Yaratıcı “Zekâ, düşünce ve hayal gücünden yararlanarak görülmeyen yeni bir şey ortaya koyan, yapan; kreatif.”
Modern dünyada çok fazla duyduğumuz “yaratıcılık” kavramının dışında kalan bir aktivite veya sektör düşünmek imkansız. Sosyal medya da bunlardan biri ve yer alan içeriklerin “yaratıcı” olarak tanımlanması dillere pelesenk olmuş durumda. Aslında içeriklerin veya işlerin “yaratıcı” olarak ifade edilmesi yalnızca özgünlüğü ile belirlenmemeli diye düşünüyorum. İç mimarlıkta yüksek lisans yaparken hocalarımız projelerimizi bir “konsept” üzerine kurmamızı isterlerdi. Çok iyi bir fikir sunsak, çizimlerimiz hatasız olsa da gelen soru hep “Konseptin ne?” olurdu. Aslında yaratıcılığımızı bir bağlama dayandırmamızı bekliyorlarmış.
“Yaratma” kelimesi, yoktan var etme anlamına gelse de; var olan bilgilerin kullanılmasıyla oluşan bir düşünme biçimi ifade eder. Bireyin zihninde, daha önce kurulmayan ilişkileri kurarak üretilmemiş deneyimleri oluşturmasıdır. Daha önce çözülmemiş sorunları çözmek için ortaya atılan önerileri ifade eder.
Bir işin “yaratıcı” olduğunu iddia etmek için işin kaynağına bakılarak, akademik bir bağlama dayandırılması taraftarıyım. Mesela iş, ürün veya içerik belirli “tasarım prensipleri”ne dayandırılarak oluşturulmalı, yani akademik bilgiler ışığında... Tasarım prensipleri doğrultusunda bir iş çıkarmak kişinin her zaman farkında olabileceği bir durum da olmayabilir. Örneğin; perspektif çizmeyi öğrenirken ilk başta elindeki kalemi mekana doğru tutup parmağınla ölçü alırsın. Zamanla bu kişinin gözünü geliştirir. Ve yüzüncü defa perspektif çizeceğinde artık sadece gözüyle ölçü alır. Kısacası akademide öğrenilen her şey her zaman “şu an bunu uyguluyorum” diyerek yaptığımız şeyler değil. Ama bir süre sonra kendiliğinden uygulanan bilgiler oluyor. Yaratıcılık bu eğitimlere bağlı durumda.
Belirli bir bilgi birikimiyle düşünülen konular arasında az görünen bağlantılar kurulması yaratıcılık olarak ifade edilebilir. Bu durumda bireyin hayal gücü önem kazanmaktadır. Çünkü hayal gücü; yaşam, eğitim, çevre, zeka, algılama gibi kavramlara göre değişiklik göstermektedir. Sanat beklenilmeyeni sunmaktır. Bir sanat eseri yaratmak algılama doğrultusunda gerçekleşir. Yaratım sürecinde, nesnel olan algılanır ve öznel algı ile bir araya gelerek biçimlenir.
Ressam Pablo Picasso “Guernica” isimli eserinde İspanya İç Savaşı’nı anlatmaktadır. Acı çeken insanlar ve hayvanlar resmedilen tabloda; ölüm ve çaresizlik gibi kavramlar gösterilmek istenmiştir. Yani sanatçı, yaşadığı toplumu şekillendirme, eksiklerini görebilme ve sorunlarını çözebilme amacıyla eserini oluşturmuştur. Sanatçının toplum içinde kazandığı yaratıcı gücü, yaşadığı toplum şekillendirerek geleceğe de yön vermektedir. İnternet dizisi Black Mirror, teknolojik gelişmelere dair ipuçları vererek gelecekte yaşanacakları göstermektedir. Yazar Jules Verne’nin yazdığı romanlarda da birçok buluşa ilham verdiği görülebilir.
Düşünmek, hayatla bağ kurabilmek için bir ihtiyaçtır. Yaratıcı düşünme de hayal gücü için gereklidir. Yani yaratıcılık sadece bir yazı yazmak, bir tablo çizmek değildir. Hayatla ilgili olan her şey, daha iyi bir gelecek oluşturma, kaçan fırsatları görebilme ve yakalayabilme ile ifade ediştir. İşte bu sebeple sanatçı, hayatla olan bağlantısını eserleri üzerinden anlatan kişidir. Kendi içinde biçimlenen yaratıcı bir zihin, duygu ve düşüncelerini bir araya getirebilmelidir. Sanatçı yaşadığı çağın estetik ve sosyal eleştirisini yaparak üreten bir fikir insanı olarak ifade edilebilir.
Yaratıcılık: Ben Ne Alaka?
23 Eylül 2024- 0
- 556