MEME KANSERİ RİSK FAKTÖRLERİ

  • 0
  • 3.929
Yazı Boyutu:

Bizim İzmir portalının değerli okurları, bu hafta sizlere kadınlarda en sık görülen kanser olan meme kanserinden bahsedeceğim.
 
Meme kanseri , akciğer ve son yıllarda artan cilt kanseriyle birlikte dünyada en sık görülen kanserler arasındadır.Bir kadının yaşamı boyunca meme kanseriyle karşılaşma şansı sekizde bir civarındadır.Erkeklerde de meme kanseri görülmektedir,ancak görülme şansı kadınlardan yüz kat daha azdır.
Size meme kanseri olduğunuz söylenirse , bu hastalığın neden ortaya çıktığını merak etmeniz doğaldır.Fakat hiç kimse meme kanserinin asıl nedenini bilememektedir.Doktorlar hangi kadında meme kanseri gelişebileceğini,hangisinde gelişmeyeceğini öngöremezler.Risk faktörleri ,kimde meme kanseri ortaya çıkma olasılığının daha fazla olduğunu gösterir.Meme kanseri için bazı risk faktörleri  önlenebilir,(örneğin alkol tüketimi) kısıtlanabilir.Ancak bazı risk faktörlerini engellemek mümkün değildir(örneğin ailede meme kanseri bulunması).
 
DEĞİŞTİREMEYECEĞİNİZ MEME KANSERİ RİSK FAKTÖRLERİ
Yaşlanma ; Yaş ilerledikçe meme kanseri ile karşılaşma riskiniz artacaktır.İlerlemiş meme kanserlerinin ancak sekizde biri 45 yaş altı kadınlarda görülmektedir.İlerlemiş meme kanserlerinin üçte ikisi 55 yaş üzerinde görülmektedir.
Genetik risk faktörleri ; En sık görülen kalıtımla geçen risk faktörleri, mutasyona uğramış BRCA 1 ve BRCA 2 genlerinin taşıyıcısı olmaktır. Normal hücrelerde bu genler, hücrelerin anormal büyümesini önleyen proteinler üreterek kanserden korurlar. Ebeveynlerinizden bu genlerin mutasyona (değişime)uğramış bir kopyasını kalıtım yoluyla aldıysanız meme kanseri riskiniz artmış demektir. BRCA mutasyonu olan bazı aile üyelerinde risk%80 lere kadar çıkabilmektedir. Bu kanserler genç kadınlarda daha sık ortaya çıkarlar ve mutasyonu olmayan kadınlardaki meme kanseri türlerine göre daha sık olarak her iki memeyi de tutma eğilimindedirler.BRCA1 ve BRCA2 mutasyonu olan kadınlarda yumurtalık kanseri ve bazı diğer kanserler daha sık görülürler.
 
ATM,TP53,CHEK2,PTEN,CDH1,STK11 gen mutasyonları daha nadir olarak meme kanserine neden olabilmektedir.
Aile öyküsünde meme kanseri; Yakın akrabalarında meme kanseri olanlarda bu hastalıkla karşılaşma riski artacaktır. Birinci derece akrabalardan (anne, kız kardeş, kız çocuğu) bir tanesinde meme kanseri olduğunda, meme kanserine yakalanma riski iki kat artacaktır.İki tane  birinci derece akrabada meme kanseri varsa risk üç kat olmuştur.Kadının babasında veya erkek kardeşinde meme kanseri varsa kesin oran bilinmemekle birlikte meme kanseri riski artmaktadır.
 
Ancak meme kanseri olan kadınların büyük çoğunluğunda (%85)ailelerinde meme kanseri öyküsü bulunmamaktadır.
Kişisel öyküde meme kanseri; Bir memede kanser geçirmiş olan kadında diğer memede veya ayni memenin başka bir bölgesinde yeni bir kanserin ortaya çıkma riski 3-4 kat artmaktadır. Ancak , ayni kanserin tekrarlaması (rekürrens) farklı bir durumdur.
Irk ve etnisite ; Beyaz ırkta meme kanseri daha sıktır.Afrikalılarda 45 yaş altında meme kanseri daha az görülür.Asyalılarda meme kanseri daha azdır.
 
Yoğun meme dokusu; Mamografide meme dokusu yoğun olarak gözlenenlerde meme kanseri riski daha fazladır. Bu kadınlarda memeyi oluşturan glandüler doku(süt salgılayan bez dokusu) yağ dokusuna göre daha fazla bulunmaktadır. Ne yazık ki yoğun meme dokusu olan kadınlarda mamografide tanı koymak da zorlaşmaktadır.
Memede iyi huylu bazı değişiklikler; Memede saptanan bazı iyi huylu durumlarda ileride meme kanseri riski artmaktadır. Bunların bazılarında risk daha fazladır. Meme kanseri riskini etkileme şekillerine göre iyi huylu meme hastalıkları üç grupta toplanır;
 
Proliferatif (hücre sayısında çoğalma)olmayan lezyonlar; Bu durumlarda meme dokusunun aşırı üremesi yoktur. Meme kanseri riskini genellikle arttırmazlar, nadiren istisnalar vardır. Bu lezyonlar;
 
-Fibrozis ve/veya basit kistler(fibrokistik hastalık veya değişiklik olarak ta tanımlanır-Hafif hiperplazi-Adenozis(non-skleroze)-Duktal ektazi-Phyllodes tumor(benign-iyi huylu)-Bir tek papilloma-Yağ nekrozu-Periduktal fibrozis-Squamoz ve apokrin metaplazi-Epitele bağlı kalsifikasyon(kireçlenme)-Mastitis(memenin enfeksiyonu)-Diğer iyi huylu tümörler(lipoma, hamartoma, hemanjioma, neurofibroma,adenomyoepiteliyoma)
Atipisiz proliferatif lezyonlar; Bu durumlarda memenin ductus dediğimiz süt kanallarında ve lobül dediğimiz süt bezesi gruplarında hücre üremesi artmıştır ve kadında meme kanseri  gelişme riski 1.5-2 kat fazladır. Bu lezyonlar;
-Atipisiz duktal hiperplazi (süt kanallarında hücre sayısı artmış, ancak anormal hücre yok)-Fibroadenoma-Sklerozan adenozis-Radial skar(ışınsal kesi-yara izi)
 
Atpili proliferatif lezyonlar; Bu durumlarda meme dokusunun süt bezeleri ve süt kanallarında aşırı üreme mevcuttur ve hücrelerin bazıları artık normal görülmemektedir. Meme kanseri riski 3.5-5 katına ulaşacak kadar çok artmıştır. Bu lezyonlar;
-Atipik duktal hiperplazi(ADH)-Süt kanallarında anormal hücrelerde çoğalma
-Atipik lobüler hiperplazi(ALH)-Süt bezelerinde anormal hücrelerde çoğalma
 
Ailesinde meme kanseri olan kadınlarda hiperplazi varlığında (atipik veya değil) meme kanseri gelişme riski daha fazladır.
Lobuler karsinoma insitu(LCIS);Memenin süt üreten bezlerinin lobül denilen gruplarında üreyen kanser benzeri hücrelerdir, üreme lobüllerin duvarını aşmamıştır.LCIS (lobüler neoplazi de denir) invaziv olmayan(doku içine ilerlememiş) meme kanseri gibi bazen duktal karsinoma insitu (DCIS-süt kanallarında duvarı aşmamış kanser öncesi lezyon)ile ayni gruba sokulur.Fakat DCIS den farklı yönü, LCIS nin tedavi edilmezse invaziv (ilerleyen)kansere dönüşmeyeceğidir.Ancak LCIS  tanısı konan kadınlar düzenli mamografilerini ihmal etmemelidirler,çünkü herhangi bir memede invaziv kanser gelişme riski 7-11 kat artmaktadır.
 
Adet düzeni (ilk ve son adet kanamaları); İlk adet kanamasını 12 yaşından önce gören ve son adet kanamasını 55 yaşından sonra gören kadınlarda meme kanseri riski hafif artmaktadır. Bu risk artışının nedeni, uzayan üreme çağında yumurtalıktan toplam olarak daha  fazla östrojen ve progesteron hormonlarının salgılanmasına bağlanmaktadır.
 
Göğüs bölgesine radyoterapi uygulanmış olması; Çocukluk veya ergenlik çağında Hodgkin hastalığı veya nonhodgkin lenfoma gibi başka bir kanser nedeniyle göğüs bölgesine radyasyon tedavisi uygulanmış olanlarda meme kanseri riski belirgin bir şekilde artmaktadır. Radyoterapinin uygulandığı yaş ta önemlidir. Ayrıca bu hastalıklar nedeniyle kemoterapi de verilmişse, yumurtalıktan hormon üretimini geçici süre durdurarak oluşabilecek meme kanseri riskini  azaltabilecektir..Memelerin yeni geliştiği ergenlik döneminde göğüs bölgesine radyoterapi uygulandığı durumlarda, radyasyona bağlı gelişebilecek meme kanseri riski en fazladır.40 yaş üzeri radyasyon tedavisinin meme kanseri riskini arttırmadığı düşünülmektedir.
 
DES(dietil stilbestrol)a maruz kalmak; 1940 larda düşük riskini azaltmak amacıyla hamile kadınların kullandığı bir hormon türüdür. Bunu kullanan kadınlarda ve doğan kız çocuklarında ileriki yaşlarında meme kanseri riski hafif bir şekilde artmaktadır.
 
YAŞAM ŞEKLİNE BAĞLI FAKTÖRLER VE MEME KANSERİ RİSKİ
Çocuk sahibi olmak; Çocuk yapmamış kadınlar veya ilk doğumlarını 30 yaşından sonra yapmış olan kadınlarda meme kanseri riski hafif bir şekilde artmaktadır. Çok sayıda gebelik ve erken yaşta gebelikler meme kanseri riskini azaltmaktadır. Gebeliklerin , üreme çağında görülen adet döngülerinin sayısını azaltması bu risk azalmasının nedeni olarak düşünülmektedir.
Son zamanlarda doğum kontrol hapları kullanmış olmak; Bazı çalışmalar doğum kontrol hapları kullanan kadınlarda kullandıkları yıllarda meme kanseri riskinin hap kullanmayan kadınlara göre hafif bir şekilde arttığını belirtmektedirler. Doğum kontrol hapını kullanımını bıraktıktan sonra bu risk azalmaya başlamakta ve hapı kullanmayı bıraktıktan 10 yıl sonra meme kanseri riski kullanmayan kadınla ayni olmaktadır. Yapılan çalışmalar doğum kontrol hapını daha çok kullanan bilinç düzeyi yüksek kadınların mamografi kontrollerini de daha düzenli yaptırdıkları için erken meme kanserini yakalama şansının bu grupta neden daha fazla görüldüğünü ve bilinçli bir izlemle doğum kontrol haplarının güvenle kullanılabileceğini açıklamaktadır.
 Burada doğum kontrol haplarının; yumurtalık kanseri ve rahim içi kanseri risklerini% 50 ye varan oranda azalttığını ,kalın bağırsak kanseri riskini % 20-30 oranda azalttığını,basit yumurtalık kistlerini %70-80 ,rahmin iyi huylu urları olan myomları %30 oranda azalttığını,yine hap kullananlarda  rahim ağzında oluşan yoğun akıntıya bağlı iç genital organlarda enfeksiyonun ve enfeksiyona bağlı  yapışıklıkların ve kanallarda tıkanmaların daha az görülmesi nedeniyle dış gebelik ve kısırlık,tanımlanmayan ağrı risklerinin daha az olduğunu,doğum kontrol haplarının ,tüylenme,akne, sivilce,adet düzensizliği,fazla adet kanamaları ve adet sancıları tedavilerinde başarılı olduğunu vurgulamakta yarar vardır.
 Menopozdan sonra hormon tedavisi; Hormon tedavisi menopoz yakınmalarını azaltmak ve osteoporozdan(kemik erimesi)korunmak amacıyla yıllardır kullanılmaktadır. Eski çalışmalarda sağlık için başka yararları da olduğu söylenmiş, ancak son yıllardaki çalışmalarda bunlar doğrulanmamıştır.
Hormon tedavisinin iki türü vardır. Östrojen ve progesteron hormonunu birlikte içeren kombine tedavi (hormon replasman tedavisi -HRT) ve sadece östrojen hormonunu içeren östrojen replasman tedavisi(ERT-  sadece östrojen tedavisi).
Sadece östrojen tedavisi(ERT) uygulandığında ,progesteron hormonunun koruyucu etkisi olmadığı için rahim iç zarı kanseri riskini arttıracaktır ve bu nedenle ERT ,sadece rahmi herhangi bir nedenle operasyonla alınanlara önerilebilir. Menopozdan sonra sadece östrojen tedavisi meme kanseri riskini arttırmamaktadır. Bazı çalışmalarda ise eskiden rahmi alınan ve şu an östrojen kullananlarda meme kanseri riskinin daha az olduğu belirtilmektedir.’’Meme kanseri riskini azaltmak için rahmi aldırıp, sadece östrojen tedavisi mi kullanmalı?’’Ancak östrojen kullananlarda inme ve diğer kan pıhtılaşma problemleri daha fazla gibi gözükmektedir. Ayrıca bazı çalışmalarda menopoz sonrası 10 yıldan fazla östrojen tedavisi kullanan kadınlarda yumurtalık kanseri daha fazla görülmüştür.
Östrojen ve progesteronu birlikte içeren menopozdan sonra kullanılan kombine hormon tedavisinde ise meme kanserinin arttığı, meme kanserinden ölümlerin arttığı, meme kanserinin daha ileri evrelerde saptandığı belirtilmiş, iki yıl süreyle HRT kullanımında bile bu riskin arttığı vurgulanmıştır. Ancak meme kanseri riski  sadece , HRT tedavisinin uygulandığı dönemde artmaktadır. Tedavi kesildikten 5 yıl sonra meme kanseri riski hormon kullanmayan kadınla aynidir. Menopoz yakınmaları çok fazla olan ve yaşam konforunu çok olumsuz etkilenen ve HRT uygulanması gereken kadınlarda HRT sürecinde ve 5 yıl sonrasına kadar mamografi izlemlerinde olağanüstü özen gösterilmeli , özellikle yoğun meme dokusu olanlarda, görüntü kalitesi daha yüksek olan dijital mamografi,yüksek çözünürlüklü doppler ultrasonografi aygıtları gibi gelişmiş donanımlardan ve deneyimli radyoloji uzmanlarından yararlanılmalıdır.
HRT kullanan kadınlarda da ERT uygulananlar gibi pıhtılaşma, kalp hastalığı, inme riskleri artmıştır. Ancak HRT kullanımıyla, kalın bağırsak kanseri ve kemik erimesi riskleri de azalmaktadır.
 
Erken menopoza giren(40 yaşından önce)kadınlarda durum farklıdır ve kombine östrojen + progesteron tedavisi (HRT)kullanınca meme kanseri riski artmamaktadır. Bu kadınlar 51-52 yaşlarına kadar HRT kullanabilirler, böylece  kemik erimesi(Osteoporoz),erken bunama(Alzheimer), gelişme risklerini azaltırlar. Ayrıca ateş basması, terleme çarpıntı, uykusuzluk,depresyon ,genital atrofi (vajen ve idrar torbası dokusunda incelmeye bağlı problemler)gibi klimakterik yakınmalarını azaltarak  yaşam konforlarını  arttırmış olurlar.
Günümüzde bazı gelişmiş ülkelerde menopoz tedavisi amacıyla bioidentikal veya doğal hormon tanımıyla yumurtalıktan salgılanan doğal östrojen ve progesteronla ayni kimyasal yapı içeren ilaçlar marketlerde yer almıştır. Ancak bunların daha etkili ve daha güvenli olduğunu gösteren yeterli kanıt bulunmamaktadır.
 
Menopozdan sonra  hormon tedavisi her kadın için ayrı ayrı değerlendirilmeli , olabilecek en düşük doz seçilmeli, tedavi özenli bir izlemle izlenmeli , en geç 60 yaşında olmak üzere olabilecek en kısa zamanda sonlandırılmalıdır.
Emzirme; Bazı çalışmalar 1.5-2 yıl süre ile emzirilirse meme kanseri riskinin çok düşük bir oranda azaldığını belirtmektedirler. Gerekçesinin de uzun süren emzirme süreciyle üreme çağında olacak toplam adet döngü sayısının azalması olduğunu düşünmektedirler.
Alkol; Alkol kullanımı kesinlikle  meme kanseri gelişme riskini arttırmaktadır. Risk oranı tüketilen alkol miktarı ile doğru orantılı artmaktadır. Alkol kullanmayanlara göre günde bir kadeh alkol tüketenlerin riski hafif artmaktadır.Günde 2-5 kadeh arası alkol tüketen kadınlarda ise meme kanseri riski alkol kullanmayanlara oranla 1.5 kat artmıştır.Fazla alkol tüketiminin bazı diğer kanserlerin risklerini arttırdığını da biliyoruz.
Aşırı kilolu veya obez olmak; Aşırı kilolu veya obes olmanın, özellikle menopozdan sonra meme kanseri riskini arttırdığı bilinmektedir. Menopozdan önce, yumurtalıklar östrojenin büyük miktarını, yağ dokusu da küçük bir miktarını üretmektedir. Menopozdan sonra, yumurtalıklar artık östrojen üretmeyecek ve kadındaki östrojenin büyük bölümü yağ dokusundan gelecektir. Menopozdan sonra yağ dokusu fazla olanlarda östrojen düzeyleri yükselecek ve meme kanseri riski artacaktır. Aşırı kilolu kadınlarda kan insülin düzeyleri de daha yüksek olma eğilimindedir. Yüksek insülin düzeyleri meme kanseri ve bazı diğer kanserlerle bağlantılıdır.
 
Fakat meme kanseri ve kilo arasındaki bağlantı karmaşıktır. Örneğin erişkin dönemde kilo alanlarda meme kanseri riski artmakta, çocukluğundan beri aşırı kilolu olanlarda meme kanseri riski artmayabilmektedir. Ayrıca bel bölgesinde aşırı yağ birikimi olanlarda, ayni miktarda kalça ve uyluk bölgesinde yağ birikimi olanlara göre meme kanseri riski daha fazladır. Araştırmacılar meme kanseri riskinde bu artışın vücudun değişik bölgelerindeki yağ hücreleri arasındaki küçük farklılıklar nedeni ile olduğu görüşündedirler.
Fiziksel aktivite ve egzersiz; Egzersiz şeklinde fiziksel aktivitenin meme kanseri riskini azalttığı konusundaki kanıtlar gittikçe artmaktadır. Temel soru, ne kadar egzersizin gerektiğidir. WHI(Women’s Health Initiative)in yaptığı bir çalışmada haftada 1.25-2.5 saat tempolu yürüyüşle meme kanseri riski %18 azalmaktadır. Haftada 10 saat yürüyüş ise meme kanseri riskini   bir miktar daha azalmaktadır.
 
KESİN OLMAYAN, ÇELİŞKİLİ VEYA ETKİSİ KANITLANMAMIŞ MEME KANSERİ RİSK FAKTÖRLERİ
Diyet ve vitamin kullanmak; Birçok çalışma kadının nasıl beslendiği ve meme kanseri arasında ilişki bulmaya çalışmış, bazı çalışmalar diyetin rol oynayabileceğini iddia etmiş, fakat diğer çalışmalar diyetin meme kanseri riskini etkilediği konusunda kanıt bulamamıştır. Çalışmalarda diyette yağ oranına, sebze, meyve ve et tüketimine bakmışlar, ancak meme kanseri riskiyle, açık bir bağlantı bulamamışlardır. Çalışmaların çoğunluğu; beslenmede düşük total yağ oranı, düşük satüre ( doymuş) yağ oranı , düşük polyunsatüre yağ oranı olan ülkelerdeki  kadınlarda meme kanserinin daha az olduğunu göstermiştir. Fakat ABD deki çalişmalarda ise böyle bir bağlantı bulunamamıştır. Ancak  yağdan zengin diyetin , yeterli fiziksel aktivite ve egzersiz olmazsa ve kalıtımsal faktörlerde varsa , aşırı kilo ve obesiteye neden olabileceği ve meme kanseri  riskini arttırabileceği de yadsınamaz bir gerçektir.
 
Çalışmalarda vitamin düzeyleri de değerlendirilmiş, ancak kesin sonuçlara ulaşılamamıştır. Bazı çalışmalarda, belirli besin maddeleri düzeyleri yüksek dozlarda saptanan kadınlarda meme kanseri riskinin daha fazla olduğu bulunmuştur. Fakat hiç bir çalışma vitamin almanın meme kanseri riskini azalttığını göstermemiştir. Bu sağlıklı beslenmenin önemli olmadığını vurgulamaz. Yağdan fakir diyet, kırmızı etin ve işlenmiş etin daha az tüketimi , sebze ve meyveyi daha fazla tüketmenin diğer sağlık yararlarını da burada vurgulamakta fayda vardır.
Deodorantlar; İnternette dolaşan bazı söylentiler, kol altına sıkılan spreylerdeki kimyasalların ,ciltten emilerek lenf dolaşımına katılarak, memede toksinlere neden olarak meme kanseri riskini arttırdığını iddia etmektedir.Bu söylentiyi destekleyecek çok küçük bir kanıt vardır. Küçük bir çalışmada prezervatiflerde, ter önleyici  maddelerde ve diğer bazı ürünlerde , zayıf östrojen benzeri etki  gösteren parabenleri , çok düşük düzeyde,meme kanseri tümörlerinin küçük bir örneğinde bulmuşlardır.Fakat bu çalışmada parabenlerin tümöre neden olduğuna bakılmamıştır. Fakat , meme kanseri nedenlerini araştıran diğer büyük bir çalışmada, koltuk altı deodorantı kullanan ve/veya koltuk altı tüylerini alan kadınlarda meme kanseri riskinin artmadığı belirlenmiştir.
 
Sütyen; Yine internet söylentileri ve bir kitap sütyenin lenf akımını engelleyerek meme kanserine neden olabileceğini iddia etmektedir. Bu iddianın hiçbir bilimsel ve klinik temeli yoktur. Düzenli sütyen kullanmayan kadınlarda memeler daha ince ve daha az yoğun olabilir, bu da meme kanseri riskiyle ilgili yanlış algılamanın bir açıklaması olabilir.
Çocuk aldırmak(kürtaj); İstemli düşük(çocuk aldırma) ve kendiliğinden düşüklerin meme kanseri riskini arttırmadığı birçok çalışmada güçlü verilerle gösterilmiştir.
 
Meme implantları (meme protezleri); Birçok çalışma sonucunda meme implantlarının meme kanseri riskini arttırmadığı bulunmuştur,ancak siklon meme implantları meme içinde skar dokusu oluştururlar.Standart mamografilerde meme implantı olan kadınlarda meme dokusunu değerlendirmek zordur,fakat ‘’implant yer değiştirme görüntüleri’’ denilen röntgen tekniğiyle meme dokusu daha fazla değerlendirilebilir.
Çevredeki kimyasallar; Meme kanseri riskinde olası çevre etkisi üzerinde çok sayıda çalışma rapor edilmiştir ve birçok da süregelen çalışma bulunmaktadır. Denek hayvanlarında östrojen benzeri maddeler üzerinde çalışmalar yoğun ilgi görmektedir. Östrojen benzeri maddeler ,teorik olarak meme kanseri riskini etkileyebilirler.Örneğin bazı plastiklerde, belirli kozmetiklerde ve kişisel bakım ürünlerinde,böcek ilaçlarında(DDT gibi),ve PCB(poliklorinebifeniller) östrojen benzeri etki mevcuttur.Ancak insan üzerine bu maddelerin meme kanseri  riskini arttırıcı etkisi henüz kanıtlanmamıştır.
 
Tütün ürünleri kullanımı; Uzun yıllar yapılan çalışmalar sigara ve meme kanseri riski arasında bağlantı kuramamışlardır. Ancak son yıllardaki bazı çalışmalar sigara kullanımının meme kanseri riskini arttırdığını saptamışlardır. Bu çalışmalarda özellikle genç yaşta sigaraya başlayan kadınlarda meme kanseri riski olduğu belirtilmiştir.2009 da Uluslar arası Kanser Araştırma Kurumu tütün ürünlerinin meme kanserine neden olduğu konusunda sınırlı kanıtların olduğu konusunda karar almıştır.
Sigara kullanmayan ancak pasif içiciler konusu da ilgi odağı olmaya başlamıştır. Tavşan, fare gibi kemirgenlerde ,sigara dumanında yüksek dozda kimyasallar  meme kanserine neden olmuşlardır.
Tütün ürünlerindeki kimyasalların meme dokusundan anne sütüne geçtiği de bilinmektedir.
 
Menopoz öncesinde ve daha genç kadınlarda meme kanseri ve pasif sigara içiciliği arasında bağlantılar gösteren çalışmalar mevcuttur.
Gece çalışmak; Bazı çalışmalarda gece çalışan kadınlarda (örneğin hemşirelerde ) meme kanseri riskinin artabileceği belirtilmiştir. Bu yeni ortaya atılan bir bulgudur. Bazı araştırmacılar bunun vücudun ışıkla temasından etkilenen melatonin hormonunun üretimi  ve düzeyinin değişmesi ile ilgili olduğunu düşünmektedirler. Diğer hormonların  meme kanseri riski üzerine etkisi  araştırılmaktadır.
 
NCI (Amerika Ulusal Kanser Esritüsü) bir kadının ileride meme kanseri olma riskinin yüzde kaç olabileceğini kendi kendine değerlendirebileceği bir model geliştirmiştir.7 adet  soruya verilen cevaplar sonucunda kadının meme kanseri riski hesaplanmaktadır.(Kadının yaşı, ilk adetini kaç yaşında gördüğü,ilk doğumun kaç yaşında gördüğü gibi sorular).İngilzce olan NCI  nin  www.cancer.gov/bcrisktool/  ‘’Breast  Cancer Risk Assessment  Tool ‘’ internet sayfasının altında ‘’Risk Calculator’’bölümündeki soruları yanıtlayarak meme kanseri olma riskinizi göreceli olarak anında hesaplayabilirsiniz.
 
Sağlıklı günler dileğiyle

YORUM YAZ