Ürdün gezimize bu yazı ile devam edecek, Ürdün Krallığının başkentiolan Ammana gitmeyenlerin gitmiş, görmeyenlerin görmüş kadar olmasına gayret ederek birbirinden güzel tarihi yapılarını, ilginç ürünlerinin satıldığı çarşılarını, gecesini, gündüzünü biraz metinsel olarak biraz da görsel olarak elimden geldiğince aktarmaya çalışacağım, ama önce kent ile ilgili bir miktar bilgiyi sizlerle paylaşmam gerek diye düşünüyorum
Amman'dan özel bir gece tablosu
Tezatları, eski ve yeniden oluşan benzersiz bir karışıma sahip, çöl ve Ürdün Vadisi arasında tepelik bir alan üzerinde yer alan büyüleyici şehir, kentin ticari kalbinde ultra- modern binalar, oteller, şık restoranlar, sanat galerileri, butikleri, rahat bir şekilde geleneksel kahve mağazaları ve müzik ve esnaf atölyeleri ile dikkat çekiyor.
Amman, 635 yılında Müslümanların, 1516'da ise Osmanlı topraklarına katıldı. IInci Abdülhamit devrinde Rusya'dan kaçarak Osmanlı Devletine sığınan Çerkezlerin bir kısmı yerleştirilen Ammanın önemini 1908 yılında tamamlanan Hicaz Demiryolu hattının geçmesi arttırdı.
Inci Dünya Savaşı'ndan sonra İngiliz Manda yönetimine giren ve 1946 yılında Ürdün Krallığının başkenti olan Amman, karayolları ile ülkenin diğer şehirlerine bağlanıyor.
30 km güneyinde Kraliçe Aliye Uluslararası Havaalanı yer alan ve önemli bir sanayi merkezi olmasının yanı sıra nüfusunun %70 inin 17 yaş yaş altı olduğu ülkenin 38 üniversitesinde %90 bilişime odaklı bir gençlik yetişiyor.
Tarih öncesi dönemde büyük yerleşimi ağırlayan, zamanla Roma ve Ortadoğu kültürlerinin de yaşandığı şehrin en önemli tarihi eserleri Romalılardan kalma kalesi ve kalenin içindeki antik tiyatrosu
Kentin göbeğinde yen alan 6000 kişilik Roma Tiyatrosu görkemiyle gözleri kamaştırıyor.
Ammandaki bu hareketli geçmişin yansımalarını müzelerde bütün görkemiyle görmek mümkün
Citadel de bulunan Ürdün Arkeoloji Müzesi; tarih öncesi dönemden 15nci yüzyıla kadar uzanan mükemmel bir koleksiyona sahip.
Ürdün El Sanatları Müzesi'nde ise yöre halkının kuyumculuk ve el yapımı aletleriyle ilgili geleneklerini, Bizans Kilisesi Madaba mozaiklerini de görmek de mümkün...
Ürdün Üniversitesi Müzesi Bronz Çağ'dan İslam dönemi'ne arkeolojik,antropoloji, halk bilimi ve tıp konularına ait eserler sergileyen birçok küçük müzeyi bünyesinde barındırıyor
Ortadoğu ve Afrika'da iş için seyahat edenler ve turistler tarafından en çok ziyaret edilen şehirler arasında 8nci sırada, uluslararası ziyaretçilerin en çok para harcadığı şehirler arasında ise 9ncu sırada yer alıyor Amman
Güneydoğu Anadolu Bölgesinin önemli kültürünün bir benzerini Ürdünde, Ammanda görmek mümkün
Baharatlı ve tuzlu yemekleri sevenler için cazip seçenekler var
Piliç çevirme ve künefe ve benzeri dükkanlar ile seyyarlar çok yaygın. McDonalds, KFC, Pizza Hut gibi Fast-food zincirleri gözüme ilişiyor. Bu markaların inanılmaz bir yayılım sağlaması oldukça ilginç
Gezintimiz sırasında kitap marketlerinin önündeki sergilere takılıyoruz ve Hitler başta çok sayıda ülke lideriyle ilgili kitapların yer aldığı sergide Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili yazılmış kitaplar da dikkat çekiyor
Amman gece hayati Ürdün'de muhafazakar yapısına inat oldukça hareketli. Türbanlı yada daha kapalı aileler ile son derece modern insanlar aynı mekanda ayrı ayrı masalarda yemek yiyor, isteyen içkisini içiyor ve herkes birbirine inanılmaz derecede saygılı. Kimse kimseyi dönüp bakmıyor bile
Parklarda, küçük meydanlarda banklar üzerinde oturan, eğlenen gençler gözümüze çarpıyor. Kimisi elinde gitarıyla şarkı söyleyen arkadaşlarına eşlik ediyor, eğleniyor, kimisi sohbet ediyor, kimisi ise araya gelip halay çeken, yöresel kıyafetleriyle oyunlar oynuyor eğleniyor
Yuşa Hazretlerinin Türbesi, Şuayip Peygamber veEbu-Ubeyde'nin kabirleri ziyaret alanlarımız arasınday dı
Müslüman Arapların yerleşik imparatorluklara ve krallıklara karşı kazandığı Yarmuk Savaşında ilk büyük zafer kazanıldığı ve zafer sonucunda Bizans ordularının teslim alındığı tepeler de gezi programımız içersindeydi
Yoğun ve oldukça ağır hasarların yaşandığı savaş sonunda Halid Bin Velid muzaffer bir komutan olarak Şam'a girmiş, bölgenin zayıf durumdaki diğer devleti Sasanileri Kadısiye'de mağlup ederek İran'ın fethini kolaylaştırmış ve başka bir İslam ordusu Mısır'a doğru ilerleyerek Berberilerin ve sırasıyla İslam dininin İspanya üzerinden Avrupa topraklarıyla tanışmasının önünü açmış
İlk rehberimizin(verdiği kartı bulamadığım için adını yazamıyorum)aktardığına göre Ebu Bekir, Halid bin Velid'i Irak'ın fethiyle görevlendirdikten sonra, Güney Suriye ve Lübnan civarı için ayrı bir ordu hazırlamaya başlar. Ebu Bekir, Hicret'in 12nci yılı sonlarına doğru her biri, Yarmuk'a istediği yoldan gitmeyi hedefleyen Amr bin as, Ebu Süfyan, Ebu Ubeyde bin Cerrah ve Şurahbil bin Hasene'yi komutan olarak seçmiş.
Savaş alanına girdiğinde İslam ordusunun dört ayrı komutanla farklı cephelerde savaşa hazırlandığını, buna karşın Bizans ordusunun tam bir savaş düzeni içinde hazırlandığını öğrenen Halid bin Velid duruma el koyarak diğer komutanlara bu savaşın ölüm-kalım meselesi olduğunu, yanlış savaş düzeni kurduklarını, yenilirlerse bir daha kendilerine gelemeyeceklerini ve her komutanın kendi birliğini değil tüm İslam ordusunu yönetmesi gerektiğini anlatmış. Orduyu alışılmışın dışında bir düzene sokan Velid, birlikleri her biri biner kişiden oluşan 38 bölüğe ayırmış. Merkezde 18, sağ ve solda da onar birlik bırakarak merkez bölüğü Ebu Ubeyde, sağ kanadı Amr bin as ve Şurahbil ve sol kanadı ise Ebu süfyan komutasına vermiş...
Velidin 19 Ağustos gece yarısında uygulamaya karar vermesiyle Müslüman süvariler önce Bizansın sol kanadına taarruz başlatmış. Bizans ordusunun sol kanadının dağılmaya başlamasının ardından Bizans ağır süvarisinin de yardıma geleceğini tahmin eden Halid Bin Velid, kendi süvarileriyle Bizans süvarilerini önde karşılamış ve geri püskürtmüş, bu sırada İslam ordularının piyadeleri mevzi aldıkları tepelerden akın akın inerek Bizans ordularını şaşkına çevirirken, güneyden esmeye başlayan şiddetli rüzgarın oluşturduğu kum fırtınası Bizans atlılarının direncini kırmış, merkezden ve kanatlardan üst üste darbe yiyen Bizans askerleri kuşatıldıklarını anlamış ve geri çekilmeye başlamışlar...
Aralarında Bizans başkumandanı Theodorusun da bulunduğu Bizanlıların bir kısmı atlı ve develi Müslümanlar tarafından etkisiz hale getirilirken bir kısmı da bölgenin derin vadilerinin içinde tepelerden aşağı sürülerek yok olmuşlar
.
Kendi ülkemiz de de gördüğümüz çevre kirliğini burada da görmenin sıkıntısıyla oradan ayrılarak, öğle yemeğini yemek üzere Ammanın 50 kilometre uzağındaki Ceraş(Jerash) antik kentine gidiyoruz
Ammanda olduğu gibi Ceraşta da camiler, kiliseler iç içe. Ortadoğuda, hatta dünyada en iyi korunmuş Roma kentlerinden biri olarak bilinen Ceraşta yer alan Hadrian Kapısı, hipodromu, sütunlu yolları, oval meydanı, çeşmeleri, tiyatro ve tapınakları ile Roma mimarisinin tüm özelliklerini gözlerimizin önüne seriyor, o dönemki yaşam tarzı hakkında çok ciddi ipuçları veriyordu
Gezinin en hüzünlü yanı ise Amman'a 20 km mesafedeki eski başkent Salt'ta karşılaştığımız Türk şehitliği oldu
1nci Dünya Savaşı sırasında; 24-26 Mart 1918 tarihleri arasında Salt bölgesinde İngilizlere karşı savaşırken şehit düşen 4ncü ordunun 48nci tümeni ile 143, 145 ve 191nci Piyade Alaylarına mensup Türk subay, astsubay, erbaş ve erleri yattığı bu mağara 1973te bulundu.
1989 yılında abide inşa edilmiş 1994 yılında şehitlik ile abide birleştirilen Merdivenlerden aşağıya inip, şehitliğin açtığı kapıdan mağaraya girdiğimizde sembolik bir Kabir ve üzerine serili Bayrağımız ile karşılaşıyoruz. İçerideki panoda yazılı yazıları okuyunca her şey daha iyi anlaşılıyor.