Bence de “SANATA EVET”

Yıllardır türkülerini büyük bir keyifle dinlediğimiz Ünlü türkücü Sümer Ezgü de, İstanbul’un keşmekeşinden kaçan sanatçılardan biri... O, Bodrum’u, Çeşme’yi, Alaçatı’yı değil, Antalya’yı tercih eden belki ilki, belki de bir elin parmaklarını geçmeyen sayıdan biri… İstanbul’u terk etmesi kendisini etkilemediği gibi son derece mutlu. Çünkü tenis oynuyor, dağcılık sporuyla ilgileniyor… Sevgili Sümer Ezgü ile bir araya gelerek yapmayı planladığım röportajımı Pandemi yasakları girince dijital ortamda gerçekleştirerek beğeninize sunduk...

  • 0
  • 1.712
Yazı Boyutu:

Yıllardır türkülerini büyük bir keyifle dinlediğimiz Ünlü türkücü Sümer Ezgü de, İstanbul’un keşmekeşinden kaçan sanatçılardan biri...

O, Bodrum’u, Çeşme’yi, Alaçatı’yı değil, Antalya’yı tercih eden belki ilki, belki de bir elin parmaklarını geçmeyen sayıdan biri… 

İstanbul’u terk etmesi kendisini etkilemediği gibi son derece mutlu. Çünkü tenis oynuyor, dağcılık sporuyla ilgileniyor…
Sevgili Sümer Ezgü ile bir araya gelerek yapmayı planladığım röportajımı Pandemi yasakları girince dijital ortamda gerçekleştirerek beğeninize sunduk...
 
Mehmet Kurt: Sevgili Ezgü, Müzik sevdasından başlayalım mı önce. Müzikle tanışmandan TRT’ye uzanışına, bu güne gelişini anlatır mısınız...

Sümer Ezgü: Çocukluğumda Burdur'un Bucak ilçesinde kulağıma ilişen müziklerin türkülerimiz olduğunu sonraları öğrendim. Babam melodika, mandolin almıştı. Bucak' ta melodika çalan tek kişi olarak bayramlarda Cumhuriyet İlkokulu' nun en önünde yürürken biraz mahcupiyet duyardım. Babam Trabzon'da doğup Bucak'a tayini çıkan Köy Enstitüsü kültüründen bir öğretmendi ve ilkokul 4. sınıfta Yunanistan'ın Gümülcine kentinde O'nun görevi nedeniyle bulunurken Osman Hocamız'dan nota dersleri aldım ve dönünce resim öğretmenim Cahit Anık'tan bağlama öğrendim. Cahit Hocam ile öğretmen arkadaşı Aykut Vicir'i birlikte aynı tavırla bağlama çalarken izlediğimde çarpılmıştım adeta. İzmir' den Hüseyin Fil ustamızın gönderdiği bağlamayı ahşap korumalı paketinden çıkarınca mutluluktan koklamıştım. Her sabah uyandığımda başucumda asılı bağlamamı çalıp öyle kalkıyordum. Halk Eğitim Merkezi kurslarına katıldığım Ahmet Turgut ağabeyimden yöresel gurbet havaları, zeybekler, teke havaları öğrendim. Orta Okul'da Nihal Hızır öğretmenim Halk oyunlarına başlattı. Dirmil'in sipsicileri  M.Ali Kayabaş, Aşık Ömer Erkan bize oynarken eşlik ediyordu. Burdur Lisesi Felsefe Öğretmenim Yılmaz Anarat beni koro ile tanıştırdı. Hem saz çalıyor hem türkü söylüyordum. Radyodan türküleri can kulağı ile dinlediğim dönemler başladı. Sözlerini yazıyor eğer yetiştiremezsen yarım kalan sözleri aynı türküyü yakaladığım zaman tamamlıyordum. Üniversite eğitimim için gittiğim Ankara 19 Mayıs Gençlik ve Spor Akademisi'nde ve dernek çalışmalarında halk oyunu ve müzik çalışmaları beni çok geliştirdi. Yörelerdeki mahalli müzisyenler oyunlarımızda bize çalardı. Hocamız Enver Keskin çeşitli yörelerin en iyi hocalarından eğitim almamızı sağladı ve ulusalarası turnelerimiz başladı. Bu seyahatlerde dünya halk müziklerini ve danslarını tanıdım. TUBİL, TÜFEM de ve daha sonra Rüştü Akar ağabeyin kurduğu Anadolu Folklor Vakfı'nda halkoyunu eğitmenliği yaptım. 1981 yılında TRT yetiştirmek üzere sanatçı sınavı açtı. Ankara, İstanbul, İzmir, Trabzon, Çukurova, Diyarbakır, Erzurum radyolarının açtığı sınava 10.000 üzerinde adayın katıldığı dönemlerdi. Elemeler ve bir yıllık kapsamlı eğitimler sonunda 15 yıl çalışacağım TRT Sanatçı kadrosuna alındım. Hocalarımız Coşkun Güla, Yaşar Aydaş, Ferit Sıdal, Mustafa Özgül, Erkan Sürmen, Emin Aldemir, Nazmi Özalp, Nejat Birdoğan, Sadettin Gürhan, Şinasi Pala, Duygu Aykal, Tamer Levent, Ertuğrul Bayraktar çok bilgi öğretti bize.

MK: Çok başarılı bir müzik yaşamın var ancak Ankara 19 Mayıs Gençlik ve Spor Akademisi mezunusun. Spor ile ilgili çalışmaların da var mı?

SE:Spor müzikle hep atbaşı gitti benim için. Lise yıllarımda Burdurspor futbol takımında kaleciydim. Hocamız nam-ı diğer Mayk Erol' du. Sonra FIFA kokartlı futbol hakemi ağabeyimiz Sadık Deda voleybol'a başlattı. Burdurspor Voleybol ve Basketbol takımlarında oynadım. Beden Eğitimi Hocamız Komando lakaplı A.Rıza İçel Okul takımlarına aldı. Spor Akademisi' ne girince hentbola başladım ve Vefa Simtel helntbol takımında oynadım. Şimdilerde ara ara tenis oynuyorum ve sağlığım için bedensel egzersizler yapıyorum.

7 Albüm yayınladın bu albümler içinde çok sevilen birbirinden güzel, popüler türküler var. Bir röportajında yaptığın müziğin doğal ve hormonsuz olduğunu söylemişsin. Açarmısın?

SE:Türk Halk Müziği'ni tanımlarken hormonsuz müzik dedim. Bütün dünyada böyledir, halkların öz müziğidir. Bizde de coşkunun, acının, aşkın, sevginin, yurdun, doğanın sesleri, çığlıklarıdır. Hesapsız, sade miş gibi değil içten geldiğince söyleniveren, arı duru, anlaşılır, öz Türkçe yani bizden. Her birinin ya hikayesi var ya bir oyuna eşlik ediyor. Halkın gerçeği ve samimi duyguları kültürü. Kuru fasülye pilav gibi, kilim deseni, taştan köy evi, tandır ekmeği, sıcacık tarhana çorbası gibi. Onun için yapay değil hormonsuz müzik dedim.
MK:İstanbul’da yaşamanın riski miydi Antalya’ya savuran rüzgar…

SE:Ben 15 sene TRT de sanatçı olarak çalıştıktan sonra istifa edip İstanbul'a yerleştim. Müzik işlerinin ve medyanın sektörel olarak merkezi orası idi. İlk yıllar Ankara'dan İstanbul'a taze kan olarak gelmenin dinamizminin yanında ağırlıklı olarak göçlerle oluşmuş ve ayakta kalabilmek için deyim yerinde ise biri birinin üstüne çıkan acımasız ortamın çelişkisini de yaşadım. İnsanların iş yapabiliyorsa bir arada olabildikleri dostluklara pek zaman tanımayan bir tempo ile tanıştım. Mesela bir PR şirketi benim işlerimi yönetmek istedi ve masada sordukları sorulardan birisi "rakipleriniz kim" oldu. Ankara'da meslektaş olarak baktığımız sanatçı arkadaşları İstanbul rekabet mantığında rakip olarak görüyordu. Bu aslında birleştirici rolü olan sanatın varlık nedenine ters bir durum. Yani yorucu günlük koşturmada zaman darlığında boğuşmaktansa daha verimli bir yaşamı tercih ettim. Eşim Gülay İstanbul'da oğlum Ozan'ın yeni okulundaki yeni sınıf öğretmenini sorduğunda, okuldan hesaba parayı yatırın bu tür bilgileri o zaman veriyoruz cevabını alınca Antalya teklifini yaptı bana ve bir hafta içinde geldik Antalya' ya. Daha doğaya dönmek gerekiyor artık. En güzel yoğurdu büyük markalar değil köydeki Ayşe Teyze yapıyor. Biri birimizi ezmek yerine el ele vermeliyiz. Burada verimim daha arttı ve anlamlandı.

MK:Antalya ve Sümer Ezgü. Gerçi yabancı olmadığın bir ortam ama Antalya Sümer Ezgü’ye ne kattı, Sümer Ezgü Antalya’ya ne kattı? diye bir soru sarasım geldi…

SE: Bu günlerde pandeminin tüm zorluklarını biz de yaşasak da Toroslar kendi toprağım. Annem ben buradayken rahmetli oldu. Kardeşim, çocukluk arkadaşlarım burada. 10 yıl önce Antalya' ya geldiğimizde Fazıl Say'ın da menajeri dostum Kadir Dursun "Abi müziği mi bırakıyorsun?" diye sormuştu. Kendisine hararetle hayır dedim. Aksine gelir gelmez 1.5 yılda ilki çocuklarla yaptığım "Sümer Ezgü ve Süper Çocuklar", daha sonra remix "Electro Türkü House" ve otantik "Hakiki Angara Havaları" olmak üzere üç albüm yaptım. Meslek hayatımın en büyük gururu olacak olan Sümer Ezgü Sanat Akademisi'ni açtım. Okulda geleneksel müziğimizin yanında, batı enstrümanları, drama, halk dansları, bale, eşli salon dansları, diksiyon, tiyatro, şan dersleri veriyoruz ve Covid koşullarına direnerek hala açığız. Çocuk koromuz, Halk Müziği, Klasik Türk Müziği ve Türk Eğitim Vakfı korolarımıza ne yazık Covid nedeni ile ara verdik. Uluslararası TEV koromuz konser gelirleri ile kız çocuklarına burs imkanı sundu. Buradan İstanbul' a gidip TRT Müzik için geçen sezon gerçekleştirdiğim 26 bölüm "Sümer Ezgüile Nazar Değmesin" TV programında ustaların yanında gençleri ve çocukları özellikle destekledik. Bu sezon gene TRT Müzik için Ocak 2021 yayını itibarı ile Anadolu'yu dolaşarak otantik ustalarla program çekimlerine başladık. Yani öğrendiğim bildiğim ne ise onu üretiyorum Antalya'da da ve her türlü iletişim kanalları ile dünyaya paylaşıyorum.
MK: Nedir bu “Hakiki Angara Havaları” allah aşkına açsana…

SE: Son dönemde Ankara Havaları diye elektro saz ve Orta Anadolu ritmi ile müstehcen sözlerin olduğu bir akım başladı. Ankara pavyonlarından düğünlere de sirayet eden bu tarz bizim TRT'de birlikte çalıştığımız Rıfat Balaban, Burhan Gökalp, Adnan Şeker, Ergin Eroksal gibi sanatçı ağabeylerimizden, Ankara Kulübü' nden dinlediğimiz Yağcıoğlu Fehmi Efe ya da Zekeriya Bozdağ, Refik Başaran, Neşet Ertaş, Çekiç Ali, Muharrem Ertaş, Şemsi Yastıman gibi ustalardan duyduğumuz öğrendiğimiz Orta Anadolu türküleri böyle değildi. Belli üslubu ve tavrı olan Türkmen Havaları idi. 80 lerin seks sineması dönemi gibi günümüzün bu pornografik müzik akımı üzerine, çocuklara ve gençlere doğru belge bırakmak için eğlenceli türküleri seçerek "Hakiki Angara Havaları" albümünü çıkardım. Ankara Çinçin Bağları ve Hamamönün'den Hüdayda türküsüne tarihi Ankara Kulübü'nün ve rahmetli Rıfat ve oğlu Arif Balaban'ın da katılıp desteklediği kitlesel bir klip çektim.

MK:MESAM VE MÜYORBİR desem, gerisi nasıl gelir?

SE:Yönetiminde de bulunduğum MESAM( Müzik Eseri Sahipleri Meslek Birliği) ve MÜYORBİR (Müzik Yorumcuları Meslek Birliği) üyesiyim. Eser ve yorumcu hakları açısından çok geride bir ülkeyiz. Pandemi döneminde müzisyenlerin düştüğü zor durum çok acı. Geçinebilmek için enstrümanını yani ekmek parasını satan müzisyenler var.
Anonim eserlerin telif kapsamına alınması konusu benim 1990 yılından beri ayrıca üzerinde durduğum bir konu. MESAM'da yönetimde çalıştığım yıllarda bu konuda gerek yönetim düzeyinde gerek sempozyum düzenleyerek çalışmalar yaptık. Türkülerin milli kültür olarak korunması tıpkı milli orman, milli tarım, milli uçak, milli eğitim, sağlık gibi devletin görevidir. Kaynak kişiler ve derleyiciler işlemeci sıfatıyla telif kapsamına alınmalı ve türküler sahipsiz mantığıyla istendiği gibi talana maruz kalmamalıdır.
MK:Peki, Sarı Zeybek desem?

SE:Benim için gurur verici bir proje, dir Benim için gurur vericidir Atatürk'ü oynamak. Atamız'ın ölümünden 9 ay önce Bursa'da onurna verilen bir baloda dünya dansı vals ve Sarı Zeybek oynadığı geceyi "Son Balo Vals ve Zeybek" adında bir kısa belge filmle ölümsüzleştirdik. Sevgili Biray Dalkıran'ın yönettiği film okullarda gösteriliyor. Milli günlerde sosyal medyada paylaşılıyor. İnternette takip edemediğim sayıda ve mecrada paylaşım rekorları kırıyor. Sevgili Derya Ergün makyajıyla ve nostaljik formda montajından etkilenip tarihi gerçek film zannedip benimle bile paylaşanlar var. Bu filmde Atatürk'ü valsle dünya insanı ve Sarı Zeybek' le de yerli kimliğinde algılıyoruz. Aslında Türkiye' yi oturttuğu rota da dünyayla entegre ama kesinlikle milli bir rotadır.

MK:Son olarak Sümer Ezgü’nün gelecek planlarını Bizimizmir Magazin’lilerle paylaşır mısın?

SE:Her şeyden önce Sümer Ezgü Sanat Akademisi' ni yaşatmak istiyorum. "Sanata Evet" hocam Tamer Levent'in başlattığı sloganımız.
Pandemi dönemi geçerse "Anadolu Senfoni Orkestrası" na ağırlık vermek istiyorum. Antalya'da kurduğum bu orkestra; halk sazlarımız, yaylı batı orkestrası, halk oyunları ve vokal grubundan oluşuyor. Anadolu türkülerimizi büyük orkestra ile çok sesli icra ediyoruz. Armonik olarak batı armonisini kopyala yapıştır yerine halk sazlarımızın yapısından çıkan kendi armonimizi kullanıyorum. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali, 2. Uluslararası Yörük ve Türkmen Festival açılışı ve Kazakistan Almatı' da konserler verdik. Türkiye' yi içeride ve dışarıda her platformda temsil edecek bir topluluk. İzmir' de de bu ekiple konser vermek isterim. İnternetten de ilgilenen dostlar Yöresel Senfoni adıyla konser yayınlarımızı takip edebilir.
Anadolu Müzikali bir başka yapmak istediğim proje. Orkestra, danslar, dekor ve kostümlerle harika bir gösteri olur. Eski halk dansçısı olduğum için bu düşünce beni heyecanlandırıyor. Onun dışında müziğe dair birçok çalışmam devam edecek.
MK:Sevgili Sümer Ezgü, Yazanıyla, fotoğraf çekeniyle, çizeniyle, hazırlayanı ve okuyanıyla birlikte Bizimizmir Magazin ailesi adına çok teşekkür ediyorum, ediyoruz.

SE:Ben de senin nezdinde Bizimizmir Magazin ailesine sevgi ve saygılarımı sunuyorum…

YORUM YAZ
Diğer Haberler

Mizah yaşamdaki çelişkilerden doğar

Müzik yapmak nefes almak kadar önemli

Hakan Aysev: Benim tek kahramanım Annem

Şeker Ağa konuk

Kendi romanlarımın kapaklarını kendim tasarlayıp yağlıboya tabloya işliyorum

Huzurlarınızda Yücel Erten!