PROBİYOTİKLER, PREBİYOTİKLER VE GEBELİK

  • 0
  • 3.033
Yazı Boyutu:

 
 
 
 
 
 
Bizim İzmir portalının değerli okurları

Bu yazımda sizlere probiyotikler ve prebiyotiklerden ve bunların gebelik üzerine etkilerinden bahsedeceğim.

Günümüz tıbbının babası Hipokrat’ın ‘’ Bütün hastalıklar bağırsaktan başlar. Bağırsak hasta ise vücudun geri kısmı da hastadır.’’ sözüyle yazımıza başlayalım.  Erişkin bir insan bağırsağında 100trilyon(yaklaşık 1.5 kg) faydalı bakteri ve mantar bulunmaktadır. Bu rakam insan hücre sayısının 10 katı kadardır. Türleri 500 üzerinde olan bu bakteriler ve mantarlar normal bağırsak florasını oluştururlar. Bu bakteriler ve mantarlar 300 metrekare büyüklüğünde bir yüzey oluşturan bağırsak mukozasını (sümüksü zarını) koruyucu bir tabaka şeklinde döşerler.

Antibiyotikler kullanıldığında bağırsaktaki probiyotik (yaşam için gerekli ) bakteriler 1000 kat azalarak, 100 trilyondan,100 milyara kadar inebilirler.

Antibiyotikler faydalı bakterileriöldürünce mantar ve mayaların üremesi de hızlanır; normalin 130 kat kadarına çıkabilirler.. Normal bağırsak florası antibiyotik kullandıktan ancak 1-2 aysonra normalleşebilir.

 

PROBİYOTİKLER

 

Probiyotikler, ağız yoluyla alındığında sağlık üzerine yararlı etkileri olan canlı mikro organizmalardır. Probiyotik,Yunanca kökenli “yaşam için” anlamına gelen bir sözcüktür. Patojen (hastalık yapan) bakterileri kontrol etmek için, patojen olmayan (hastalık yapmayan)bakterilerin kullanılması olarak da açıklanabilir.

Probiyotikler insan organizmasının yararına çalışan ,sağlıklı yaşam adına vazgeçilmez olan canlı bakterilerdir. Probiyotikler gastrointestinal (mide- bağırsak) sisteminde dominant olan ,patojen olmayan (vücuda zarar vermeyen) bakterilerdir. Probiyotiklerin yararlı etkileri suja (bakteri türüne) ve doza bağımlıdır.

Bağırsakta bulunan bakterilerin %85’i iyi bakterilerdir (probiyotikler). Bunların en önemlileri lactobacillus acidophilus ve lactobacillus bifidustur.

Mide asitinin varlığı nedeni ile midede canlı bakteri sayısı çok azdır.

Lactobacillus acidopholuslar ince bağırsağın üst bölümünde, lactobacillus bifiduslar ise ince bağırsağın alt bölümünde ve kalın bağırsakta bulunurlar. 

Bağırsakta bulunan oksijen miktarı düşük olduğundan anaerob (oksijen kullanmadan yaşayan) bakterilerin sayısı daha fazladır.
 Bağırsak mikro organizmalarının %15’ipatojen (enfeksiyon oluşturabilecek) niteliktedir.

Bunların en önemlileri pamukçuk mantarı(Candida) ve Clostridium bakterileridir. Diğerleri de: Blastocystis, Klebsiella, Bacillus türleri, ve Staphylococcus aureus

İyi bakteriler bağırsak duvarına yerleşirler ve sayı üstünlüğü ile hastalık yapabilecek bakterilerin fazla üremesine izin vermezler.

Probiyotikler, ağız yoluyla yeterli miktarda alındığında konağın (mikroorganizmanın içinde yaşadığı insan ve yahayvan vücudu )sağlığını olumlu yönde etkileyen canlı mikroorganizmalardır. Probiyotik olarak kullanılan mikroorganizmaların çoğu laktik asit bakterileri grubundandır. (en fazla Laktobacillus’lar, Bifidobacterium’lar)

 

Probiyotik ürünlerin başlıcaları; yoğurt, kefir, boza ve tarhanadır

1912 Nobel Tıp Ödülünü kazanan Rus bilimadamı Élie Metchnikoff bilim dünyasında probiyotiklerin kaşifi sayılabilir. Metchnikoff, yoğurt, kefir ve peynir gibi süt ürünlerinde bulunan asit yapan mikroorganizmaların bağırsaktaki hastalık yapan mikroorganizmaları nötralizeettiğini saptamıştır. Metchnikoff Bulgaristan ve Kafkasya’da yaşayan insanlarınuzun ömürlü olmasını probiyotiklerden zengin gıdaların fazla tüketilmesiyle açıklamıştır

Türklerin Orta Asya’dan göçlerinde ve Avrupa’ya yaptıkları akınlarda kefir’den sıkça söz edilmektedir. Göç eden topluluklar, atlarını ve keçilerini de yanlarında taşırlar ve onların sütünden yararlanırlarmış. At sütünden kımız, keçi sütünden kefir yaparak tamamen süt ürünleri ile beslenirlermiş. Bu yüzden Avrupalılar Türklere ‘’Laktafagüs=Sütobur” adını vermişler. Bu dönemde Türkler beyinsel ve fiziksel gücü yüksek, protein beslenmesi fazla, çok güçlü ve sağlıklı vücut yapıları ile Avrupalıların dikkatini çekmişlerdir.

Kafkas halklarının uzun yaşam öykülerinden, sıklıkla söz edilir. Bir asrı devirmiş 120-140 yaşındaki Kafkaslılar, yapılan röportajlarda su ihtiyaçlarını tamamen kefir içerek karşıladıklarını belirtmişlerdir. Kafkasya kanser vakalarına az rastlanılann bir bölgedir.

Normalde bağırsak hücreleri bağırsaktaki her maddenin (özellikle sindirilmemiş gıdalar ve toksik maddeler) kana geçişine izin vermez; yani bir güvenlik duvarı oluşturur (bağırsak sızdırmazlığı). Probiyotikler bağırsak geçirgenliğini denetlerler. Normal bağırsak florasını bozulması zararlı bakterilerin ve mantarların üremesine yol açar. Probiyotiklerin bağırsak mukozası üzerinde oluşturduğu koruyucu tabakanın ortadan kalkması bağırsak geçirgenliğini artırır. Bağırsak hücrelerindeki hasar nedeni ile sindirim yapıcı enzimler (amilaz, laktaz, lipaz vb) azalır, yiyecek parçacıkları iyi sindirilemez.

K2, B1, B2, B3, B6, B12, folik asit ve pantotenik asit ve bazı amino asitler ve bazı amino asitler vücutta  depolanmayan ve sürekli alınması gerekenvitaminler ve diğer gerekli maddeledir. Bağırsak florasının bozulması bir taraftan sentezledikleri vitaminlerde eksikliklere yol açarken emilimlerinde de azalmaya yol açar

İlk bakışta bağırsak geçirgenliği arttığı için birçok vitamin ve mineral ve aminoasitin bağırsaktan kana geçmesinin kolaylaşmış olacağı düşünülse de durum tam tersidir. Bir çok vitamin ve mineral ve aminoasitin bağırsaktan kana geçmesi bağırsak hücrelerinde bulunan taşıyıcı proteinlerin sayesinde olur. Bunlar olmadan taşınma çok az olacağından birçok besin maddesinin kana geçmesi de azalır.

Yeteri kadar sindirilmemiş yiyecek maddeleri ve nötralize edilmemiş toksinler kan dolaşımına geçer. Bağışıklık sistemi yeteri kadar sindirilmemiş protein parçacıklarına karşı aşırı bir şekilde uyarılır. Bu yabancı protein parçacıklarının bazıları  vücudun kendi proteinlerine çok benzer. Bağışıklık sistemi aşırı uyarıldığı zaman kendinden olanı yabancıdan ayıramaz. Onu tahrip ederken kendinden olanı da tahrip eder. Bunlara otoimmün hastalıklar(bağışıklık sistemi hastalıkları) denir. Yabancı maddelerin sayısı o kadar fazladır ki bağırsaktaki bağışıklık sistemi bunların tümü ile başa çıkamaz. Bu maddeler kana geçerek karaciğere ulaşırlar. Karaciğer temizleyebildiğini temizler. Fakat kapasitesinin üzerine çıkan miktarı tekrar kana verir ve bu toksik maddeler başta beyin, kas ve eklemler olmak üzere bütün organlara dağılarak onları tahrip ederler.

 

Sonuç olarak; astım, egzema, otizm, mültipl skleroz, tiroidit, romatizmal hastalıklar, pankreas yetersizliği, Crohn hastalığı, fibromiyalji, otizm, mültipl skleroz, şizofreni ve çeşitli otoimmün hastalıklar oluşur.  Probiyotiklerin bağışıklık sistemi hastalıklarının önlemi ve tedavisinde önemli yeri vardır.

Özetle probiyotiklerin yararlı özelliklerinden bazıları;

Antibakteriyel Özellik: Bağırsak florasını düzenleyerek ve bağışıklık sistemini uyararak, patojen mikroorganizmaların o bölgeye yerleşip hastalığa (ishal, kabızlık, bazı kanser türleri.) yol açmasını engellemek,
Antioksidant Özellik: Hastalıkları önleme,
Antiallerjenik Özellik:Özellikle besin allerjisi riskini azaltma.

Probiyotikler, aynı zamanda birçok besin ögesinin biyo yararlılığını artırır. Kalsiyum emilimini artırarak, sağlıklı kemik gelişimini desteklemeleri, K vitamini ve B grubu vitaminlerin kalın bağırsaktaki sentezlerinde önemli rol oynamaları buna örnek verilebilir.

 

Tedavisi ya da önlenmesinde probiyotiklerin kullanıldığı çeşitli hastalıklar;

İshal; Yapılan çok sayıda çalışma probiyotik yiyeceklerin ishal tedavisinde son derece başarılı olduğunu göstermiştir.Geleneksel halk tıbbında ishalli kişilere yoğurt verilmesi yaygın bir uygulamadır. Probiyotikler virüs ishallerinde daha etkili olmakta, dizanteri şeklinde ishalleri fazla etkilememektedir

 

Probiyotiklerin kanıta dayalı çalışmalarla  en çok başarılı olduğu düşünülen hastalık, antibiyotiğe bağlı ishaldir ; Oral antibiyotik kullananların yaklaşık %20’sinde bağırsak florasının bozulmasına bağlı olarak ishal gelişmektedir(Etkenler daha çok C.difficile ve K. oxytoca’dır)Probiyotikler antibiyotik ishallerinin önlenmesi ve tedavisinde oldukça başarılıdırlar.

 

İrritabl  bağırsak sendromunu ve ishal gibi bulgularını probiyotik kullanımı azaltır.

 

Crohn hastalığı, ülseratif kolit ; Crohn hastalığı ve ülseratif kolitin temel nedeninin bağırsakta sağlıklı mikroorganizma dengesinin hastalık yapan mikroorganizma lehine bozulması sonucu gelişen bir reaksiyon olduğu düşünülmektedir. Probiyotikler, bağırsakta sağlıklı mikroorganizma dengesini kurarak Crohn hastalığı ve ülseratif kolit bulgularınıhafifletebilir.

 

Kalın bağırsak kanseri; Epidemiyolojik çalışmaların bazılarında kolon kanserinden korunmada probiyotiklerin önemi vurgulanmış, bazı çalışmalarda ise böyle bir etki gözlenmemiştir.

 

Meme kanseri; Probiyotiklerin riski azalttığı konusunda yeterli kanıt yoktur.

Kronik vajinit ve tekrarlayan mantar enfeksiyonu ; Normalde pamukçuk mantarı (candida albicans)  ağızdan anüse kadar bütün sindirim  borusu ve vajinanın mukozasında küçük koloniler halinde bulunur. Probiyotikler , onlarla rekabet ederek- mantarların aşırı üremesini engellerler.Mantarlar bağırsak büklümlerine gizlenerek mantar tedavisi için kullanılan antifungal ilaçların etkisinden korunabilirler. Aslında laktobasiller vajinada mantarlarla birlikte bulunurlar.  Probiyotik tedavisi veya probiyotik içeren besinlerin alınması mantar tedavisinde değil , tekrarlayan mantar enfeksiyonlarının önlenmesinde yararlı olabileceği düşünülmelidir.

 

İdraryolu enfeksiyonları ; Probiyotiklerin genital veüriner sistem enfeksiyonlarını azalttıkları iddia edilmiştir. Probiyotikler bu özelliklerini aşağıdaki mekanizmalar ile sağlarlar; a) Vajina pH’sının düşürülmesi b)Salgıladıkları H2O2 ve bakteriyosinlerin bakterileri etkisizleştirmesi c)Hastalık yapan bakterilerin mukozaya yapışmasının engellenmesi(yarışmalı inhibisyon).

 

Romatoid  artrit ;Floranın bozularak bağırsak geçirgenliğinde meydana gelen artışın sadece bağırsakta değil bağırsak dışı birçok organda da iltihabi hastalıklara yol açtığı düşünülmektedir. Yeni tanı almış romatoid artritli hastaların bağırsak florasının normal olmadığı saptanmıştır. Probiyotiklerden zengin bir diyetin antiromatizmal ilaç gereksinimini azalttığı ve klinik bulguları hafiflettiği gözlenmiştir.

 

Allerji; egzema; Probiyotikler, inek sütü allerjisi, atopik ekzema ve diğer alerjik hastalıkların proflaksi (korunma) ve tedavisinde başarı ile kullanılmaktadır.

 

Astım;Alerjik hastalıkların altında yatan önemli bir faktör antibiyotiklerdir. Çeşitli epidemiyolojik araştırmalar, erken yaşta antibiyotik kullanılması ile astım arasında güçlü bir bağın olduğunu göstermiştir. Probiyotiklerin bu noktada yararlı etkisi söz konusudur.

 

Okzalattaşı ; Bağırsaktan emilen okzalat oranının artmasının (>%5) üriner sistemde okzalat taşı oluşmasının temel nedeni olarak düşünülmektedir. Oxalobacter formigenes ,bağırsakta bulunan okzalatı parçalayarak emilen miktarını azaltırlar. Probiyotik verilen taşlı hastalarda idrardan okzalat atılımının azaldığı gösterilmiştir.

Ayrıca diyete bağlı kolesterol yüksekliği kontrolünde, laktoz (süt şekeri) intoleransında, konstipasyon(kabızlık), iltihabi bağırsak hastalıkları önlenmesi ve obesitenin önlenmesinde probiyotiklerin yararlarıyla ilgili çalışmalar mevcuttur.

 

 

PREBİYOTİKLER

Prebiyotikler, probiyotiklerin çoğalmasını sağlayarak, vücuttaki aktivitelerini destekleyen ve sindirim sistemi boyunca vücutta emilmeden kalın bağırsağa gelen, buradaki yararlı bakterilerin gelişimini ve aktivitelerini olumlu yönde etkileyen, karbonhidrat türevli besin kaynaklarıdır. Yani probiyotiklerin besini prebiyotiklerdir.

Yapılan araştırmalar diyet posasını oluşturan öğelerden biri olan ve oligosakkaritler olarak bilinen karbonhidratların, probiyotik bakterilerin çoğalmasını sağladıklarını göstermiştir. Probiyotik bakteriler bu öğeleri enerji kaynağı olarak kullanarak çoğalmaktadırlar. Bu nedenle bu öğelere “prebiyotikler” denmektedir. Kısacası prebiyotikler, sindirilmeyen ancak barsakta fermente olan ve kolondaki bakterilerin çoğalmasını ve etkinliğini olumlu yönde etkileyerek aynı zamanda konağın  sağlığını da iyileştiren besin öğeleridir.

 

Prebiyotikler, bazı besinlerde doğal olarak bulunur. Bunlar soğan, sarımsak, pırasa, bezelye, hindiba, enginar,buğday, arpa, çavdar, muz, yer elması, kuşkonmaz, domatesve soya fasulyesi gibi besinlerdir.   Ayrıca, gıda endüstrisindeki gelişmelerle, prebiyotikler fonksiyonel bileşenler olarak, süt ürünleri (meyveli/sade yoğurtlar, dondurulmuş sütlü tatlılar), bisküvi, kek,toz puding gibi ürünlere eklenerek besinlerin zenginleştirilmesinde kullanılmaktadırlar. Kolondaki (kalın bağırsaktaki) mikroorganizmalar, besinler ile alınan, mide ve ince bağırsakta daha önce sindirilemeyen prebiyotikler, kolon mikroflorasınca fermente edilir ve açığa çıkan metabolitler  probiyotik bakteri mikroflorası için enerji kaynağı oluşturur. Prebiyotiklerin fermantasyonu ile açığa çıkan ürünler ayrıca konak için de yararlı olabilmektedir. Prebiyotiklerin kullanımı ile intestinal(bağırsak ) florada konak için sağlıklı bir durum yaratarak hem bazı hastalıkların tedavisi hem de bazı hastalıkların önlenmesi mümkün olmaktadır.

Vücudumuzdaki biyo yararlılıklarını arttırmak için, probiyotikler ve prebiyotiklerin bir arada kullanılmasına sinbiyotikler denmektedir. Vücutta oluşan enfeksiyonlar, bağışıklık sistemini etkilemekte ve hastalıklara olan yatkınlığı arttırmaktadır. Antibiyotik kullanımının, vücuttaki mikroorganizma dengesini bozduğunu zaten biliyoruz. Sinbiyotiklerin bağırsak bakteri florasındaki dengeyi sağlayarak sağlığı korudukları göz ardı edilmemelidir.  Hazır sinbiyotik ürünlerde genelde Laktobacillus asidofilus bakterisi kullanılmaktadır.

 

 

GEBELİKTEPROBİYOTİKLER

Güvenlimi? Gebelikte probiyotiklerin güvenli olduğu düşünülmektedir. Canlı iyi huylu bakteri veya mantar olan probiyotiklerin bakteriemi (kanda bakteri enfeksiyonu) veya fungemi (kanda mantar enfeksiyonu )yapma şansı olağanüstü düşüktür. Laktobasil bakterilerinin bakteriemi olasılığı 1 milyonda 1 , Bir probiyotik olan Saccharomyces boulardii mantarının fungemi yapma olasılığı 5.6 milyonda birdir.Bu nedenle probiyotiklerin bebeğin sistemik dolaşımına geçerek zarar verme olasılıkları olağanüstü düşüktür.

 

Gebeliğin ilk üç ayında iki gözlemsel çalışma probiyotik tedavisiyle fetal malformasyon (bebekte doğumsal sakatlık)oranlarında artış olmadığını vurgulamışlardır.

Gebelik başlangıcından , emzirme dönemi sonuna kadar probiyotiklerin çalışıldığı iki randomize kontrollü çalışma mevcuttur. Lactobacillusrhamnosus  ve Bifidobacterium lactissujlarının kullanıldığı çalışmalarda gebeliğin olumsuz sonuçlanmasında artış görülmemiştir. Gebelikte mantar türü probiyotik olan  Saccharomyces in gebelikte kullanımı ile ilgili  yayınlanmış çalışma yoktur.

 

Toplam 1500 gebe kadını içeren bir metaanaliz ve 8 randomize kontrollü çalışmanın alındığı sistematik derlemede ;gebelik haftaları, bebeğin doğum kiloları ve sezaryen oranlarında belirgin değişiklik saptanmamıştır. Ancak bu çalışmaların çoğunluğunda probiyotiklerin 32-36 gebelik haftası arasında kullanıldığını vurgulamakta yarar vardır.

 

 

Probiyotikler erken doğumu engeller mi ?

Erken doğumların %30-50 si maternal(anneyle ilgili) enfeksiyonlardan kaynaklandığı düşünülmektedir. Probiyotikler,yeterli miktarda alındığında vücudda sağlıkla ilgili  yararları olan canlı mikroorganizmalardır. Patojen (enfeksiyon oluşturan)bakterilerle yer değiştirerek ve öldürerek , ayrıca bağışıklık sistemi yanıtını  etkileyerek enfeksiyonlarla mücadele ettikleri , dolayısıyla erken doğum eylemini engelleyecekleri öngörülmektedir. Ancak 2012 deki kanıta dayalı tıp derlemesinde; probiyotik kullanımıyla gebelikte vajinal enfeksiyonlarda %81 oranda azalma olmasına ragmen, erken doğumun azalması ile ilgili yeterli veri ve kanıt bulunamamıştır.

 

 Probiyotiklerve preeklampsi (gebelik zehirlenmesi)

2011 de yayınlanan 33.399 Norveçli kadını içeren prospektif (ileriye dönük) çalışmada, primipar kadınlarda (birinci gebelik) probiyotik laktobasil içeren süt ürünü tüketenlerinde , preeklamps iolasılığını belirgin oranda düşük olarak bulunmuştur. Şiddetli preeklampsi ortaya çıkma oranlarının, günlük veya haftalık probiyotik süt ürünleri tüketenlerde daha da düşük olduğu gözlemlenmiştir.

 

Gebelik diyabeti ve probiyotikler;

Yaşam şekli düzenlenmesi ve gebelik diyabetinin önlenmesi ,üzerinde uğraşılan bir konudur Vücutta bulunan iyi mıkroorganizma florasının gebelik metabolizması üzerine, olumlu etki yapacağı düşünülmektedir. Konuyla ilgili çalışmalar devam etmektedir. Kanıta dayalı tıp şubat 2014 derlemesinde; 256 kadını içeren bir randomize kontrollü çalışmada probiyotik kullanan kadınlarda gestasyonel diyabet oranlarını belirgin olarak düşük bulunmuştur. Makrozomi (iri bebek), ölü doğum, yeni doğan ölümü oranları ile ilgili veri yoktur ve yeni çalışmalara gereksinim bulunmaktadır.

Avustralya’dan 540 obes kadında (vücut kitle indeksi 25 üstünde) yürütülen çok merkezli ,çift kör randomize kontrollü çalışma iki yıl içinde sonlanacak ve yüksek riskteki gebelerde gestasyonel diyabet tanısı oranlarını %50 civarında etkileyecektir.

 

Yenidoğan allerjik hastaliklari

Gebenin probiyotik kullanımının yenidoğan bebekte atopic dermatit, astım, saman nezlesi gibi allerjik hastalıkları önlediği konusunda meta analizler  ve sistematik derlemeler içindeki çalışmalar , probiyotiklerin yararlı olup olmadığı konusunda çelişkili ve farklı sonuçlar vermektedir.

 

Sonuç olarak, gebelikte probiyotik, prebiyotik kullanmalı mı ?

Gebelikte probiyotik kullanımı ile ilgili çok sayıda çalışma olmasına ragmen , probiyotik, prebiyotik  tedavilerin yararları ile ilgili kanıta dayalı fazla veri bulunmamaktadır.  Dünyada 65 milyar dolarlık probiyotik ilaç ve gıda ürünü pazarı olduğunu da göz önünde bulundurarak, gebelikte daha basit düşünerek, 16. Gebelik haftasından itibaren zaten probiyotik içeren süt ürünlerinin (günde 1 litre süt ürünü) düzenli tüketilmesinde yarar vardır.

 

Sonuçta ;erken doğum risk grubunda olan kokulu akıntıyla kendini gösteren anaerob vajinal enfeksiyonu olan gebelerde, preeklampsi riski yüksek , genç veya ileri yaşta, kronik hipertansiyonu olan, vb preeklampsi risk faktörü olan gebelerde , gebelik diyabeti riski yüksek adipos hamilelerde önlem için, sezaryen planlanan gebelerde yenidoğana anneden iyi huylu laktobasil florasını belki aktarmak amacıyla probiyotikler kullanılabilir.

 

Ayrıca ;gebelikte sık görülen  mantar enfeksiyonunun fazla tekrarlayan kaşıntı gibi rahatsız edici bulgularının önleminde, antibiyotik kullanımı sonucunda ortaya çıkabilecek ishallerde probiyotikler tedaviye eklenebilir.

Sağlıklı günler dileğiyle


YORUM YAZ