Bir kadın değişirse bir toplum değişir

Eş, anne, ofis mobilyaları üzerine hizmet veren Serter Büro Mobilya firmasında yönetici, İzmir Milletvekili eşiyle birlikte kurdukları inşat şirketinde Yönetim Kurulu Üyesi, DEÜ Müzik Eğitimi Şan Bölümü mezunu ve bugün,"Dünyadaki her şey kadının eseridir" diyecek kadar kadına önem veren büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk' ün gösterdiği yolda yürümeye devam eden ve birkaç sayı önce röportaj yaptığımız İzmir Kadın Kuruluşları Birliği’ nin çalışkan Başkanı Huriye Serter,  8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle hazırladığımız soruları yanıtladı…

  • 0
  • 1.346
Bir kadın değişirse bir toplum değişir
© bizimizmir.net
Yazı Boyutu:

Aylin Akdoğan: Toplumsal Hayatta Kadının Yeri? İle başlayalım.

Huriye Serter: Cumhuriyet öncesinde kadının yeri yalnızca ev ile sınırlandırılmış iken Sanayi toplumuna geçişle birlikte bizim ülkemizde de kadının iş hayatındaki yeri biraz daha artmış ve bu kulvarda kadının da olduğu topluma alıştırılmaya başlanmıştır. Özellikle Cumhuriyet devrimleriyle birlikte Mustafa Kemal Atatürk tarafından eşitlik alanında kadına çok önemli hak ve özgürlükler tanınmış ve yasalar önünde erkekle eşit konuma getirilmiştir. Fakat her ne kadar Cumhuriyet Dönemi’ne geçişle birlikte anayasa önünde bir takım haklara sahip olunsa da; iş yaşamında, aile içinde, sokakta ‘kadının yeri evidir, çocuklarının annesi olacaktır’ düşüncesi bugün hala maalesef büyük oranda yıkılamamıştır. Bunun temel nedenlerine inecek olursak ayırımcılığa yol açan toplumumuzdaki geleneksel yaklaşımların önemi büyüktür.

AA: Eğitimde fırsat eşitliği?

HS: Fırsat eşitsizliği demek daha doğru olacaktır sanırım : ) Aslında eğitimde fırsat eşitliği kız ve erkek her çocuğun hakkı. Eğitimin önündeki engelin finansal olduğu kadar bilinç eksikliği ile de ilgili olduğunu düşünüyorum. UNICEF’e göre Türkiye’de ilköğretimde cinsiyet eşitliği neredeyse sağlandı. İlköğretim sonrası kız çocuklarımızın okula devamında hala sorunlar var. Eğitimde ve hayatın her alanında eşitsizliğin azaltılması ve çocuklara eşit şartlar sunduğumuz bir dünya yaratmak için toplum olarak hepimize görev düştüğüne inanıyorum. İKKB olarak yaptığımız bilinçlendirme çalışmalarını bu anlamda çok önemsiyorum. Eşitsizliğin geleceğe yansımasının bedelinin büyük olacağı kanısındayım. Çünkü büyük bir potansiyele sahip olan kadın nüfusunu eğer atıl bırakırsak toplumsal, sosyal, siyasal yaşam ve ekonomiler de bundan olumsuz etkilenecek, dünya her açıdan daha az gelişecek ve dünyaya barışın gelmesi de olanaksızlaşacaktır.

AA: Siyasette Kadının Yeri?

HS: Türkiye 1945 yılında TBMM’deki kadın oranına göre dünyada 11. sıradayken günümüzde World Economic Forum tarafından yayınlanan 2020 Cinsiyet Eşitsizliği Raporuna göre, 158 ülke içinde 109. sırada yer alıyor. Oysa ki demokrasinin gereklerinden biri eşit temsildir. Karar alma süreçlerinde nüfusun yarısının temsil edilmemesi, alınan kararların demokratik ve çoğulcu bir anlayışta olmadığının göstergesidir. Bu anlayışla gidilirse TBMM’den kadın odaklı kararların çıkması mümkün değil. Daha fazla kadının parlamentoda yer alması için bizler Siyasi Partiler Yasası'nın değişmesini talep ediyoruz. 
Sadece mecliste değil yerel yönetimlerde de kadınların karar mekanizmalarında olmasının o kente büyük değerler katacağına inanıyorum. Siyasi partilerin bunu bilip buna göre stratejiler geliştirip politikalar üretmesinin kendi sürdürülebilirlikleri açısından da hemen harekete geçmeleri gereken bir durum olduğunu düşünüyorum.

AA: Çalışan Kadınlar- Kadın girişimciliği?

HS: Günümüzde kadın olmak zaten zorken çalışan kadın olmak bir kat daha zordur. Anne olmak sanki kadına verilen bir ceza gibidir. Hem ev hem iş yaşamını sürdürmeye çalışan kadın çocukla ilgili sorumluluğu da kendi  üstünde hisseder. Çünkü toplumda böyle gelenekselleştirilmiş, böyle öğretilmiştir.

Özel sektör kadın çalışan sayısı 150 yi geçtikten sonra kreş yapma zorunluluğu olduğu için bu sayıyı kesinlikle aşmamaktadır. Ayrıca evdeki yaşlı, engelli bakımı da hep kadının görevi olarak öğretilir. Günümüzde güzel örneklerini gördüğümüz az sayıda özel sektör uygulamaları olsa da (örneğin babaya da doğum izni veren şirketler vardır) yeterli değildir. Bütün bu zorluklar yüzünden kadın istihdam sayısı çok düşüktür.                                                                            

Girişimcilik ise adeta kadınlara yakıştırılamaz. Girişimci olmak istediğini söyleyen kadına daha ilk bariyer kendi ailesinden, hatta eşinden gelir. Sen yapamazsın, ne gerek var şimdi, ya batırırsan gibi erkeklere söylenmeyen her şey kadınlara vazgeçmeleri için daha en başta söylenir.

Ayrıca sosyal güvencesi olmadan çalışan kadınlar vardır ki, en zorda olan kısım bu gruptur. Şu an bir İzmir nüfusu kadar kadın farklı işlerde sosyal güvencesiz olarak çalışmak durumda bırakılmaktadır.

AA: Kadına Taciz, Şiddet, Kadın Cinayetleri?

HS: Hemen her gün gelen taciz, şiddet, cinayet haberleri aklı başında olan her insanı müthiş derecede üzüyor. Kadın cinayetlerinde, kadına yönelik cinsel suçlarda, tecavüz olaylarında tutuklu yargılanan neredeyse yok ve yapanın yanına kar kalıyor. Şiddetin karşılığı cezasızlık olmamalı. Aslında yasalarımız var ama yeterince uygulanmıyor. Cezasızlık arttıkça da kadın cinayetleri, taciz, tecavüz vakaları çoğalıyor. İşte tam da burada diyoruz ki İstanbul Sözleşmesi yaşatır. Uluslararası sözleşmeler uygulansın! Bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz kalmadı. "Bizler yıllardır kadınlar eşit olsun diye, özgür olsun diye, yaşam hakları güvencede olsun diye mücadele ettik. Bundan sonra da edeceğiz.  Ne olursa olsun kadınların ölmediği bir ülkeyi birlikte inşa edeceğiz.
                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                   Huriye- Berdi Serter
AA: Çocuk ta yaparım Kariyer de sözü sizin için ne ifade ediyor.

HS: Aslında kadınlar ‘yaparım’ diyorlar ‘bakarım’ demiyorlar. Bu kısmı yanlış anlaşılıyor:) Çünkü bakmak sadece kadının görevi olduğunda kadın her türlü sosyal ve iş yaşamından ayrı kalmak zorunda kalıyor. Yani hayatı kısıtlanan kadın oluyor. İşten uzaklaşıp evde oturup çocuk baktığında da geleceğe yönelik güvencelerinden mahrum kalıyor. Bunun için öncelikle erkeklerin bunu ortak olarak üstlenmesi gerekiyor. Gerekli sosyal düzenlemelerin de gerek özel sektör gerekse kamuda yapılması gerekiyor.

Toplumda çocuk yapmak ve bakmak kadının görev olarak algılandığı ve böyle öğretildiği için kadınlar daha hamile bile kalmadan, kalabilecekleri düşüncesi ile yükselmeye ve kariyerlerine odaklanamıyor talep bile edemiyorlar. İş verenler de bu düşünce ile kadın çalışanına yatırım yapmıyor, yükselme ile ilgili erkeklerle yola devam ediyorlar.

Bir kadın değişirse bir toplum değişir sözüne yürekten katılıyorum. Güçlü toplumların güçlü kadınlarla kurulabileceğini ve yönetilebileceğine inanarak şunu söylemek istiyorum, siz gelip kurtarması için kimseden yardım beklemeyin. Kendiniz harekete geçin kabuğunuzu kırın ve arkanıza bakmadan yolunuza devam edin.

YORUM YAZ
Diğer Haberler

Mizah yaşamdaki çelişkilerden doğar

Müzik yapmak nefes almak kadar önemli

Hakan Aysev: Benim tek kahramanım Annem

Şeker Ağa konuk

Kendi romanlarımın kapaklarını kendim tasarlayıp yağlıboya tabloya işliyorum

Huzurlarınızda Yücel Erten!