Yazı Boyutu:
Efendim, bu günlerde Tuncay Ünaydın imzasıyla elektronik posta ortamında çok hoş, duygu yüklü bir yazı dolaşıyor...
Sayın Ayhan Çıkın sağolsun benimle de paylaştı.
Ben de okudum ve inanılmaz duygulandım...
Ben de okudum ve inanılmaz duygulandım...
Böylesi tablolara neden olduğumuz için utanç duymamıaz, ya da Ülke ekonomisini bu duruma gelmesine neden olanların utanç duymasını gerektiren bu tablonun elektronik ortamda eline ulaşmayanların okumasını istedim ve buraya taşıdım...
Şöyleydi dolaşan yazı:
Çok Güzel, Mutlaka Okuyun ve Paylaşın :((
Bugün İzmir'de turladım. Yaşlı bir amca simit satıyordu.
Tabi biz gevrek deriz. Simit tezgahının yanında asılı olan tabela dikkatimi çekti.
... 'Okuma-Yazma öğretilir.'
Yazan buydu. Yaşlı amcaya yaklaşıp bir gevrek istedim.
Gülen yüzüyle bana bir simit sarıp verdi. Sonra ona
'Gerçekten okuma-yazma öğretiyor musunuz?' Dedim.
Hiç düşünmeden cevap verdi.
'Elbette, seninde aklında bulunsun. Eğer çevrende varsa onlara da öğretirim. Hiç sıkılmam.' Dedi.
'Aklımda bulunsun.'Dedim ve. 'Neden simitçilik yapıyorsunuz?' Diye sordum.
'Ben emekli öğretmenim. Aynı gün doğan bir kız bir de erkek çocuğum var. Geçen yıl ikisi de üniversiteyi kazandı.' Dedi.
'İkiz çocuklarınız var. Allah bağışlasın hocam.'
'Sağ ol Evladım. Gel gelelim, ikisinin birden eğitim masraflarını karşılamak zor haliyle. Kızım Tıp okuyor. Bilirsin kitapları pahalı. Oğlanda tutturdu tiyatro sanatçısı olacağım diye. Gerçi geçenlerde onu sahnede izledim. Çok duygulandım. Onlarda çalışıyor boş zamanlarında.' Dedi.
Şunu belirteyim bunları söylerken hiç sıkılmadan, isyan etmeden konuşuyordu. Gülen gözler ve tebessümle bakıyordu.
' Siz çok fedakar bir babasınız.'Dedim. 'Öğretmen kimliğinizin hakkını veriyorsunuz. Keşke sizin için bir şeyler yapabilsem.'Dedim.
O an bana doğru bakışı aslında içinde bulunan ve sürekli gizlediği çığlığın bir göstergesiydi. Konuştu.
'Gerçekten benim için bir şeyler yapmak ister misin?'Diye sordu.
'Kesinlikle isterim.' Dedim.
'Tek nasihatim evladım. Susma!' Dedi.
Başka hiçbir kelime etmedi.
O andan sonra bende kendime bir söz verdim. Bu anımı insanlarla paylaşacağım diye. İşte bu yazı benim o emekli öğretmen, dirençli, dimdik ayakta olan hocama saygımı emanet edişimdir.Bir zamanlar onun öğrencilerine yaptığı gibi.
Şunu unutmayalım...
Bir ülkede emekli öğretmenler, simitçilik, gece bekçiliği ve taksicilik yapıyorsa, o ülkenin vicdanı yok demektir.
Tuncay Ünaydın 11.06.2012