Doğru bilinen yanlışlar düzeltilsin

hem mesleki alanındaki üstün başarılarıyla, hem farkındalık oluşturmak ve topluma hizmeti yaşam tarzı olarak belirleyip bu yolda yılmadan ilerlerken bu doğrultuda sivil toplum kuruluşlarına da sıkı sıkıya bağlılığıy¬la, hem de pek çok sanat dalına ilgisi, sevgisi ve yeteneğiyle birçoğumuzu kendine hayran bırakan Doktor Cüneyt Tuğrul konuğumuz.

  • 1
  • 6.387
Doğru bilinen yanlışlar düzeltilsin
© bizimizmir.net
Yazı Boyutu:

hem mesleki alanındaki üstün başarılarıyla, hem farkındalık oluşturmak ve topluma hizmeti yaşam tarzı olarak belirleyip bu yolda yılmadan ilerlerken bu doğrultuda sivil toplum kuruluşlarına da sıkı sıkıya bağlılığıy¬la, hem de pek çok sanat dalına ilgisi, sevgisi ve yeteneğiyle birçoğumuzu kendine hayran bırakan Doktor Cüneyt Tuğrul konuğumuz.


Aylin Akdoğan: Sizi daha yakından tanıyabilir miyiz?

CÜNEYT TUĞRUL: Merhaba. Ben Doktor Cüneyt TUĞRUL. Genel Cerra­hi uzmanıyım. Son 20 yıldır Meme Hastalıkları teşhis ve te­davisi ile ilgileniyorum. İzmir’ de Kahramanlar’ da kendi muayenehanemde ekibimle beraber hizmet veriyorum. Pro­fesyonel çalışmamın yanı sıra elden geldiğince sivil toplum kuruluşlarında da çalışıyorum. Özellikle toplumu ilgilendiren ve bilgi eksikliğini hissettiğimiz alanlarda, projelerde hizmet veriyorum. Tabii mesleki olanlar yine biraz öne çıkıyor. Örneğin, Sağkal (Sağlıkta Kalite Derneği) olarak insan sağlığı­na etki eden, ihtiyaç duyulan alanlarda araştırma projeleri düzenliyoruz, sonuçlara göre de farkındalık eğitimleri plan­layarak konu ile ilgili düşüncelerimizi ve önerilerimizi uzman­larla, diğer sivil toplum kuruluşları ve toplumla paylaşıyoruz. Ayrıca Umut Evleri adını verdiğimiz kanser nedeniyle tedavi olan kadınları ücretsiz ağırlamak için psikososyal rehabili­tasyon hizmeti de verdiğimiz evler açıyoruz. Kanser ile ilgili farkındalık ve beslenme toplantıları düzenliyoruz. Klinik ve Uygulamalı Hipnoz Derneği ile günümüzde yeni yeni anlaşılan ve popüler olan ‘hipnoz ile tedavi’ konusunda çeşitli kurum­larla ortak eğitimler ve farkındalık toplantıları düzenliyoruz. Sağkal ile ortak 4M adını verdiğimiz ‘söz ustalığı’ olarak da adlandırılabilecek konuşma ile uygulanan subluminal telkine dayalı teknikler ile iletişim eğitimleri veriyoruz. Eğiticiler için danışan öğrencilere motivasyon ve hedef kazandırıcı, geliş­tirici eğitmen ‘Gelişmen -Geliştirici Eğitmen’ eğitimleri, sağlık profesyonelleri ve koçluk yapanlar için geliştirilen metaforik yaklaşım ile kişinin kendi niyeti ile yüzleşip iyileşmeye başla­ması için derin iletişim tekniklerinin aktarıldığı holistik iyileş­mede şifacı sorgulama eğitimleri, self hipnozda (kişinin kendi hayat kontrolünü kendi eline alması teknikleri için eğitimler) planlayıcı ve eğitici olarak yer almaktayım. İnci Vakfı (İnci Holding bünyesinde kurulmuş bulunan vakıf) ile beraber okullarda velilere sağlık yaşam, kanser farkındalığı, beslenme ile kanserden korunma eğitimleri veriyorum. Diğer çalıştığım sivil toplum kuruluşlarında da buna benzer hedefli projelerde yer alıyorum.

Kısacası hem mesleki uzmanlığa ve kendini en iyi şekil­de geliştirerek hizmet vermeye hem de bilgi ve becerilerimiz doğrultusunda toplumda ihtiyaç duyulan konularda hizmet edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Olabilen boş zamanlarım­da da hem ruhumu beslemek hem de farklı duygulara kon­santre olmak için biraz sanatla uğraşıyorum. Heykel yapmak kendimi ifade ederken beni çok mutlu ediyor, Kıbrısşehitleri  yakınındaki atölyede çamur çalışıyorum. Çamurdan yaptığım eserleri bronz, alüminyum, polyester olarak döküyor veya se­ramik çalışıyorum. Ekim 2019 da ITO salonunda kişisel sergi açtım. Şimdi Mart ayındaki sergim için hazırlanıyorum. Ayrı­ca şarkı söylemek de bana çok iyi geliyor. Fırsat buldukça çalışıyorum. Eskiden yelken yapardım ama son yıllarda uzun süre işten ayrılamamam nedeniyle şimdilik ara verdim. Yazın denizde kano yaparak spor yapmayı çok seviyorum. Bahçe ve bitkiler ile uğraşmak, arıcılık, kendi ağız tadıma uygun bir şeyler pişirmek de keyif aldıklarımdan.

AA: Biliyorum şu andaki kariyeriniz öyle pat diye olmuyor ama ben mesleğe nasıl ve neden başladınız diye öyle pat diye sorsam?

CT: Ben doktor bir aileden geliyorum. Babam Dr. Cevdet TUĞRUL çok saygın ve başarılı bir genel cerrahtı. Annem Dr. Saime TUĞRUL güzel çalışmalar yapan bir Farmakologtu. Büyük abim Doç. Dr. Bülent TUĞRUL yine çok başarılı bir genel cerrahtır, cerrahiyi baba mesleği olarak tercih etmiş, babamla beraber uzun yıllar çalışmış ve halen çalışmaktadır. Ortanca abim Doç. Dr. LEVENT TUĞRUL ise eczacı olup annemin yol­unda yürümüş olup farmakognozi alanında uzmandır. Bütün bu alt yapı sanırım neden doktor olmayı seçtiğimi göster­miştir.

AA: Uzmanlık alanınızı biraz açabilir misiniz?

CT: Mezuniyet tezim zaten meme kanseri ve risk faktörleri­nin ilişkisi üzerineydi. Genel cerrah olduktan sonra Meme Hastalıkları ve Meme Kanseri konusuna konsantre oldum. Bu konudaki ulusal ve uluslararası eğitimlere, kongrelere katıldım ve halen katılmaktayım. İtalya ve Almanya merkezli iki meme derneğinin de üyesiyim. İlgilendiğim alanda bilg­imi, yetkinliğimi arttırmak ve uygulamalarda dünyanın meme hastalıklarına yaklaşım standartlarında hizmet verebilmek, tüm yeni yaklaşımları pratiğime ilave etmek için her ikisinin de kriterleri doğrultusunda meme merkezleri ve cerrahlarına yönelik planlanan eğitimlerine katılmaktayım. Hastalıklardan özellikle de kanserden iyileşmede, korunmada ve sağlıklı kal­mada ruh beden sağlığının bütünlüğüne inanan bir hekimim. Gerçi bütüncül tıbbın, fitoterapinin, psikoterapinin, hipno­zun, müzik ve uğraş terapilerinin de tıbba eklendiği, hasta­ya bir bütün olarak bakan Asclepios hekimliğinin doğduğu coğrafyada yaşamamın da buna etkisi olduğunu düşünüyo­rum. Hastalarım için psikoterapinin önemine inanıyorum ve destek almaları için yönlendiriyorum. Aynı zamanda ilk tanı koyup tedavi eden biz cerrahlara da hastanın psikolojisini korumada, hastalığı bir sonuç ve bitiş değil ama başarılabilir bir süreç olarak görerek güçlü kalmalarını sağlamakta, iyileşe­bileceklerine dair inancı ayakta tutmakta çok önemli görev düştüğüne inanıyorum. Hastaları sadece ameliyat önce­si dönemde değil ameliyat sonrası süreçte de desteklemek amacıyla beslenmesinin, fiziksel aktivitesinin, uyku düzeninin ve yaşam düzeninin iyileştirilmesi doğrultusunda önerilerim oluyor. Buradaki sözsel iletişimde bilinç altına güçlendirici mesajlar veren metaforik iletişim tekniğini kullanıyorum. Hat­ta bu teknik ile ilgili iletişimci, psikolog, eğitimci, Hipnotera­pist ve Doktor-Cerrah ortak çalışması ile SAĞKAL’ la beraber ‘doktor ve sağlık personeli ile hasta arasında iyi iletişim dili‘ konusunda Avrupa Birliği destekli proje geliştirdik ve eğitim­lerini verdik. Hastayı geniş çerçevede destekleyen bir hekim olarak beslenme düzenlenmesine rağmen hastalarımın ba­zılarında bağırsak problemlerini ile başlayan alerjilerin, direnç kaybının, aşırı halsizliğin, yorgunluğun, eklenen diğer enfeksi­yonların, metabolik sorunların görülmesi ve tedaviye dirençli olması çok dikkatimi çekiyordu. Son yıllarda öne çıkan kişiye özgü bağırsak mikrobiotası ve dengelenmesi yönünde ken­dimi geliştiriyorum. Nasıl diyorlar ‘ ikinci beyin bağırsak‘. Buna inanıyorum ve destekliyorum. Daha dünyada da yeni anlaşılmaya çalışılan ve kanımca daha da gelişecek bir alan. Tedavi protokolleri tam oluşmadı ama hastaya ve şikâyetler­ine yönelik planlamalar ile başarılı sonuçlar elde edilebiliyor. Kısacası hasta bir bütün ve buna yönelik tedavi protokolleri­nin tümü uygulama alanına girmeli diye düşünüyorum.

AA:  Hasta- Doktor ilişkisinin özel ve gizli oluşuna elbette ki saygımız sonsuz ancak bize belki cesaret verecek, belki ders olabilecek bir anı var mı?

CT:  Elbette ki var. Öncelikle belirtmeliyim ki ben iyileşmede öncelikle tıbbi yöntemlere ve bunun yanı sıra hastanın iy­ileşmeyi istemesine inanıyorum. Özellikle bu noktada pek çok deneyimim var. Hangi evrede olursa olsun, hasta haya­ta bağlı olduğu sürece yaşam beklentisinin oldukça uzun olabildiğini pek çok kez gözlemledim. Bu nedenle hasta ile görüşmelerde hastanın iyileşebileceğine dair ruhen güçlü ol­masını sağlayacak pozitif telkin bazlı iletişim metodolojisini kullanıyorum. Hasta gücünün tedavi sürecini etkilemesine yönelik pozitif bir örnek vermek gerekirse; bize sol meme­sinde kızarıklık ve sertlik hissettiği için 2000 yılında başvuran bir hastamızı anlatmak isterim. Sol memesinde 7 cm’ lik kitle koltuk altı lenflerinde geniş tutulum ve kemiklerde yaygın tu­tulumları vardı. Meme dokusundaki kitle örneklenip patolo­jik tanısı kondu. Hastaya tanı doğrultusunda Onkoloji servisi tarafından kemoterapi uygulandı. Hastanın iyileşeceğine dair inancı yüksekti ve gerçekten kemoterapiye iyi cevap verdi. Kendi isteği ile memedeki kitle alındı ve koltuk altı metasta­zları temizlendi. Meme, koltuk altı, kemikte kırık yapma riski olan metastazları ışınlandı. Kemik dokusunu güçlendirici te­davi ve koruyucu hormon tedavisi başlandı. Bu tedavilerin üstünden 19 yıl geçti. Hastamız halen sağlıklı olup kontroller­ini sürdürmektedir. Bu hasta hastalık seviyesine rağmen uzun süre sağlıklı yaşayabilmeye iyi bir örnektir.

AA:Günümüz koşullarında tedavi yöntemlerinin çokça ilerle­diğini söylemek mümkün mü?

CT:  Elbette. Tedavi protokolleri, kemoterapi ve radyotera­pideki gelişmeler cerrahi metodlarda da değişime sebep ol­maktadır. Eskiden daha geniş ve kozmetik olarak tahrip edici cerrahi teknikler kullanılırken şimdi daha çok doku koruyu­cu teknikler tercih edilmektedir. Meme ve koltuk altı lenfleri daha çok vakada korunmaktadır. Yaşam süresi de özellikle erken yakalanan vakalarda artık kısıtlanmamaktadır. Kısaca yeni gelişmeler ışığında hem meme hem de koltuk altı daha iyi korunabildiği gibi meme kanseri nedeniyle yaşam süresi beklentisi de artmıştır.

AA: Son zamanlarda bu tür hastalıklar çoğaldı sizce neden?

CT:  Gerçekten bir artış var. Dünya Sağlık Teşkilatı insanların yalnızlaştığını, depresyonun arttığını, beslenmenin düzen­sizleştiğini ve kişilerin günlük uyku düzenlerinde bozulma olduğunu, ortalama 1 saat daha az uyunduğunu söylüyor. Bu durumlar da bireysel bağışıklık sistemini zora sokuyor. Kısa süreli streslerle vücut kolay başa çıkıyor ama eğer stres (ruhi veya bedeni) uzarsa bazı hormonları devreye sokuyor. Vücut­ta görülebilecek özellikle de stres kökenli hormonların zaten hem bağışıklığı kırdığını hem de ileride kansere sebep ola­bilecek enflamasyon dediğimiz iltihabi durumları artırdığını biliyoruz. Korunmak için de yukarıda saydıklarımı fark edip, düzenli yaşamakla mümkün.

AA:Hastalıktan korunmak için tıp alanındaki en önemli tav­siyeler neler?

CT:  Öncelikle stres kontrolü öneriliyor. Kişinin ruhen dengede olması bağışıklık sisteminin de güçlü olması açısından önemli. Doğru beslenme ve kilo kontrolü de hayatımızda çok önemli bir yer tutuyor. Tabii doğru beslenme herkesin yaşam tarzı ve ağız tadına göre planlanmalı. Uygulayamayacağı diyetleri önermek kişiler için de zor oluyor. Akdeniz tipi beslenme dünyada gittikçe daha popüler hale geliyor. Ege’ de yaşayan­lar bu konuda çok şanslı. Spor yeteri kadar hareket dokularının yenilenmesi ve dinç kalmak yönünden çok önemli. Uyku özel­likle düzenli uyku olmazsa olmazımız. Herkes ihtiyacı kadar uyuyabilir bazısı az bazısı daha fazla uyumaya ihtiyaç duyar. Önemli olan uykunun kaliteli olmasıdır. Mümkün olduğu ka­dar 6-7 saat ve iyi uyumaya gayret etmek lâzım. Uyumadan önce kafanızı boşaltmanız kaliteli uyku için önemli. Gıdalarda da hazır, işlenmiş ve koruyucu içerenlerden de mümkün old­uğu kadar uzak durmak lâzım. Tabii vitaminlerin yeterli ol­ması, metabolik hastalıklar varsa kontrol altında tutulması da çok önemli olarak görülüyor.

AA: Peki Doktor Cüneyt Tuğrul tavsiyeleri neler?

CT:  Biraz evvel saydıklarım zaten benim de inandıklarım açıkçası. Gerçi ben stres kontrolü derken birazda kişinin kendisini bireysel olarak da koruması gerektiğini düşünüyo­rum. Hayatımızı, kısıtlayıcı inançlar üzerine kuruyoruz. Davranışlarda ve algıda değişiklik yapmakta isteksiz olun­masının sebebi de bu. Hayatınızda bir şeylerin iyiye gitmesini istiyorsanız önce kendinizi değiştirin, algınızı ve niyetlerinizi değiştirin. Siz değişince herkes size farklı gelecek, onlar da bunu hissedip farklı davranacaklar. Ben, insanlara bize nasıl davranacaklarını bizim öğrettiğimizi düşünüyorum. Sonra da bana niye böyle davranıyorlar diye soruluyor. Stresin en temel sebebi anlaşılamama duygusu ve sevgi açlığı. Ayrıca biraz evvel beslenmeyi konuştuk. Kişinin kendine ait bir bağırsak bakteri florası olduğu ve kendisine uygun tedavi protokoller­inin belirlenmesi gerekebilmektedir. Son zamanlarda bazı hastalıkların tedavisinde bile bakterilerin ilaç gibi kullanıl­masına yönelik tedavi protokolleri geliştirilmektedir. Bağırsak sıkıntıları olanlar, uzun süreli hastalıklar ortaya çıkmadan bu konuda da tedavi olmalıdır.

AA: Bu durumda hastalık aşamasındaki tavsiyeleri de öğren­mek isteriz.

CT:  Yukarıdaki anlattıklarıma ek olarak hastamızdan önce­likle ‘önce ben’ demesini öğrenmesini istiyorum. Ülkem­izde kadınlarımız çok verici, çok duygusal. Ailedeki herkes için kendilerini sonuna kadar destekçi ve koruyucu olarak görüyorlar. Her zaman beklentilerini karşılayacak iyi niyetle karşılaşmıyorlar. İnciniyorlar, kırılıyorlar… Stresin temel sebe­bini bu iletişim kazaları ve anlaşılamamak oluşturuyor. Meta­forik iletişim tekniklerini hastanın iç çatışmalarında kendi egosunu yükseltmek için kullanıyorum. Ayrıca hastaların hor­monal dengelerinin kanserde tedavi ile uyumlu olacak şekil­de dengeli olmasını istiyoruz. Bunun için tiroid hastalıklarının vitamin- protein dengelerinin yakından izlenip, dengede tu­tulmasını öneriyorum. Özellikle iyi uykuyu çok önemsiyorum. Bunun için ihtiyaç duyanlara destek öneriyorum. Beslenme ve hareket için de önerilerimiz oluyor. Özellikle de bağırsak so­rununu fark ettiğimizde bağırsak bakterisi çeşitliliği, azalmış ya da artmış olan bakteri yoğunluklarını mikrobiyom testlerle tespit edip, gerekli temizleyiciler, probiyotik ve prebiyotiklerle destekliyoruz.

AA:Ben biraz da bu alanda farkındalık oluşturmak adına yaptığınız çalışmalardan bahsedelim istiyorum. Bilgi verir misiniz?

CT: Elbette yukarıda bahsettiğim konuları anlatmak üzere bilgi paylaşım programları düzenliyoruz. Halkla paylaştığımız pro­gramlar stres ve korunma, kanser farkındalığı, kendi kendine meme muayenesi, korunma, tanı ve tedavi yolları gibi daha çok farkındalık arttırıcı programlar. Sağlık profesyonelleri ile de programlar düzenliyoruz. Özellikle 2019 yılı içinde hasta ve sağlık personeli arasında empatik iletişim diline ait SAĞKAL ile beraber oluşturduğumuz AB projesi çerçevesinde 200’ den fazla sağlık personeli ile bilgi paylaştık. Ayrıca bağırsak bak­terileri, mikrobiyom, bozulması ile ortaya çıkan hastalıklar ve tedavilerine yönelik yine sağlık profesyonelleri ile bilgi pay­laşım toplantılarını Ankara, İzmir ve Balıkesir’de düzenledik. 

AA:Başka projeler olacak mı?

CT: Elbette, daha üzerinde çalışılacak ve tartılacak çok konu var. Gün geçtikçe bağırsak bakterileri konusu gittikçe daha da çok artan bir şekilde önem kazanmaktadır. Ayrıca hasta­lar daha çok okuyor ve bilgilenmek istiyor. Konusunda uzman arkadaşlarla yine farkındalık ve bilgi paylaşım toplantılarına devam edeceğiz. Ayrıca SAĞKAL ile beraber planladığımız ‘Yaş Almak Güzeldir’ diye bir proje var . Biz yaşlanmak değil, sağlıklı yaş almak gerektiğini düşünüyoruz. Buna yönelik önlemler de daha en baştan anne beslenmesi ve sağlığı ile başlamalı. Bebeklik ve çocuklukta devam etmeli, erişkin yaş ve ileri yaşlarda daha da dikkatli olunmalı. Projemizi, tüm bunları ülkemiz için araştıracak ve öneriler üretecek şekilde kurguluy­oruz. 

Yorumlar (1)
  • Aytül Bayar

    Aytül Bayar

    Say?n DrCüneyt Tu?rul beyi tebrik ediyorum Sadece certahi görevini yerine getirip bir kenara çekilmeyerek hastalar?na cerrahi sonras? ve öncesindede yol haritas? çizerek yan?nda bulunuyor. Yapm?? oldu?u projelerde sadece hastaya de?il hastaya dokunan herkese yak?n?ndan refakatç?dan doktoruna kadar olan ileti?imin önemine dikkat çekiyor . Sa?kal derne?i ile gerçekle?tirdi?i projeler sivil toplumculu?a verdi?i önemin bir aynas? . Kendisini tekrar tebrik ediyor ba?ar?lar?n?n devamin? diliyorum.

    07 Mayıs 2021 00:00:00
YORUM YAZ
Diğer Haberler

Mizah yaşamdaki çelişkilerden doğar

Müzik yapmak nefes almak kadar önemli

Hakan Aysev: Benim tek kahramanım Annem

Şeker Ağa konuk

Kendi romanlarımın kapaklarını kendim tasarlayıp yağlıboya tabloya işliyorum

Huzurlarınızda Yücel Erten!