle gebeliğin ikinci üç aylarında sıcaklarda daha fazla karşımıza çıkan baş dönmesi, göz kararması, çarpıntı ve bayılma gibi tansiyon düşüklükleri bulgularını engellemek için hamileler ;sıcak ortamlardan uzak durmalı, günde en az iki litrenin üzerinde sıvı tüketmeli,mideyi boş bırakmamalı ,sık sık az az atıştırmalı ve üç öğün yerine beş ,altı öğünde beslenmeli,kan şekeri düşmesini engellemek için aç kalabileceği durumları göz önünde bulundurarak yanında küçük şekerler taşımalı,ayakta olduğu yerde sürekli duracağına yürüyüş halinde olmalı (varisleri önlemede de biraz yararı olabilir.),sırt üstü yatacağına yan yatmalıdırlar(Aorta denilen ana atar damarın yerleşimi nedeniyle tercihan sol yana yatılmalı ,ancak dönüşümlü sağ yan tarafa da yatılabilir.).
Ergenlerde de tansiyon düşmesiyle ilgili problemlerin özellikle sıcak yaz aylarında daha fazla gözlendiğini burada hatırlatmakta yarar vardır.
Menopoz dönemindeki kadınlarda da sıcak yaz ayları sorunlu geçmektedir. Menopoza yaklaşırken yumurtalıklardan salgılanan östrojen hormonunun azalması , klimakterik yakınma dediğimiz kadının yaşam kalitesini olumsuz etkileyen bulguları ortaya çıkarır.
Özellikle sıcak yaz aylarında çok daha fazla artan klimakterik yakınmalar; gövdenin üst kısmında ortaya çıkan yaklaşık 20-30 saniye süren, ateş basmaları, arkasından ter boşanması, çarpıntı ve baş ağrılarıdır. Bu yakınmalar günde birçok kez ortaya çıkabileceği gibi, haftada bir kez de karşımıza çıkabilir. Ancak sıcak faktörünün menopoz öncesi ve sonrası dönemde olan kadınlarda bu rahatsız edici yakınmaları fazlalaştıran temel unsurlardan olduğunu unutmamalıyız. Uykusuzluk, yorgunluk, sinirlilik ve Hayatın tadı yok ! yorumuyla kendini gösteren depresyonun da menopoz dönemindeki kadınlarda görülen diğer klimakterik yakınmalardan olduğunu çoğumuz bilmekteyiz. Klimakterik yakınmalar her kadında farklı düzeyde olabilir. Klimakterik yakınmalar menopozdan (Bir yıl adet kanaması gelmezse menopoz tanısı konur.)birkaç yıl öncesinden başlayıp dört beş yıl sonrasına kadar devam edebilir. Fakat çok daha uzun yıllar klimakterik yakınmaları olan kadınlar da bulunmaktadır. Sıcaktan korunmak, sık duş almak dışında yaşam konforunu çok olumsuz etkileyen klimakterik yakınmalarda da, jinekolog tarafından iyi değerlendirilerek başlatılacak hormon destek tedavisini kullanmak, karşılaşılan bu sorunları önemli ölçüde azaltacaktır.
Sağlıklı günler dileğiyle