Her 10 yılda bir dil...

O; Ege’li bir ailenin İzmirli çocuğu. Hem anne tarafında, hem de baba tarafında kuzenlerinin en büyüğü olduğu için her şeyi ilk yapan, ilk giyen, ilk oynayan, yolu açan, örnek olması beklenen İnci Holding üçüncü kuşak temsilcilerinden İnci Holding Yönetim Kurulu Başkanı Neşe Gök...

  • 0
  • 1.339
Her 10 yılda bir dil...
© bizimizmir.net
Yazı Boyutu:

O; Ege’li bir ailenin İzmirli çocuğu. Hem anne tarafında, hem de baba tarafında kuzenlerinin en büyüğü olduğu için her şeyi ilk yapan, ilk giyen, ilk oynayan, yolu açan, örnek olması beklenen İnci Holding üçüncü kuşak temsilcilerinden İnci Holding Yönetim Kurulu Başkanı Neşe Gök...
 
İlk, ortaokul ve liseyi İzmir’de, Lisansını İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde, Yüksek Lisansını Leicester De Montfort Üniversitesi'nde pazarlama alanında yapan Neşe Gök, o dönemde verdiği kararla o zamanlar yıldızı yeni parlamaya başlamış olan insan kaynakları alanında uzmanlaştı.

Bizimizmir: Tanışmamızın sonrasını Gök’ün kendi ağzından dinleyelim. 
 
Neşe Gök: Teşekkür ederim. İnci Holding’in grup şirketlerinden Jantaş’ta ve Hayes Lemmerz Türkiye Operasyonları’nda insan kaynakları alanında çalıştım. 2007-2009 yılları arasında İnci Ailesi Meclisi Başkanlığı’nı üstlendim. 2007 yılından bu yana İnci Holding Yönetim Kurulu’ndayım. 5 yıldır Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yürütüyorum. Görevime 2024’e kadar devam edeceğim. Evliyim. Eşim üniversitede profesör. Oğlum Acar ise 17 yaşında lisede eğitim görüyor. Ailemizdeki kadın-erkek eşitliği kültürünü holdingimizde de çok önemserim. Tüm insan kaynakları süreç ve uygulamalarımızda “fırsat eşitliğine önem vererek, farklılıklara ve etik değerlere saygılı olmak” prensibi ile çalışmaya özen gösteririm. Bir lider olarak yeni fikirlere ve trendlere açığım. Birlikte başarmanın gücüne inanırım ve iyi iletişimle çözülmeyecek bir sorun olmadığını düşünürüm. Dinlemeyi bilirim. Doğru karar vermenin sırrının iyi dinlemek olduğunu bilirim.  Açık kapı politikasını uygulamaya özen gösteririm. Dakik, insanların vaktine saygı gösteren bir yapım var. Sonuç odaklıyımdır. Hayatımdaki her konuda denge kurmayı bilirim. Başkalarıyla yarışmaktan çok kendimle yarışmaya önem veririm. Her zaman yapabileceğimin en iyisini yapmaya; kendi skorumu aşmaya çalışırım. Bu özelliğimin liderliğimi büyük ölçüde etkilediğini düşünüyorum. Ailemle birlikte vakit geçirmeyi çok seviyorum. Hem çekirdek ailem, hem de geniş ailem ile anılar biriktirmekten zevk duyarım. Lise ve üniversite yıllarında piyano çalıyordum. Geçen yıl bir müzik dinledim, bunu piyanoda çalmam lazım diyerek yeniden piyano derslerine başladım. Ayrıca kanaviçe ve puzzle yapmayı da çok seviyorum. Özellikle kışın soğuk günlerinde şömine başında el işi yapmaktan büyük keyif alıyorum.
 
Sosyal medyayı iyi takip ettiğimi söyleyebilirim. Dijital iletişim kanallarında kişisel paylaşımlarım için Facebook’u, iş yaşamına dair gelişme ve değişmeleri takip etmek için LinkedIn’i kullanıyorum. Hobilerim ve ailem ile ilgili içeriklere ise Instagram hesabımda yer veriyorum. Şirkette de bu konuya önem veriyorum.  Kolay kolay stres olan bir yapım yok. İş dünyasında birçok olaya karşı soğukkanlı davrandığımı düşünüyorum. Bu dingin yapımın bugüne kadar çok avantajını gördüm. Yoğun çalışma temposu tam tersine beni mutlu ve motive eder.

İş ve şehir hayatının yoğun temposunu seviyorum. Ajandamın dolu olması, oradan oraya koşturmak, seyahatler, görüşmeler, toplantılar sağlıklı olduğum sürece bana zevk verir. Olumsuz olayların beni çok etkilemesine izin vermem; değiştiremeyeceğim şeylere hiç takılmam. Değiştirebileceklerime odaklanır, koşmaya devam ederim.

Dakiklik benim için çok önemli.  Bunun en önemli sebebi, insanların vakitlerine saygı göstermem ve insanların da benim vaktime saygı göstermesini beklemem… Çünkü zaman o kadar kıymetli ve öyle çabuk akıp gidiyor ki…
Bir de özü-sözü bir olma huyum var ki ara sıra beni zor durumda bırakmıyor değil. Yine de zararından çok faydasını gördüğümü söyleyebilirim. Olmadığım biri gibi davranmak en beceremediğim şey sanırım.
Genelde günümün çoğunu ilişki yönetimi ve iletişim alıyor. Bir sonraki toplantıya hazırlık, bir önceki toplantıdan “to do list”lerle geçiyor. Açık kapı politikam gereği görüşmek isteyenim çok ve takvimim oldukça dolu oluyor. Hepsine vakit ayırmaya çalışıyorum. “Eve iş getirmem” diye bir sınır koymuyorum kendime. Gün olur, akşam üç saat telefonla görüşmem gerekebilir ya da ertesi gün toplantının raporlarını çalışmam lazımdır. Konunun önemini oğluma ve eşimle paylaşırım, onlar da anlayışla karşılar.

Haftada en az dört gün birer saat spor yapmaya gayret ediyorum. Hava güzelse akşam yemeğinden önce veya sonra yürürüm, kötüyse spor salonuna giderim. Belirli bir spordan ziyade hareket etme fırsatı yakalamaya çalışıyorum.
Seyahat etmeyi çok seviyorum. Sürekli bir seyahat planım vardır diyebilirim. Seyahatlerimi oldukça ayrıntılı ve çok öncesinden planlarım. Eşim ve oğlum ile kışın golf tatillerine, yazın ise yeni ülke ve şehirleri keşfetmek üzere seyahatlere gitmeyi çok severiz. Pandemi nedeniyle bu dönem ara verdim.

Fırsat buldukça seyahat dergileri okurum; gitmediğim, görmediğim yerler hakkında bilgi edinmek hoşuma gidiyor.
İşimizle ilgili farklı zirve, konferans ve seminerlere katılmayı seviyorum. Çünkü bu bana göre en kolay yenilikleri takip etme ve öğrenme yöntemi. Bir de yabancı dil öğrenmeye özel bir merakım var. Yıllar önce kendime bir hedef belirledim, her 10 yılda yeni bir dil öğreneceğim dedim. Bence yeni bir dil öğrenmek zihni müthiş sağlıklı tutuyor ve bakış açınızı yeniliyor. Bunun için 10’lu yaşlarımı İngilizce’ye, 20’lerimi Almanca’ya, 30’larımı İtalyanca’ya ayırdım. Amacım 40’larımı tamamladığımda Portekizce’yi, hayatta kalabilecek kadar konuşabilmek.

İyi bir terazi burcu olduğumu düşünüyorum. Bence hayatta denge kurabilmek en büyük başarım. İş ve ev dengesi, kendime vakit ayırma, aileme vakit ayırma dengesi, çalışanlarımız arasında adil olma dengesi, alınan kararların sonuçlarının dengesi, borç-alacak dengesi, döviz-TL dengesi, üretim-satış dengesi, ihracat-iç pazar dengesi, ego dengesi, sinirli olma-sakin olma dengesi, müşteriler arasında denge, doğal çevre dengesi, konuşma-susma dengesi gibi aklınıza gelebilecek pek çok şeyi günlük hayatta o ya da bu şekilde dengelemeye çalışıyoruz.
 
İtalyan Ticaret Odası, Peryön, 9 Eylül Rotary Kulübü ve EGİAD Danışma Kurulu üyesiyim. Lisanslı bir melek yatırımcıyım. Keiretsu ve EGİAD Melek Yatırım Ağı üyesiyim. Angel Effect ve Arya Melek yatırım ağlarına da üye oldum, şu sıralar melek yatırımcılık ile yakından ilgileniyorum. Gençlerin fikirlerine ve girişimlerine yatırım yapmayı ve kendi tecrübem ile oralarda değer katmayı önemsiyorum.
 
 8 Mart kadınlar günü nedeniyle hazırladığımız sorularımıza sıra geldi.
 
B: Toplumsal hayatta kadının yeri size göre nerededir? 

NG:Türkiye, cumhuriyetle birlikte kadın hakları alanında önemli sayılabilecek adımlar attı. Medeni Kanun’u ilk kabul eden ülkelerden biriyiz. 1926 yılında yürürlüğe giren Medeni Kanun o dönem için çok yenilikçi bir adımdı. Medeni Kanun için kadınların eşit ve özgür bireyler olarak toplumsal ve kamusal yaşamda yerini almasının başlangıcı diyebiliriz. 2000’li yılların başından bu yana da cinsiyet eşitliğinin sağlanması konusunda bir dizi adım atılıyor. Ancak kadınlarımızın sosyo-ekonomik konumu halen arzu ettiğimiz seviyeye gelmiş değil. Toplumsal yaşamda kadın-erkek eşitliğinin sağlanması adına gidecek daha çok yolumuz var. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine baktığımızda erkeklerde yüzde 58.9, kadınlarda ise yüzde 26.3 istihdam yüzdesine sahip. Kadın istihdam oranı maalesef erkek oranının yarısından az. Kadınlar arasındaki işsizlik oranı da yüzde 14.5 iken erkeklerde bu oran yüzde 12.9 olarak karşımıza çıkıyor. Avrupa Birliği’ne baktığımızda ise kadın istihdam oranının yüzde 60’ı geçtiğini görüyoruz. Sürdürülebilir ekonomik büyüme ve sosyal kalkınmanın sağlanabilmesi için kadınların istihdamının artırılması ve eşit işe eşit ücret imkânının yaratılması gerekiyor.
 
B: Eğitimde fırsat eşitliği? 

NG: Toplumun yaşam düzeyini yükseltmek için herkesin eşit koşullar içinde eğitim alması, kendisini geliştirmeye yardımcı olacak kaynaklardan yetenek ve isteği dahilinde faydalanabilmesi gerekiyor. Ancak ne yazık ki çalışma hayatında olduğu gibi kadınlar eğitim konusunda da ikinci plana itiliyor. Ekonomik, coğrafi ve toplumsal faktörler nedeniyle kız çocuklarının okula gitmesi halen kısıtlanıyor. Üniversiteye kadar okutulan kızların sayısı halen olması gereken seviyeye ulaşmış değil. Toplumsal yaşamda kadınların özgür ve eşit bireyler olarak varlık gösterebilmeleri için küçük yaştan itibaren eğitim konusu büyük önem taşıyor. Bu konuda fırsat eşitliği sağlandığı takdirde eğitimli, meslek sahibi, ekonomik gücü olan kadınların sayısı da artacaktır. Tabii bunun için toplumda kültürel anlamda bazı temel değişiklikler de şart. Mesela evlenme niyetiyle kız istemeye giden bir erkekten iş sahibi olması, elinin ekmek tutması beklenirken kızlarımız için aynı tutumu göremiyoruz. Evlenmek isteyen bir genç kızdan iş sahibi olması beklenmiyor. Çalışmayıp, ev kadını olması gayet normal karşılanıyor. Bu konumlandırmanın değişmesi, kızlarımızdan da bu donanıma sahip olmalar beklendiği, bunların konuşabildiği bir ortam oluşturmalıyız. Bu nedenle kadınları meslek sahibi olmaya ve çalışmaya yönlendirecek toplumsal bir beklenti yaratmalıyız.
 
B:Çalışan kadınlar - kadın girişimciliği? 

NG: İnci Holding ailesi adına söylemeliyim ki, bugün otomotiv sektörünün öncü isimlerinden biri olarak İnci Holding’in 69 yılda kat ettiği yolun her bir kilometresinde kadınların adı bulunuyor. 18 yıldır İnci Holding kadın yönetim kurulu başkanı tarafından yönetiliyor, bizim bu durumumuz otomotiv tedarik sanayisinde ezber bozan bir örnek teşkil ediyor. Bu bağlamda İnci Holding olarak sektörün öncüsü kuruluşlardan biri olmak beni gururlandırıyor. Ne mutlu bizlere ki erkek egemen diye anılan otomotiv sektöründe erkek-kadın ayrımı olmadan çalışarak markamızı büyütüyoruz. Bir aile olarak gördüğümüz holdingimizde kadın ya da erkek olmayı, bir farklılık değil doğallık olarak görüyor ve cinsiyet eşitliğini bir iş yapış şekli olarak benimsiyoruz. Genel anlamda cinsiyet eşitliği veya eşitsizliğine gelince temel sorunun bu konuda bir şirket politikası oluşturma anlayışındaki eksiklikler olduğunu görüyorum. Başta İK politikaları olmak üzere işe alım sürecindeki dengeden başlayarak çalışma hayatı boyunca kadın çalışana eşit fırsatlar sunmak gerekiyor. Üstelik bunun bir ayrıcalık değil standart olarak benimsenmesi, buna özen gösterilmesi çok önemli. Girişimci kadınların sayısını da artırmamız gerekiyor. Kadınlarımız ayaklarının üstünde durmayı öğrendikçe birbirlerine daha çok kenetleniyor. Ülkemizde kadın girişimcilere çok güzel örnekler var. Umuyorum yakın zamanda her yaştan, her kesimden daha çok kadın girişimci görebileceğiz. 
 
B: Bu konudaki arzu ve dilekleriniz ne olabilir? 

NG: Ülke olarak kalkınmamızı sürdürülebilir kılmak için kadınlarımızın hayatın tüm alanlarında aktif olması şart. Kadınlar tüm sektörlerde ve her düzeyde, ekonomin yaşamın içinde yer alabilmeli. Bize göre kadın olmak ne ayrıcalık ne de ayrımcılık konusu olmalı. Biz İnci Holding olarak otomotiv yan sanayi ağırlıklı çalışıyor olmamıza rağmen her yıl kadın çalışan istihdamını arttırmaya yönelik pozitif ayrımcılık yapıyoruz. Kadınların iş hayatına çeşitli sebepler ile ara vermelerinin arkasından geri dönme yolculuklarında sosyal sorumluluk projeleri yürütüyoruz. Tüm kadın çalışanlarımızla birlikte bir başarı hikayesi yazıyoruz. Çünkü biliyoruz ki; kadınlar, her sektörün olduğu gibi otomotiv dünyasının geleceği için de elzem bir güç. Kadın istihdamını hem genel anlamda hem de otomotiv sanayi özelinde artırmak mutlaka başarılması gereken bir sorumluluk. Bu sorumluluk hem ülkemizde hem de tüm dünyada sürdürülebilir ekonomik büyüme ve sosyal kalkınmanın sağlanabilmesi için çözüm yolu niteliği taşıyor. İş dünyasında daha fazla kadın görmeyi arzu ediyorum.

YORUM YAZ
Diğer Haberler

Mizah yaşamdaki çelişkilerden doğar

Müzik yapmak nefes almak kadar önemli

Hakan Aysev: Benim tek kahramanım Annem

Şeker Ağa konuk

Kendi romanlarımın kapaklarını kendim tasarlayıp yağlıboya tabloya işliyorum

Huzurlarınızda Yücel Erten!